Öykü: Albatros | Göral Erinç

Size, mendebur bir kuşun hayatımı nasıl mahvettiğini anlatacağım. Kocaman bir kuş. Dev bir kuş. Tuhaf bir adalet anlayışı olan, korkunç bir kuş. Aynı zamanda size, bilge bir kuşun hayatımı nasıl kurtardığını da anlatacağım. Bir türlü peşimi bırakmayan, tuhaf, ısrarcı bir kuş. Benim lanetim. Bir Kasım gecesiydi. Ben biraz sarhoştum. Denizden esen rüzgar, yağmurdan ıslanmış saçlarımı … Read more

Öykü: Kitapsız | Eser Çelik Avcı

Kafka’nın bir kitabına rastladım eski kitapçıda, öykü kitabı almaya gitmiştim. Nedense baştan aşağı siyah giyindiğim bir günde, belki de ciddiye alınmak istiyordum, üşüdüğümden yetmezmiş gibi boynuma da siyah bir şal sarmıştım. Öyle, hızlı yürüdüm ki terlemişim. Serin, yağmur yüzünden zeminin kayganlaştığı, havanınsa billur gibi temiz olduğu bir sonbahar günüydü. Önlem alınmamış basamaklardan kaymadan inip, bodrum … Read more

Öykü: Korkuluk | İ. Usame Yördem

“Tanrı benimle neyi kastetmiş olabilir?” Kierkegaard Kolundaki o demir şeyle gördük onu ilkin. Okulda. İkinci kattaydık. Protez diyordu o. Bizse korkunç kol diyorduk. Laf arasında geçerdi bahsi hep. Üstüne konuştuğumuzdan olsa gerek bazen takmadığı oluyordu protezi. Boşluk doluyordu protezin yerine. Kahvemsi bir rengi vardı ve baktıkça o şeye, kolumuz sızlar gibi oluyordu. “Nerede kolun?” diye … Read more

Öykü: Yol arkadaşı | A. Çiğdem Özerdoğan

-Peki ya… Aldatan da çocuksa? Başı öne eğikti. Bir şeyden saklanır gibi kamburunu çıkarmıştı. -Günahı yok mu? Sağ elinin işaret parmağıyla, kaba kumaştan dokunmuş yeşil masa örtüsünü tırnaklıyordu boyuna. Genç adam avucunu iki günlük sakalı üzerinde gezdirdi. Ne diyeceğini bilemeden bön bön baktı çocuğun üç numara traşlı başına. Kahvehanenin en dibinde, çay ocağından kalan boşluğa … Read more

Öykü: Vail | Ahmet Karakulak

Pero’nun evin içine para gömdüğünü yalnız ben biliyorum. Ocağın yanına gömüyor, üstüne de şu yamuk yumuk tencereyi koyuyor. Kimse o tencereye dokunmaz. Hep pis ve kara. Sabah saçımı keserken ona, gördüğümü söyleyecektim. Vazgeçtim. Gizlice yapılan şeyler korkutuyor çünkü. Pero gizli şeyler yapmaz sanıyordum. Üzülür gibi oldum. Saçımı keserken benimle hiç konuşmadı. Boynumdan aşağıya dökülen kıllar … Read more

Joan Kim Erkan: “Bu ülkede yazmaya değecek çok fazla olağanüstü hikâye ve sözü edilmemiş gizli kahramanlar var.”

Söyleşi: Serkan Parlak Joan Kim Erkan’la Delidolu etiketiyle okurla buluşan anı-biyografi kitabı “Kim Bu, Türkiye’de pek de sıradan olmayan bir yaşam” hakkında konuştuk. Kim Hanım öncelikle kitabınızın adıyla başlayalım. “Kim Bu / Türkiye’de pek de sıradan olmayan bir yaşam” Geçmişiniz, anılarınız, duygularınız ve düşünceleriniz… Bu başlığın yaklaşık altmış yıllık Türkiye tarihi hikâyenizde neye karşılık geldiği … Read more

Öykü: Kuralsız oyun | Sibel Oğuz

Akşamın yorgunluğu çöküyor arsız şehrin çatılarına. Kaldırımlar kulak kesilmiş, birazdan ay görünecek. Karanlık evvela bizim evi seçiyor. Rastlantılar tekrar edilebilir şeyler mi? Yarın Antep’e gidiyorum, diyor babam. Annemin bu yolculuğu onaylamadığını anlamak için özel yeteneğe sahip olmam gerekmiyor. Siparişleri topluyor evin önde geleni. Annemin bir şeye ihtiyacının olmadığını sessizliğini sürdürmesinden anlıyorum. Kardeşim üç tekerlekli bisiklet … Read more

Öykü: Sabır Taşı | Ümit Yücetin

Tepsi kebabı yapmalı bunlara, özlemişlerdir. Kızlar, gelinler, torunlar mevlit okunsa cemaate ihtiyaç yok. Ömrümü kalabalık içinde geçirdim. Sarımsağı da dövünce işim bitecek. Ben de nefeslenirim arada, eski gücüm yok çabuk yoruluyorum. “Eylem, terekten sarımsağı ver kızım.” Ayağı en çevik torunum o. Hayat böyle işte; becerikliysen, altından kalkmayı bilirsen, gözünün yaşına bakmaz, yükler de yükler gözünü … Read more

Öykü: Organik | Ecehan Biçen

  KAN HAYATTIR  Öyle midir gerçekten? Emin değilim ama şimdi bunu düşünemem. Broşürü hemen çoğaltmamı istediler. Kızılay’ın yardım kampanyası. Böyle işler için niye hâlâ kâğıt kullandıklarını anlamıyorum. Galiba bana maaş vermek için bahaneye ihtiyaç duyuyorlar. Başka sebebi olamaz. – “Zamanında matbaa da yasaklanmış. Neymiş, hattatlar işsiz kalırmış.” “Ona bakarsan Platon yazıya bile karşı çıkmış.” “Muskçılar … Read more

Öykü: Lav | Ilgın Yıldız

Acı çekmeye gelince, acı çekmek öğrenilmez. Yalnız, evvela alışırız. Bir alışkanlık söz konusudur … sancı kandırılır, tahammül edilebilir hale getirilir. Öyle ya da böyle yatıştıramayacağımız bir sancı olduğunu sanmıyorum. Vladimir Jankelevitch Varlığı yokluğu bir hayatım, bir bebeğinki gibi muğlak bir yığıntı, arada bir odağıma giren parlak ve cazip nesnelerle hareketlenen yavan bir şeydi. Art arda … Read more

Öykü: Iskarta | Erkut Özal

Cenaze namazını yeni kılıyoruz daha. İki yıldan fazla olmuş. Tekinsizler Kıraathanesi Morina’sı, Alamanyalı’sı, Yamuk Muharrem’i, Üçharfli Eşber’i ve Onbaşı’sıyla tam kadro camide. Bir tek Necibabi yok. “Nerde bulmuşlar?” dedim Kemal Reis’e. “Kıyıya vurmuş.” dedi. “İki şehir ötede. Dümeni kırık tekne gibi sürüklenmiş.” Sustu. Acısına ortak olayım dedim. Aklıma Morina’nın yatırmadığı kupon geldi. Bastım küfrü camide. … Read more

Öykü: Sırlı kutu | İlkay Yılmaz

Seyla’nın “Sıra sende,” diyen sesiyle irkildim. Dinlemeyi bırakmış, üstünden yıllar geçen hikâyenin detaylarına dalmıştım. Anlatma sırası bendeydi. Kadehimden bir yudum aldım. Arkama yaslandım.                                                                                  Çok eski bir evdi… İstanbul’a üniversite okumaya gelmiştim. Devlet yurdunda bilmem kaçıncı yedektim, özel yurtlar ise ateş pahası… Kafa dengi arkadaşım Serap’la, kendimize bir çatı altı bulmayı vadetmiştik. Böylece tatil günleri … Read more