Var-yok=40 saniye | Mehmet Özçataloğlu

Kasım 16, 2020

Var-yok=40 saniye | Mehmet Özçataloğlu

Geçtiğimiz haftalarda ömrümün en sarsıcı anlarından birini yaşadım. Kırk yaşındayım böylesini görmedim, hissetmedim diye konuşurken, elli yaşındaki abiler, altmış-yetmiş yaşındaki amcalar da aynı şeyi söylemesin  mi! İzmir, tarihinin en kötü günlerini yaşadı. Geçti gitti diyemiyorum çünkü yaralandı, izi de kalacak gibi görünüyor. Kendi adıma, oturduğum konutta maddî  bir hasar oluşmasa da burnumuzun hemen ucunda yaşananlara sırtımızı dönmek de olası değildi tabiî.

Yaralar sarılır, yaşam yeniden düzene girer de giden canlar geri gelmeyecek. Annesiz kalan çocuklar, çocuklarını yitiren ebeveynler o günü ve tarihini hiç ama hiç unutmayacak. Tam da  bugünlerden geçerken elime aldığım kitap biraz daha deşti yaramı. Daha önce “Kraliçeyi Kurtarmak” ve “Haritada  Kaybolmak” adlı kitaplardan adını duyduğumuz Vladimir Tumanov, yakın tarihten gerçek bir hikâyeyi anlatıyor bize bu defa. Batı Anadolu mitolojisindeki (rastlantının böylesi ki İzmir oluyor burası) sözüne inanılmayan kahin Kassandra karakterinden esinlenerek insanın doğaya verdiği zararların sonuçlarına dikkat çekiyor. Ki doğanın efendisi gibi davrandığımızdan başımıza gelmeyen de kalmadı ne yazık. 2020 daha ne yaşatabilir ki bize, virüs belasıyla evlere kapandık, diye konuşurken, bu defa da evlere girmeye korkar olduk. Evde kalsak deprem tehlikesi, dışarı çıksak virüs belası… Çıkamadık işin içinden. Öyle ki can havliyle sokağa fırlarken bile maskelerimizi takalım telâşındaydık. Sokağa inince de aman mesafeyi koruyalım endişesi… Dünya neler yaşatıyor bize…

Dönersek yeniden kitaba; Kassandra, on ikinci doğum gününe uyandığı sabah, yıllar sonrasından gelen gizemli bir mektup bulur. Kendi el yazısıyla yazılmıştır ve büyük bir felaketi haber vermektedir, üstelik günü ve saatiyle. Dehşete düşer, kendisi dışında herkesin yaşamını kaybetmesine neden olacak bu felaketi engellemek için çırpınır. Ancak, Jay dışında kimse ona inanmaz ve ailesinin hayatı da kabusa döner. Tanıdık bir hikaye değil mi bu bizim için de. Anlatılanları deprem özeline getirirsek, yıllar yılı biliminsanları olacakları söylemiyorlar mı? Tedbir alınsın demiyorlar mı? 1999”daki Büyük Marmara depreminden sonra  birçok şey değişmişti oysa ki. Fakat hâlâ görünen yeterli dersin alınamadığı. Kahin olmaya da gerek yokmuş bu konuda. Fay haritalarına bakarak, hareketlenmeleri okuyarak yaşanacaklar konusunda uyarıyorlar. İnanan tedbirini alıyor ama sadece inanmak da yetmiyor sanırım, biraz da imkan sahibi olmak gerekiyor.

Tumanov’ un dünyada ilk kez Türkiye’de ve yine Günışığı etiketiyle yayımlanan kitabı Asılı Dağın Kahini’nde kahramanına Kassandra demesi de yine ürkütücü bir rastlantı oldu benim için. Peki, kim bu Kassandra? Kitabın sonunda bununla ilgili bilgilendirmeyi de buluyoruz.

“Antik Çağda İonia ülkesinde (bugün İzmir çevresi ) yaşadığı düşünülen ozan Homeros’ un ünlü İlyada destanının önemli karakterlerindendir. Tarihin bu en bilinen destanına göre, Troia kentinin (Çanakkale yakınlarında) kralı Priamos’ un çocuklarından biri olan Kassandra, aynı zamanda Apollon Tapınağı rahibesidir. Işık, sanat, Ay gibi simgelerle anılan kahin Tanrı Apollon, âşık olduğu prensesin gözüne girmek için ona geleceği görme yetisi bağışlar. Ancak aşkına karşılık alamayınca Kassandra’yı lanetler ve kehanetlerine kimsenin inanmamasını sağlar.”

Finalde karşılaştığım şu tümce ise yaşadıklarımızın ağırlığını iyiden iyiye artırdı. “… Sonunda, kayan kayaların örttüğü her şey, sanki hiç var olmamışçasına, sonsuza kadar yeryüzünden silinip gitti.”

Kırk saniye yaşamları değiştirmeye yetti. Yaşadık, deneyimledik …

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (16 Kasım 2020)

Yorum yapın