Umberto Arte ile “sanat yolculuğu” | Burak Soyer

Ekim 12, 2023

Umberto Arte ile “sanat yolculuğu” | Burak Soyer

Twitter’da yaptığı paylaşımlarla sanatseverlerin ilgisini çeken Umberto Arte, “Umberto Arte ile Sanat” kitabında, ismi en fazla duyulmuş olandan adı bile anılmayana, pek çok ressamın eserlerinin bilinmeyen yönlerini gün yüzüne çıkararak, sanata ilgi duyan duymayan herkesi –kitaptaki deyimiyle- bir “sanat yolculuğuna” çıkarıyor. 

Umberto Arte, sosyal medyadaki sanatla ilgili paylaşımlarını takip edenler tarafından yakından tanınan bir isim. Sanat tarihine damga vurmuş resim sanatının ustalarını bilinmeyen yönleriyle, eserlerini de bilinmeyen bir gözle anlatarak okurun görsel sanatlara bambaşka bir gözle bakmasını sağlayan Umberto Arte’nin, Destek Yayınları’ndan çıkan “Umberto Arte ile Sanat” da, yazarın, bu amacına omuz veren kitaplarından biri. Leonardo Da Vinci’den Van Gogh’a, Gustav Klimt’ten Paul Deloroche’a, Vladamir Tatlin’den Hans Hollbein’a, Caravaggio’dan Rembrandt kadar hem adını pek çok kez duymadığımız hem de hiç denk gelmediğimiz ressamların ve eserlerinin “öteki yüzleri”, “Umberto Arte ile Sanat” kitabında bir araya geliyor. 

Twitter’da birer flood olarak yazdığı sanat yazıları ve incelemelerinin bir devamı olan “Umberto Arte ile Sanat”ta, Umberto Arte, klasik sanat kitaplarının aksine, akademik bir dilden uzak durarak sanatla ilgilenen bir dost meclisinde yapılan muhabbetleri kaleme aldığı bir dil ve anlatım biçimi kullanmayı tercih etmiş. Mantıklı bir seçim. Zira sanat denince bulunduğu ortamdan korkup kaçmak isteyen kaç kişinin olduğu tahmin sınırlarımızı zorlayan bir rakamın da üstündedir muhtemelen. Bunun da sebebinin yüksek perdeden konuya hâkimiyetini göstermek isteyen karikatürden fırlamış tiplerin meseleye yaklaşım şeklinden kaynaklandığını söylememe gerek yok sanırım. Ama Umberto Arte bunu tersine çevirerek herkesin anlayabileceği bir “sanat sohbeti” ortamı yaratıyor kitabında. 

Arte, kitabını yazma sebeplerinden ilkinin, Twitter’daki dostları sayesinde olduğunu belirtirken diğerini de sanat ortamında çok ciddi bir bilgi kirliliği olmasından kaynaklandığını belirtiyor. İnsanların kişisel çıkarımlarını kabul görmüş genel ve mutlak doğrular olarak lanse edilmesini sakıncalı bulan yazar, bunun üzerini kapatmak, konuyla ilgilenenleri, ilgilenmeye bir yerden başlamak isteyenleri bu kirlilikten kurtarmak amacını benimsemiş. Kitabı yazmasındaki ikinci etken de, yukarıda belirttiğim gibi akademik dilin nispeten dışına çıkarak daha önce bir sanat eseri tecrübesi yaşamamış kişileri de, kurduğu “sanatsal dost meclisi”ne davet etmekmiş. Sanat hakkında hiçbir şey bilmeyen birinin bile, misal Van Gogh’un ne yaptığını, ne ettiğini, nasıl bir ömür geçirdiğini çok daha anlaşılır ve kolay bir dille okumanın, hem kişinin üzerinde bıraktığı etkiyi hem de “sanat korkusu”nu yenmekte önemli bir rol oynadığın es geçmemiş Arte. Buna da çok haklı ve manidar bir açıklama getirmiş: “Çünkü gerçek anlamda bir sanat eserini çözümleyip, ondan estetik haz almak herkesin hakkıdır.” 

Kendi yaşadıklarını rutin şeyler olarak gören, bu yüzden okunmasını istediği şeyleri yazdığını belirten yazar, “Umberto Arte ile Sanat” kitabında, ressamların hayatlarını incelerken “özel” kısmından mümkün olduğu kadar sıyrılarak, onlara gereken değeri, olması gerektiği gibi vererek okurun da bundan en fazla verimle faydalanmasını istemiş. Kitabı okuduktan sonra istediğini de yapmış gibi göründüğünü söylemek mümkün. Gerisi zaten kitapta mevcut… 

edebiyathaber.net (12 Ekim 2023) 

Yorum yapın