“Parfümün Dansı” üzerine | Mine Ömer

Aralık 27, 2021

“Parfümün Dansı” üzerine | Mine Ömer

Ölümsüzlük, gerçekleşebilir bir hayal mi?  Tom Robbins “Parfümün Dansı” romanında okuru hayatla yüzleştiriyor. Gerçekten de hayata tanıklık ederek yüzyıllar boyunca yaşamak, zorluklar, acılar çekerek var olabilmek insanlık için mümkün mü? Yoksa ölüm bizim en büyük gerçekliğimiz mi? Yaşamı kısaltan bedenimize verdiğimiz aşırılıklar mı? Fazla üzülmek, fazla kilo almak, az solumak, az hayal kurmak, az sevmek, doğayı değersizleştirmek, toprağı suyu kirletmek, savaşmak, öldürmek, duyarsızlaşmak, ego yüklenmek, uzun yaşamı hatta ölümsüzlüğü insanoğlundan çalanlar mı? 

Geleneğe göre saçındaki üç beyaz tel Kral Alabor’un yaşlandığının işareti sayılır.Yapılacak törenle kral zehirlenecek ve tahta yeni kral geçecektir. Oysa Alabor  yaşlanmak ve herkes gibi normal bir ölüme doğru yaş almak istese de  geleneğe göre ölmesi gerekmektedir. Kral Alabor geleneğe karşı çıkar ve hayatta kalmak için ülkesini, çok sevdiklerini terk eder.  Günü geldiğinde ölmek ve hayatın tadını çıkarmak isteyen eski bir savaşçıdır artık. Doğuya doğru giderken kendini ölümsüzlüğe doğru yolculuk yaparken bulur. 

Kudra, kadınların ölen kocaları ile birlikte yakıldığına  çocukken tanık olmuştur. O yaşta geleneğe karşı çıkmak ister. Yakılma törenindeki  kadının çığlıkları ve ateşten kaçmak istemesini hiç unutmaz. Geleneğe göre ateşten kaçmak istemek korkaklıktır. Kadın korkar ve ateşten kaçmak için çırpınırsa kocasının ruhu öteki dünyada huzur bulmayacaktır. Gelenek, ölmüş kocaları ile birlikte yakılan kadınların tüm kişisel eşyalarının papazlara bırakılmasını emreder. (Kadınların ölümü papazlar için gelir kaynağıdır) Kadınlar üzerinden zenginleşen papazların geliştirdiği bu geleneğe karşı çıkmak kimsenin aklından geçmez.  Yıllar sonra  o çok korktuğu, rüyalarına giren ve acı veren gelenekle Kudra da yüzleşir. Eşi attan düşüp ölünce  yine aynı acıyı ve korkuları  yaşar. Ateşte diri diri yanmak,  kadınlara sunulan kölelik Kudra’nın canını acıtmaktadır…  Çocuklarını geride bırakarak kaçan Kutra ile Alabor’un yolları kesişir. 

Alabor, boş bir kusursuzluk değil dolu dolu eksiksiz yaşamak ister. Tanrılara aldırmayarak zevkin karşılığını acıyla ödemek gibi ilahi düzene de karşı çıkar. Ona göre “İnsanoğluna kısa, mutsuz bir hayat süresi sunulması bir yanlışlıktan, bir ihmalden kaynaklanıyordu. Yanlışın şimdiye kadar düzeltilmemiş olması kimsenin açık açık şikâyet etmemiş olmasındandı.”

Alabor, “Ölümü doğumun sonucu olarak değerlendiren yasada bir reform”  –ölümsüzlüğü- istiyordu. Çünkü “Küçük mucizeleri kabul ettiğimiz zaman kendimizi büyük mucizeleri hayal edebilecek yeterlilikte hissederiz.” Kudra ve Alabor kaderlerini birlikte yaratacakları uzun yolculuğa başlarlar.  Ölümsüzlük hayaline ulaşmak ve kendi kaderlerini yaratmak için yıpratıcı zamanlardan geçerler. Alabor ve Kudra basit yiyecekleri zevkle  sık sık ve azar azar yiyerek, her ayın beş günü oruç tutarak vücutlarını temizliyorlardı. Pancar sofralarından hiç eksik olmuyordu. 

Yolculukları sırasında tanıştıkları keçi ayaklı bereket tanrısı Pan’a göre “İnsanları sınırlayan tanrılar değildir. İnsanları sınırlayan, insanlardır.” Ölümsüzlüğü hak etmeyişi insanların ruhen ve kalben zayıf olduğundandır. Yalnızca mantıkla mücadele ederek değil ruh ve kalp konusunda da insanlığın ilerlemesi gerektiğini savunur. 

Alabor ve Kudra savaşlardan, soygunlardan, yangınlardan, afetlerden, salgınlardan, kilisenin hoşgörüsüzlüğünden, sağ kurtuldular. Aynı zamanda ve en önemlisi doğal yaşlanma sürecinden de kurtuldular. Yaşlanmaya karşı zafer elde ederken başlarına da cadı avcılığı ve feodal ıstıraplar gibi büyük dertler açıldı. Yüzyıllar boyu gittikleri yerde uzun kalamıyorlardı çünkü yaşlanmayan bu çift herkesin dikkatini çekiyordu. Bu çiftten yayılan koku insanları gülümsetir, rahatlatır. Kavga ve şiddeti dindirir. Bitkilerden parfüm yapan Kudra çiçeklerin yaydıkları kokuların insanların ruhlarını ferahlık ve ilahi bir sevgiyle doldurucağına inanır. 

Robbins’in  kahramanlarının felsefeleri mutluluğun savunuculuğunu yapar. Olayları anlatırken kurduğu benzetmeler, metaforlar romanın daha akıcı ve zevkli okunmasını sağlar. Parfümün yaydığı koku ölümsüzlüğün de sembolü müdür? Parfüm, romanda zamanın önüne geçer. Bunu merak edenlerin Tom Robbins’in romanı “Parmünün  Dansı”nı okuyarak bu sorunun yanıtını bulabilirler.

Kaynak: ROBBİNS Tom, Parfümün Dansı , Ayrıntı Yayınları, 2021

edebiyathaber.net (27 Aralık 2021)

Yorum yapın