Beyhan Özer: “Eski moda kırgınlıkları, kaçışları, küsüşleri, dilde tutuk olanı iç diyaloglarla resmetmeye çalıştım.”

Aralık 27, 2021

Beyhan Özer: “Eski moda kırgınlıkları, kaçışları, küsüşleri, dilde tutuk olanı iç diyaloglarla resmetmeye çalıştım.”

Beyhan Özer ile Kitap Cumhuriyeti etiketiyle yayımlanan “Öyleyse Masumiyet” adlı öykü kitabını konuştuk.

Digital kitaplar hakkında  düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Yayınevleri, kağıt ve baskı maliyetleri, telif v.b. sorunlar yaşarken; engelsiz, ulaşımı daha kolay, zaman-mekan kavramını önceleyen bir okuyucu kitlesi digital kitaplara yönelmiş durumda. Finansal avantajın önemi gereği, giderek alışılmış klasik okuyuşa farklı bir anlayış getirdiğine inanmaktayım. Tıpkı müzik sektöründeki mp3, mektupların yerini alan e-mail ya da gazeteleri elimizin altındaki akılı telefonlardan okuduğumuz gibi; yazan ve okuyanın bağımsızlığını ilan eden bir dönüşümün başlangıcı olarak bakıyorum. Elbette duygusal bir bağ kurduğumuz; dokunarak, koklayarak okunan kitapların yerini alamayacaktır ama, daha hızlı ve konforlu bir adım olarak algılıyorum.

Henüz okumayanlara kitabınızdan söz etmek ister misiniz, onları neler bekliyor?

 Yaşamı onarmanın, bir sese, gülüşe tutunmanın, içimizden çıkıp dışarıya bakmanın ve cevaplarını alamadığımızda çığlık çığlığa anılara sahip çıkmanın sessiz bir direnişi gibi öyküler… Bazen bir kadının kabullenemediği gerçekler, geçmişe ve gidenlere hasretle tutunan bir adamın değişimi ya da bir çocuğun hüzne tek bir yerden bakıyor oluşu, yani çocukluğumuzun derin yaralarını çıplak gösteren bir durum; bazen de dile getirilmeyen, saklanan sevgiyle geçen bir ömür anlatılanlarda… Geriye sadece iyi olanlar mı kalıyor, yoksa durmayı bilmeyen öfkeler mi? Masumiyeti en derinden hissettiğimiz suskunluklarımıza iliştirdiğimizde, cesareti göze alabilen insanlara yolculuk var karakterlerin iç seslerinde. Lirik bir tereddüt, lirik bir haykırış da diyebiliriz. Ölümü bir son değil de başlangıç gibi gördüğüm, umudu hüzünle çağırdığım, bir hastaya şefkatle baktığım cümleler usulca dağıldı kalemime. Keyifsiz gibi görünen durumlar, ne zamandır varlığına alıştığımız pek çok şeyi hatırlatıyor. Bir ayna belki de eksik olan… Görmek istediğimiz değil de esas görünen saf yansıma… Eski moda kırgınlıkları, kaçışları, küsüşleri, dilde tutuk olanı iç diyaloglarla resmetmeye çalıştım.

Neden Kitap Cumhuriyeti’ni tercih ettiniz ve verilen hizmet hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Edebiyathaber.net’i kuruluşundan bu yana severek, ilgiyle takip ediyorum. Nitelikli oluşuyla, güncel haberleri, yeni çıkan kitapları ya da edebi ağırlıklı pek çok değerli kitaplara yer veren özelliği ile zaten pek çok okur gibi benim de kalbimde yer edinmişti. Edebiyathaber’in içinde var olan Kitapcumhuriyeti hem heyecanlandırdı hem de cesaret verdi yapmak istediklerime. İlk kitabımın bir özelliği olmalıydı. Değişime ayak uyduran, geniş bir okuyucu yelpazesi olan bir duraktı gönlümdeki. Dosyamı kararlılıkla gönderirken seçici kuruldaki her bir yazarın çok kıymetli, tecrübeli ve kendi alanlarında usta olduklarını biliyordum. Ya beğenilmezse diye gönderdiğim dosyanın heyecanı bambaşkaydı. Geri dönüldüğünde onay aldığımı duyunca çok sevinmiştim. Mütevazi, hızlı ve ne istediğini bilen Kitapcumhuriyeti beni hiç yanıltmadı. Gerek süresel gerekse kapak tasarım ve  kitap ismi v.b. başından beri tüm basım sürecini sakin atlattım. Çünkü karşımda profesyonel bir ekip vardı. 

Yazma rutininizden söz eder misiniz?

Yazmak için sabahın pek erken sayılabileceği saatleri seçerim. Renkli defterlerim, siyah tükenmez kalemim ve yıllar önce bir öğretmenimin hediye ettiği kalem kutum sabit durur masamda. Düzenli spor yaparım. Yürüyüşe çıktığımdaysa  sesli notlara dönüşüyor yazacaklarım. Okuma telaşım hiç bitmiyor tabii. Yeni bir kitaba başlarken değerli hocamdan öğrendiğim gibi yeni defterler açılır keyifle. Akar giderken iştahla okuduklarım, çoğu cümlelere de yazma isteği duyarım. Okurken yazmak mola verdiğim, nefes aldığım bir zamana dönüşüyor. Eğer bir öyküyse notlarım zaten hazırdır. Çünkü seçmişimdir konularını ve adını çoktan koymuşumdur hikayenin. Planlıyım belki ama asla sıkıcı değil. Masaya otururken güzel bir koku ve düzen, yazmam için tetikleyici bir etken. Müzikle birleştiğindeyse bambaşka bir ritüel… 

Son olarak kitap önerilerinizi öğrenmek isteriz. Son dönem okuduklarınız arasında en beğendikleriniz nelerdir?

En son elimden bırakamadığım ve bitmesini hiç istemediğim, beğendiğim öykü kitabı Fadime Uslu’nun Ay Eskir Gün Işırken’i oldu. Bir zaman sorgulaması ve duyarlı yazdıklarıyla beni içine çok çekti.

Heinrich Böll- Nehir Kıyısı Kadınları– Can Yayınları

Tarık Tufan- Geç Kalan– Doğan Yayınları

Zehra Tırıl- Kapıların Kışında– Yapı Kredi Yayınları

Betül Tarıman- Sinekler Şehri– Alakarga

Michael Kumpfmüller- Ah Virginia –Nora Kitap

Feridun Andaç- Kaplıcada Son Yaz– Eksik Parça 

edebiyathaber.net (27 Aralık 2021)

Yorum yapın