Neşesi hüznünün içinde gizli bir hayat hikâyesi | Likya Bademci

Eylül 2, 2020

Neşesi hüznünün içinde gizli bir hayat hikâyesi | Likya Bademci

Geçtiğimiz sene Doğan Kitap’tan yayınlanan Zülfü Livaneli ile gerçekleştirdiği nehir söyleşi kitabı Livanelinin Penceresinden’in ardından kaleme aldığı Neydi O Gelecek Bayramlar romanı ile okurlarıyla buluşan Zafer Köse, bu kez neşesini hüznünün içine gizleyen bir kurgu roman ile karşımızda.

Köse, daha en başından her bayram arifesinde bir daha geri getirilemeyecek geçmişin güzel zamanlarından dem vuran o meşhur cümlenin zamanını kaydırıyor. Bu aslında hikâyeye dair de minik bir ipucu. Derdi geçmişle olsa da bunun üstesinden geleceğe yüklediği umut ile çözme gayretinde bir anlatı bu. Başlangıçta bir tür hesaplaşma gibi görünse de sonradan fark ediyorsunuz ki aslında kapatılmamış defter yok burada. Söylenmeyi bekleyen sözler ve kurulmaktan vazgeçilmeyen düşler var.

Hikâye bir Facebook mesajlaşmasıyla açılıyor. Tıpkı Facebook’ta olduğu gibi saat ve tarihin sağ üstte yazılı olduğu karşılıklı kutucuklarla. Ve kitabın iki ana karakterinin tanışmasına da onlarla aynı anda tanıklık ediyoruz. Konuşmayı başlatan Kavakdibi Köyü Laz Teyze’nin evinden Zeynep. Kendisiyle ilgili öğrendiğimiz ilk şey ise beyninde bir tümör olduğu ve çok da vakti kalmadığı. Bu yüzden de “Metin Abi”den namı diğer Deli Metin’den bu işi tamamen bitirme konusunda yardım istemeye karar veren Zeynep, ona bunu yapıp yapamayacağını sormak için mesaj atıyor.

Ancak nihayetinde sosyal medya söz konusu. Ekranın olası gerçeğinin ardında bir de asıl gerçek dünya var. Metin Abi diye yazdığı hesapta karşısına o değil bir başkası çıkıyor. Metin Abi yerine ağabeyinin kızı Fidan’la konuştuğunu öğrenen Zeynep için çok da önemli bir durum değil bu yine de. Nihayetinde niyet, verdiği kararda kendisine yardım edecek birine ulaşmak. Yakın zamanda köye geleceğini haber verip hızlıca meramını anlattıktan sonra bitiriyorlar konuşmayı.

Aynı zamanda hikâyenin anlatıcısı da olan Fidan, üniversite öğrenciliğinin henüz ilk senesindedir. Halası Zeynep ise ona göre otuz sene evvel İstanbul’a yerleştikten sonra memleketleri Gemlik’e bayramdan bayrama belki gelen uzak bir figürden ibarettir. Bu hiç beklenmedik karşılamada saklı bir tesadüf daha vardır. Adı gibi umutların karşılığı Fidan tam da Zeynep’in bu küçük yeri arkasında bırakıp büyük şehre yerleştiği zamandaki yaşındadır. Fakat Facebook üzerinden başlayan konuşmanın ardından 10 gün sonra Gemlik’e gelen Zeynep, Fidan’a hikâyesini anlatmaya, Fidan da notlar almaya başlar. Başlangıçta iki katmanlı gibi gözüken hikâye üstüne eklenen “Zeynep’in sonradan yazdığı günlüğünden” sayfaları ile bir boyut daha ekliyor üzerine.

Ölümün ona gelmesini beklemektense kendisi ona gitmeyi tercih eden Zeynep’in bir yandan Metin Abi diğer yandan Fidan ile yıllar sonra kurduğu ilişki hem geçmişin eksiklerini kapatmak hem de düşünü kurduğu şeyleri gerçekleştirmek için son bir hamle hayata karşı. Hayatla son hesabını da görüp içi rahat şekilde ilişiğini kesmeyi tercih eden Zeynep’in akıp giden ömrüne bir solukta tanıklık ederken diğer yandan okurunu da başka türlü bir sorgulamanın içine sürüklüyor. Bir tarafta yitirilenler diğer tarafta geleceğe dair umutlar içeren bir hikâye anlatıyor.

Likya Bademci – edebiyathaber.net (2 Eylül 2020)

Yorum yapın