Fanzin: Atlıkarınca | Emine Soysal Akman

Hava aydınlanmak üzereydi. Sabahın mavi tülü bu iki göz derme çatma evin duvarlarından usulca çekiliyor, giderek rengini kaybedip şeffaflaşıyordu. Açık pencerelerden içeri giren hafif esinti arada bir ince perdeleri şişirip dalgalandırıyor, günün ilk ışıkları eşyaların üzerinde biçimleri değişen gölgeler oluşturuyordu. Gamze uyandı, esneyip gerindi. Yattığı yerde sırtını duvara vererek döndü, bir süre uykulu gözlerle odanın … Read more

Fanzin: Ruhuma bir hediye | Berna Olgun

Uçak indiğinde akşam saat 9’du. İstanbul’un kavurucu temmuz sıcağından sonra Riga’nın, tenle dans eden ılık rüzgârı, bana öyle iyi gelmişti ki. Beyaz geceleri yaşıyordu şehir. Güneş; kasvetli, bol karlı kışa inat, bir türlü batmak bilmiyordu Riga’da. Kuzeyin kışları zordu. Yazları doyumsuz. İş nedeniyle çıktığım seyahatlerden biriydi. Süre kısa, iş çoktu. Havaalanı, otel, ve iş yaptığımız … Read more

Fanzin: SAMSAD (Samsa Dönüşüm Merkezi) | Ömer Faruk Nan

“Pırr, pırr…” Güneş ürkek ışıklarını salmadı henüz. Soğuk gece rüzgârı yüzüme çarpıyor. Tan ağarmadan önce terasımdan aşağıdaki vadinin sisine karışsam mı acaba diye düşünüyorum. Sis de ışığa karışır.  Yiten bir ruh gibi yavaşça kaybolur giderim. Salonuma komşu kocaman balkonun en ucuna yürüyorum, artık geceyi terk etmek isteyen karanlığın kıyısına. Gözlerim kapalı. Duyuyorum. Sabah sökmek üzere. … Read more

Fanzin: Atlı karınca | Egemen Büyüktanır

Nebahat Hanım umutlu bir kadındı. Yaşadığı onca zorluğa rağmen hayatın ona bir gün güleceğine inanırdı. Hiç unutamayacağı o gün bile metanetini korumaya çalışıyordu; fakat bu seferki öncekilere kıyasla bir hayli zor olmuştu. Iskartaya çıkmış oyuncak ata küçük kızı Ayşe’yle bakakaldıklarında aklından birçok şey geçiyordu: Gerçekleşmemiş hayalleri, maddi manevi sıkıntılar, yaşama telaşı… İnşaat işçisi kocasını bir … Read more

Fanzin: Demli çay | Betül Keskin

Bir durak önceden inip, birbirinden çirkin binaların önünden, iğde kokularına doğru yürüdüm yine. Alemdar sokak, Ankara’nın en eski sokaklarındandır. Çok değil, bundan on sene önce, buram buram samimiyet ve kurabiye kokan, bir iki katlı evlerden oluşan bu mahallenin sakinleri, uyanık müteahhitlerin vaatlerine dayanamayıp kıydılar masumiyetlerine. Çoğu kafası önüne eğik, aceleci adımlarla yürüyen ifadesiz insanlar geçiyor … Read more

Sahne ardı yaşanmışlıkları | Lale Şenkula

Heybetli bordo bir kapı. Aşınmış, rengi yer yer kiremite çalıyor. Üzerinde parlak altın sarısı plakadan büyük bir yıldız var. Bakır tokmağının ince işçiliği kapıyı daha heybetli yapıyor. Ardında bir aktristin iç dünyasından yansıyan hayat bağlarını saklıyor. Oymalı tokmağı saat yönünün tersine çevirip küçük “tik” sesini duyduktan sonra yaşlı kapı gıcırdayarak ardına dek açılıyor. Kapının tam … Read more

Diğer taraftan | Mehmet Bar

1844 Aralık. Günbatımına daha birkaç saat olmasına rağmen, gri koca bulutlar aşağıda sisle birleşmiş görüşü iyice daraltmıştı. Böyle havalarda hiç uçmak istemem zaten. Atlı arabanın arkasında  irili ufaklı, çok kez kullanılmış sandıklara beşer onar tıkılmıştık.  Altımızdaki kararmış küflü talaş, dışkı ve kurumuş kan kokusu ile birleşince  bünyemizde morfin etkisi yaratmıştı. Bayılmamak için daracık hava deliklerinin … Read more

Yansıma | Egemen Büyüktanır

Kapkaranlık bir oda. Hiçbir şey seçilmiyor. Rutubet kokusu baş ağrıtan cinsten. Neredeyim ben? Temkinli bir şekilde ayağa kalkıp birkaç adım atıyorum. Bir şeye çarptım. Bir masa olmalı. Üzerinde kitaplar var; bir tanesini alıp sayfalarını çeviriyorum. Rutubetten kaskatı kesilmiş yaprakları karıştırdıkça toz ve küf kokusu buram buram yayılıyor odanın dört bir yanına. Masayı elimle yoklamaya devam … Read more

Yılan yılı |Ömer Faruk Nan

Buraya nereden geldiğimi tam olarak bilmiyorum. Kendim mi geldim yoksa bir yırtıcı kuşun pençesinden kurtulup buraya mı düştüm emin değilim. Ya da annem beni burada doğurup gitmiş de olabilir. Ama takdir edersiniz ki ben ikinci hikâyeyi daha çok seviyorum. Kahraman bir yılan gibi yırtıcı kuşla savaşmış ve onun ölümcül kartal pençelerinden kurtularak havada uçup kendime … Read more

Fanzin: Kaan üzerine | Nimet Kılıç

Mutfakta kahvaltıyı hazırlayan karısı, babalarına çok düşkün olan iki kızını, “Babanız haftada bir sabah uyuyabiliyor, yavaş olun, ses çıkarmayın” diye uyarsa da bir an önce babalarının kucağına atlamak isteyen kızlar, annelerinin uzakta olmasını fırsat bilerek yatak odasının önünde oyun kurmuşlardı. Günlerdir çalıştığı proje yüzünden uykusuz kalan Kaan,  bu gece deliksiz bir uyku çekerek  pazar sabahına  … Read more

Fanzin: Hayat sigortası | Canan Tuz

Kağan’la karakter yazma ödevi sırasında tanıştım. Bir yazarlık atölyesine kaydolmuştum ve ödevimiz erkek karakter yazmaktı, adı Kağan olan.  İlk usuma geldiği gibi başladım: Uzun boylu, yapılı bir erkekti.  Cılız denemeyecek zayıflıkta bedenini uzun bacakları takip ediyordu. Biraz girişken ama nedensiz yüz kızarmalarıyla da biraz mahcuptu ya da bana öyle gelmişti. Bir karakter yazmaya başlarken O’nu … Read more

Fanzin: Hanım Harun | Cennet Alev

Sabahın en güzel saatlerinde bir çift mavi göz uyandı. Kimsecikler uyanmazdı bu vakitlerde. Tavana uzun uzun baktı mavi gözler. Saatin tik takından başka hiçbir ses kulağına misafir gelmemişti. Sağına doğru döndü. Saatine baktı. Doğruldu. Ayaklarını sıcacık yorganın koynundan alıp soğuk terliğe emanet etti. Terliğini şaklatarak banyoya gitti. Yüzünü buz gibi soğuk suyla yıkamaya koyuldu. Başını … Read more