Öykü: Cin olmadan | Yunus Çinçin

Eylül 6, 2025

Öykü: Cin olmadan | Yunus Çinçin

Salondan, “Saime abla! Neredesin?” diye seslenen Zarife’ydi. Destursuz girerdi her yere. Görgüsüzlüğünden değil, tez canlılığından…

“Mutfağa gel! Yemek yapıyorum bizim danalara!” diye seslendi Saime.

Zarife, mutfağa girer girmez” Nasılsın abla?” deyip Saime’nin cevabını beklemeden, heyecanlı heyecanlı anlatmaya başladı.

” Abla, Nurişlerden geliyorum. Kahve içip iki laflarken, gittiği yeni bir hocadan bahsetti. Nefesi güçlü bir hoca bulmuş bizimki. Burhan Hoca diye biri. Adam her derde devaymış. Ne sorunun varsa hemen hallediveriyormuş. ‘İçimde bir sıkıntı var.’ deyip duruyordun kaç zamandır. Senin içindeki sıkıntıya da bir çare bulur belki. Beraber bir gitsek mi şu marifetli hocaya?” dedi kikirdeyerek.

” Git başkasıyla eğlen Zarife. Benim derdim bana yeter. İki dana bir de öküz. Ne yapayım ben hocayı? Boş lafı bırak da tenceredeki makarnanın suyunu süzüver şuradaki süzgeçle,” diye cevapladı Zarife’yi Saime.

Zarife, makarnanın suyunu süzerken laf yetiştirmeye devam etti. “Abla, öyle deme! Bizim Nuriş, methini duyunca, geçen hafta gitmiş hocanın yanına.”

” Ne derdi varmış Nuriş’in de neye çare olacakmış hoca? Rahat dikeni mi batmış bir tarafına?” deyip elindeki havucu rendelemeye devam etti Saime.

” Öyle deme abla. Kocası yüzüne bakmaz olmuş . Anlarsın ya. Herifte, epey zamandır tık yokmuş .”

“Vallahi akıllı adammış Nuriş’in herifi. Ben adamın yerinde olsam, değil evlenmek yanından bile geçmezdim o gudubetin. Babasının malı mülkü olmasa ömrü billah evlenemezdi kimseyle. Huy desen, huy değil, akıl desen, yöresine uğramamış. Sıfat desen tır çarpmış gibi. Kim ne etsin Nuriş’i?”

” Kimine vermedi mi vermiyor işte. Yaradan’ın işlerine akıl sır ermez,” deyip Saime’nin salata için yıkayıp tezgâhtaki tepsiye koyduğu marul yapraklarından birini alıp yedi Zarife. “Ne diyorsun abla? Gidip bir görelim mi hocayı?”

“Benim o taraklarda bezim yoktur, bilirsin, ” dedi Saime, elindeki domatesi doğrarken.

” Hatırım için gidelim abla. Parasını ben veririm. Sorun etme. Yarın sabah, dokuz gibi gelip alırım seni. Birlikte gideriz,” deyip müsaade istedi Zehra.

Saime, ” Başkası dese umurumda olmaz ama senin hatırın için gidelim öve öve bitiremediğin Burhan Hoca’ya. Müsaade senin,” deyip uğurladı Zarife’yi.

Ertesi gün, çocukları okula, herifi işe gönderdikten sonra, hazırlanıp sözleştikleri saatte kapının önünde Zarife’yi beklemeye başladı Saime. Birkaç dakika sonra, sokağın köşesinde belirdi Zarife. Kırıta kırıta gelip “Ne haber abla? Çok beklettim mi?” deyip koluna girdi Saime’nin. Burhan Hoca’ya gitmek için az ötedeki durağa yürürken, mahalledeki son dedikoduları anlattı. ” Kız abla, Tırıvırı Hayriye’nin kaynanası oğlu için yeni bir gelin bulmuş. Gelinin babasını da kendine düşünüyormuş. Kaynanalar da iyice kudurdu,” deyip kikirdeyerek omuz attı Saime’ye.”

Saime’nin ” Bana böyle şeyler anlatıp durma. Ayar oluyorum zaten bu azıtmışların hepsine. Cinlerimi tepeme çıkarma benim,” diyerek çıkıştığı Zarife, Saime kendisine hiçbir şey dememiş gibi, mahallede olup bitenleri köpürte köpürte anlatmaya devam ederken, gelen Ümraniye dolmuşuna biniverdiler . Dolmuşta, mahallelinin yediği herzeleri bitirip Burhan Hoca’nın marifetlerini anlatmaya başladı Zarife. “Abla, adamın derman bulamadığı dert yokmuş. Tekerlekli sandalyeyle gelen hasta kadının biri, yürüyerek çıkmış odasından. ‘Bir tek, ölüleri diriltemiyor.’ diyorlar hoca için. Doktorlar şikâyet ediyorlarmış, ‘İşimizi engelliyor, muayene edecek hasta bulamıyoruz Burhan Hoca’nın yüzünden.’ diye.”

Evine gidene kadar, Burhan Hoca’yı, “Şöyle nefesi güçlüymüş, böyle dualar ediyormuş,” diye öve öve bitiremedi Zarife. Biraz daha konuşsaydı, peygamber edecekti başına hocayı.” Kusura bakma da Zarife,” dedi.”Senin de bu Nuriş salağından bir farkın yok. Hem, kaç para veriyorsunuz bu hocaya yaptıkları için?” diye sordu Saime. ” Zarife,”Kendisi ‘Gönlünüzden ne koparsa.’ diyor ama biz her görüşmede en az bin lira veriyoruz hocaya,” deyince, Saime kendini kaybedip “Yuh!” diye bağırdı dolmuşun içinde. Dolmuştakilerin Saime’yi garipseyen bakışları altında vardılar gidecekleri yere.

Burhan Hoca’nın evinin bulunduğu sokağa geldiklerini fark edip “İnecek var!” diye seslendi şoföre Zarife. Güç bela indiler tıkış tıkış dolmuştan. Sokağın başındaki yokuşu nefes nefese çıkıp hocanın evine vardıklarında, zili çaldı Zarife. Bakmaya kıyamayacakları güzellikte bir kadın, kapıyı açıp içeri buyur etti ikisini.

İçeri girince, evdeki lüks ve şatafat gözünden kaçmadı Saime’nin. Bekleme odasındaki koltuklardan birine oturup sıralarını beklerken, sekreterin ikram ettiği çayı içtiler.

Sıra kendilerine gelince, Zarife, “Hocanın yanına ayrı ayrı girelim. Hocaya anlatacağım özel şeyler var,” deyip gülümsedi. Zarife, hocanın yanına girince, Saime, odadakileri süzdü. Kapının yanındaki geniş koltukta çocuğuyla oturan orta yaşlı kadın, elleri kasılıp çarpılmış, kafası sağa sola sallanan çocuğunun ağzının kenarındaki salyayı silerken, çocuk gözlerini Saime’ye dikip ileri geri sallanmaya, bir şeyler söyleyip tekrarlamaya başladı. Annesi durumdan rahatsız olup” Oğlum, kendisine bakılmasından pek hoşlanmaz teyzesi,” dedi ve ileri geri sallanan, ağzından tükürükler saçarak anlaşılmayan şeyler söyleyen oğlunun başını okşadı.

Yanındaki koltukta, yetmişlik bir adam, kafası önünde horlaya horlaya uyukluyordu.”Kim bilir hangi sorunu bu yaşta onu buraya getirdi?” diye düşünürken, aklına komik komik şeyler geldi Saime’nin.


Kendilerinden sonra gelenlerle bekleme odası iyice kalabalıklaşmıştı. Odadakileri incelemeye dalan Saime, Zarife’nin sesiyle irkildi.”İçerideyken, hocaya senden bahsettim abla. ‘Hele bir görelim, Saime Hanım’ın da sıkıntılarına şifa buluruz inşallah,’ dedi. Odada seni bekliyor.”

Loş odaya girince, Burhan Hoca, Saime’yi ayakta karşılayıp karşısındaki minderi gösterdi. Gösterdiği yere oturdu Saime. Hoca da karşısına oturdu. Kafasında beyaz takke, üzerinde füme cüppe, elindeki siyah tespihi çekip duran hoca, sakalları hafif kırlaşmış, siyah gözleri çakmak çakmak bir herifti. Saime, etrafına göz gezdirdi. Bekleme salonundaki lüks ve şatafatın aksine, hocanın odası oldukça sadeydi. Odada bir kanepe, minderler, birkaç sehpa; sehpalardan birinde, ağzı bardakla kapatılmış içi su dolu bir şişe vardı. Hocanın önündeki sehpada birkaç tükenmez kalem, üç beş sayfa kâğıt, dışında Arapça yazılar bulunan içi su dolu gümüş bir tas vardı. Burhan Hoca, minderine oturup “Ne sıkıntınız var Saime Hanım?” diye sordu.

Saime odaya girdikten üç beş dakika sonra, odadan gelen gürültü patırtıdan işkillenip kapıyı açan Zarife’nin yanından hışımla geçti Saime. Durumu anlamaya çalışan Zarife, hocanın evinden çıkan Saime’nin peşine düşüp “Ne oldu abla?Hayırdır?” diye sordu telaşla. Sokakta, hızlı hızlı yürüp söylenmeye devam eden Saime, “Elinin körü oldu! Sana, beni bu işlere bulaştırma dediydim Zarife. Beni elin çakalıyla papaz ettin,” dedi.

Zarife, koştura koştura yetişmeye çalıştığı Saime’nin ardından , ” Ne oldu da papaz oldun herifle abla?” diye sordu nefes nefese.

Saime, hırsla yürürken birden durdu. “Hoca denecek deyyus, minderine oturunca gözlerini bana dikip “Ne sıkıntınız var Saime hanım?” diye sordu. Ben de “İçimde, aylardır geçmeyen bir sıkıntı var. Bazen nefes alamayacak kadar bunaltıyor beni bu sıkıntı,” dedim. Hoca Biraz bekleyip “Üzerinizde nazar olabilir. Cinler de musallat olmuş olabilir.” dedi ve yerinden kalkıp yanıma geldi. Elini başımın üstüne koydu. Bir şeyler mırıldandı. Ben sakince beklemeye devam ederken saçlarımı okşadı.” İçinize cin girmiş. Cini çıkarabilmek için yapmam gerekenler canınızı acıtabilir. Cin çıkana kadar biraz acıya dayanacaksınız,” deyip bir eliyle saçımı sertçe çekip diğer elini vücudumda gezdirdi. Canım acıyınca hocanın eline yapışıp “Saçımı çekme. Elini de üzerimden çek!” diye bağırdım.”Sana bunları içindeki cin söyletiyor. Sakin olup bekle. Birazdan çıkaracağım cini içinden,” dedi ve saçımı çekip canımı yakmaya devam etti. Can acısıyla elini tutup yüzüne bir tokat patlattım. Tokadı yedikten sonra öfkeyle. “Sen kim oluyorsun da bana vuruyorsun? Bana tokat atmaya nasıl cesaret edersin? Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun! Tüm cinlerimi üzerine salarım!” diye bağırıp üzerime yürüdü hoca bozuntusu,” diyerek tekrar yürümeye başladı Saime.

Kolundan tutup Saime’yi durduran Zarife, “Allah Allah! Burhan Hoca mı yaptı bunları?” diyerek şaşkın şaşkın Saime’ye baktı.

Silkinip kolunu Zarife’den kurtaran Saime, “Odaya girdiğimde sakin sakin laf anlatan adamı birden o halde görünce, cinin benim içimden çıkıp onun içine girdiğini düşündüm. Öfkeyle üzerime gelen hocayı, sakalından tutup çektim. Hoca yüz üstü yere kapaklanınca, ağzı yüzü kan içinde kaldı. Hocanın içine giren cini çıkarmak için epeyce uğraştım ama inatçı cin, hocanın içinden bir türlü çıkmadı,” dedi ve kendilerine doğru gelen Sancaktepe dolmuşuna el etti Saime.

Yorum yapın