Nazlı Deniz Güler: “Tüketim ve hız çağı, çocukların ve yetişkinlerin zaman kavramında negatif bir etkiye sahip.”

Ocak 19, 2023

Nazlı Deniz Güler: “Tüketim ve hız çağı, çocukların ve yetişkinlerin zaman kavramında negatif bir etkiye sahip.”

Söyleşi: Ecesu Telci

Varoluşu meydana getiren şeydir zaman. Ruhun kuvvetiyle bedenin kuvvetini yani hareketleri düzenleyendir. Bozuk olan bir saatin tamir edilmesi de yeniden diriliştir aslında. Zaman kanıtlayıcıdır da ayrıca. Verilebilecek en güzel hediyedir. Neyi olgunlaştırmak istersek ona ayırırız zamanımızı ya da önemsiz ve değersiz kabul ettiklerimize zamanımızı ayırmak istemeyiz. Goethe, zaman kavramı için şu sözleri not eder: “Günün kıymetinden çok değer verilecek hiçbir şey yok.” Thomas Mann Edebiyat Dünyası eserinde “Zaman verimli bir tarla, büyük bir güç, büyük bir fırsattır ve ondan bir şeyler başarmak isteyen kimse onu en sadık biçimde doldurmaya çalışmak zorunda olacaktır,” der.  

Zaman Ustası kitabında sıradan durumların ötesinde bireyin varoluşundaki anlamsızlığı kendine özgü bir dille anlatan yazar Nazlı Deniz Güler ise zamanın sırrının insan üzerindeki gölgesini şu sözlerle anlatıyor: “Kimileri zamanı hesaba katmadan yaşar; ağır ağır, aheste aheste, keyifle geçirir vaktini. Zamanla yarışan da çoktur.…Yapmaları gereken bir şeyi erteleyince, zaman kazandıklarını düşünenler de vardır. İstemedikleri bir işle uğraşırken, zaman kaybettiklerine inananlar da. Bazılarının ilişkisiyse daha farklıdır zamanla. Onun sırrını çözmeye ve onu özümsemeye adamışlardır kendilerini. Tıpkı usta gibi.” 

Değerli yazar Nazlı Deniz Güler’e geçtiğimiz günlerde Alakarga Yayınları tarafından yayımlanan eseri Zaman Ustası’ndan yola çıkarak zaman kavramını derinleştirmek üzere sorular yöneltip fikirlerini öğrenmek istedim.

Bir gün yazar Eugene Ionesco’ya “İnsanlar neden her zaman yazarların sorulara cevap vermesini bekler?” diye bir soru yöneltilmiş ve Ionesco da şöyle yanıtlamış: “Ben bir yazarım çünkü sorular sormak istiyorum. Cevaplarım olsaydı politikacı olurdum.” Peki Nazlı Deniz Güler’e ben bu soruyu yöneltsem nasıl yanıtlar?

İnsanı hayata bağlayan temel dürtülerden birinin, merak olduğunu düşünüyorum. İnsanlara, onların hikâyelerine, doğanın işleyişine, dünyada olup bitenlere, kısacası hayata karşı bir merak duymasaydık, ne okur ne de yazar olabilirdik. Okurlar da aynı haklı nedenle, yazarların düşün dünyasını, bazen de karakterlerini merak ediyor ve sorularını yanıtlamak istiyorlar. Ancak yazarların verdiği yanıtlar, her zaman beklenildiği kadar net olmayabiliyor. Çünkü özünde yazar da merak ettiği soruları, metinleri aracılığıyla sormayı tercih eden bir okur bana kalırsa.

Zaman Ustası kitabında zamana dair felsefi bir dokunuş var. Neden zaman konusunu seçtiniz?

Zaman Ustası’nı, 2020 yılının Eylül ayında yazmaya başladım. Pandeminin hayatımıza girmesiyle birlikte, tüm dünyada aynı anda birçok kavramın, yaşamımızın, özellikle de zaman algımızın, ne kadar değiştiğini sorguladığımız aylardan geçmiştik. O yaz, E. M. Cioran’ın “Zamana Düşüş” kitabını okumuştum. Yani konuyu seçmemiştim aslında, zihnim zaten tamamen “zaman” kavramıyla doluydu ve her yaştan okura hitap edecek soyut bir metin yazmak niyetindeydim. Ancak düşüncelerimi nasıl aktaracağım konusunda net değildim. Öykünün çatısı, dönem dönem birlikte de çalıştığımız eşim Çağıl Bektaş ile okuduğumuz kitaplar ve aklımızdaki hikâyeler üzerine fikir alışverişinde bulunduğumuz bir gün ortaya çıktı. Zamanı, “bir saat ustası ve saat kulesi”nin ilişkisi ekseninde sorgulama fikrini bana veren o oldu. Nasıl yola çıkacağım aklımda netleşince de, ilham almak için, Ömer Kavur’un çok sevdiğim “Akrebin Yolculuğu” filmini bir kez daha izledim ve yazmaya başladım. Öyküyü bitirdikten sonra da, onu yine zamana bıraktım. Yaklaşık bir yıl sonra, yeniden okudum, düzeltmeler yaptım ve yayıneviyle paylaştım. Ardından, sevgili Ümit Ünal, buğulu desenleriyle öykünün ruhuna ruh kattı. Özetle, Zaman Ustası, kendini özel bir seçimle değil, zamanla yarışmadan, ağır ağır var etti.

Kitaptaki ana karakteriniz ustanın zaman anlayışından yola çıkarak siz hangi zamanın savunucusu olursunuz?

Usta, zamanda kaybolmuş bir ruh hali içinde. Hiçbir şey, bildiği ve alışkın olduğu düzende ilerlemiyor. Belirsizliğin yarattığı korku ve tedirginlikle, geçmişe özlem duyuyor. Her şey eskisi gibi olsun istiyor. Oysa tarihin tekerrürden ibaret olduğunu düşündüğümüzde, geçmiş ve geleceğin, kazanç ve kayıplarını tartışmak veya onları karşılaştırmak, birçok bakımdan yersiz olabilir belki de. Her dönemin kendine has iyi ve kötü yönleri var. Dolayısıyla bu soruya net bir yanıtım yok. En azından savunucusu olduğum bir zaman dilimi yok. Fakat kişisel tercihimi sorarsanız; ağır akan, tadını doyasıya çıkarabildiğim, huzurlu, adil, toplumun kültürel değerlerinin korunduğu, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir zaman diliminde yaşamaktan yanayım. Aciliyetler, nezaketsizlikler, unutuluşlar ve haksızlıklara şahit olmamayı dilerdim.

Sanat dışında zamanı doldurmanın başka bir yolu var mıdır? Bunlar nelerdir?

Tam aksine, insanların zamanı, sanat dışında her şeyle dolu gibi geliyor bana. Toplum tarafından dayatılan zorunluluklar, ekonomik krizin beraberinde getirdiği çalışma koşulları, hayat standartlarının yarattığı hüzün ve vakitsizlik öyle yer kaplıyor ki hayatlarımızda, insanlar kaçışı ve huzuru nerede bulacağını bilemiyor. Oysa yalnızca edebiyat değil, resim, heykel, sinema, müzik, kısacası sanatın tüm dalları, aslında hayatı anlamlandırma ve anlama çabası kadar, insanı iyileştirmek için var. Keşke zaman hepimiz için yalnızca sanatla dolabilse.

Çocuklarla ele alınan zaman kavramı ile yetişkinlerle ele alınan zaman kavramı farklı mıdır? Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Ben farklı olduğuna inananlardanım. Daha doğrusu, yetişkinler çoğunlukla çocuk olmayı ve çocukluğu unutmayı tercih ettikleri için, birçok kavramın anlamı, yıllar içinde biz fark etmeden değişiyor. Zaman da bunlardan biri. Çocukların zamanı algılama ve yaşama biçimi, her daim yeni keşifler üzerine kurulu, sabırsızlıklarının duydukları heyecan ve meraktan ileri geldiğini düşünüyorum. Ne yazık ki bir an önce büyümek istiyorlar. Yetişkinlerin zamanıysa, ister istemez daha çok kaygıyla dolu. Zamanı boşa harcama korkusu, gerçek ihtiyaçlarımızın ne olduğu konusunda bir bocalamayı da beraberinde getiriyor. Zaman Ustası’nda da, elden geldiğince bu ikilemi sorgulamaya çalıştım. Ustanın zamandan beklentileri ve onu değerlendirme biçimi, hem fiziksel hem de kavramsal anlamıyla, çocukluğundaki yaklaşımından çok farklı. İçinde bulunduğu durumdan, çocukluğunu hatırlayarak çıkmaya çalışması, biraz da bu yüzden. Ustanın zamanla ilgili kaygılarının ışığında günümüze bakarsak da, tüketim ve hız çağının, hem çocukların hem de yetişkinlerin zaman kavramında negatif bir etki bıraktığını söylemek, yanlış olmaz sanıyorum.

Sizin yazdıklarınızı zaman, başka bir zamana taşıyabilecek mi? Bu soru hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim.

Bunu elbette ki yine zaman gösterecek. Yazma disiplinim ilk günden beri, kendini geliştirmek ve yenilemek üzerine kurulu. Hiçbir zaman dönemin edebiyat anlayışına veya popüler konularına uyum sağlamak için, özel bir çaba sarf etmedim. Merak ettiğim, sorguladığım, düşündüğüm konulara ve insanlara dair hikâyeler yazıyorum. Kitaplarımı okuyan bir kişi bile, kendini yalnız hissetmiyorsa eğer, okuduğu metin ona iyi geliyorsa, bu zaten bir bakıma metnin başka bir zamana taşındığı anlamına da gelebilir pekâlâ. En azından bu yönde bir bakış açısının, yazmaya devam etmeyi destekleyen bir tarafı olduğunu söyleyebilirim.

edebiyathaber.net (19 Ocak 2023)

Yorum yapın