Mario Levi ve “Dünya yazarı” olabilmek için ne yapmalı? | Metin Celâl

Şubat 4, 2024

Mario Levi ve “Dünya yazarı” olabilmek için ne yapmalı? | Metin Celâl

Mario Levi çok sevilen biriydi. Sadece iyi bir yazar olarak verdiği eserlerle değil kişiliğiyle de ne kadar çok sevilip sayıldığını vefatı ile bir kere daha gördük. Arkasından herkes iyi konuştu ki sosyal medya çağında bu çok önemli bir meziyettir bence.   

Mario’yu daha ilk kitabı yayınlanmadan önce tanımıştım. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fransız ve Roman Filolojisi Bölümü’nde okumuştu. “Jacques Brel: Bir Yalnız Adam” üniversiteyi bitirme tezinin kitaplaştırılmış şeklidir. 1986’da yayınlanmış. Bu kitabın yayınlandığı sıralarda dostumuz Levent Erseven’in müzik dergisi Stüdyo İmge’de de yazmaya başlamıştı. Zaten tanışmamız da derginin yazıhanesinde oldu.

Mario’nun müzik bilgisi hayranlık uyandırıcıydı. Bir başka hayranlık nedeni de anlatımının güzelliğiydi. Onun sohbetlerini yazılı hale getirseniz ortaya rahatlıkla bir makale çıkabilirdi. Biz Mario’dan önemli bir müzik yazarı olmasını beklerken Cumhuriyet, Şalom, Milliyet Sanat, Gösteri, Argos, Gergedan, Varlık gibi dergi ve gazetelerde çıkan yazıları onun büyük bir edebiyatçı olacağının işaretlerini veriyordu.  İlk hikâye kitabı Bir Şehre Gidememek 1990’da yayımlandı. Kitap Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazandı. 1991’de ikinci hikâye kitabı Madam Floridis Dönmeyebilir, 1992’de ilk romanı En Güzel Aşk Hikâyemiz yayımlandı. 7 yıllık aradan sonra 1999’da yayınlanan ve Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan İstanbul Bir Masaldı bence başyapıtıdır. Sonrasında da hız kesmeden birbirinden değerli eserler verdi.  

Vefatından sonra tartışılan konulardan biri de Mario Levi’nin Türkçe yazmasıydı. Doğrusu bu tartışma benim garibime gitti. Mario Levi, 530 yıldır İstanbul’da yaşayan bir ailenin çocuğu. Ataları 1490’da İstanbul’a gelmiş. Mario Levi’nin çok güzel Türkçe yazdığını okurları, çok güzel konuştuğunu radyoda, televizyonda programlarını izleyenler bilir.

“Türk” deyince akla “müslüman” da gelmesi gerektiği tezinin bugünlerde yeniden gündeme getirildiği bir ortamda kuşkusuz “Türk” olmak için illa “müslüman” olmak gerekmediğini, anlatmaya çalışmak başka bir tartışma konusu. Biraz tarih ilgisi olan böyle bir gereklilik olmadığını bilir.

Mario Levi’nin şahsında sorunun temelinde “Yahudi” olması ve esas olarak adının “farklı” olması yattığını düşünüyorum. İsmi nedeniyle “yabancı” yazar sanıldığını, eserlerinin “Türk Edebiyatı” yerine “Dünya Edebiyatı” olarak listelendiğini biliyoruz. Bu “yabancı sanılma” konusunda acı, tatlı anılar anlattığını da anımsıyorum.

Mario Levi’nin Türkçe yazması tartışması sosyal medyada gelişince “Türkçe yazmasaydı Dünya’da daha çok tanınırdı. Dünya yazarı olurdu” diye görüşler de ileri sürüldü. Bu konu Mario Levi’ye de sorulmuş. “Fransızca yazabilirdim. Yazsaydım da işim çok kolaylaşırdı bir dünya yazarı olmak açısından. Bunu tercih etmedim. Zor yolu seçtim belki ama kendi doğallığı içinde gelişti bu. Çünkü çocukken sokakta hangi dilde top oynamışsan, gençken hangi dilde ilk aşkını yaşamışsan, çok kızdığında hangi dilde sövmek geliyorsa içinden, o dil senin dilindir ve o dil Türkçeydi. O sebepledir ki, kendime hep şunu söylüyorum, benim en derin vatanım Türkçedir” demiş. (Yazar Mario Levi: Benim en derin vatanım Türkçedir (aa.com.tr).

Bir yazarın dünya çapında tanınmak yani Dünya yazarı olmak için anadilini terk edip İngilizce, Fransızca gibi daha yaygın dillerde yazması gerektiği yaygın bir görüş. Ama ne kadar doğru bir öneri olduğu tartışmaya çok açık.  

Kuşkusuz İngilizce, Fransızca ya da Almanca yazmak bir yazarın eserinin yabancı dillere daha kolay çevrilmesini sağlar ama esas şart o eserin çevrilmeye değer nitelikte olmasıdır. Yayıncılar hiçbir eseri “kolay çevriliyor” diye yayınlamaz, o kitabı çevirtip yayınladıklarında okurun ilgi göstereceğine yani satın alacağına inanırlarsa yayınlarlar. Orhan Pamuk eserlerini Türkçe yazıyor ve çevrilmediği dünya dili yok. Aynı şekilde -ilk romanı haricinde- Japonca yazan Haruki Murakami, Portekizce yazan Paulo Cohelho, Norveçli yazar Jostein Gaarder gibi hemen akla gelen sayısız örnek var, ana dillerinde yazıp onlarca dile çevrilen ve çok tanınan.      

Enis Batur, 1850 yılından bu yana Fransızca yazan edebiyatçılarımızdan bir antoloji hazırlamış; “En Français Dans Le Texte – Metinde Fransızca” (Norgunk yay. 2012). Abdullah Cevdet, Tahsin Yücel, Osman Necmi Gürmen, Nedim Gürsel, Şehmus Dağtekin, Edip Akyel, Necdet Sander, İzzet Melih Devrim, Osman Hamdi, Yiğit Bener Fransızca yazan yazarlarımız. (Frankofon Edebiyat Festivali’nde neden Türk edebiyatçıları yok | Doğan HIZLAN Köşe Yazısı – Hürriyet Haberler (hurriyet.com.tr). Ben bu listede Nedim Gürsel’den başka dünya dillerinde eserleri yaygın olarak yayınlanan yazar göremiyorum. Yani Mario Levi eserlerini Fransızca yazsaydı, düşündüğü gibi daha “kolay” mı dünya yazarı olurdu sorusuna olumlu cevap veremiyorum.

2000’li yıllar Türk Edebiyatı’nın yurtdışına açılımının, yazarlarımızın eserlerinin yabancı dillerde yayınlanmasının başlangıcı oldu. Türkiye’nin uluslararası kitap fuarlarında yer alması, Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması, 2005’te TEDA programının başlatılarak eserlerimizin çevirisinin devletçe desteklenmesi ve Türkiye’nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nda onur konuğu olması gibi olumlu gelişmeler bu süreci hızlandırdı.

Alman yayıncılar Frankfurt Kitap Fuarı’nda onur konuğu olan ülkelerin edebiyatı ile yakından ilgilenir ve o ülkenin yazarlardan çevirilerin fuara yetişmesi için özel çaba gösterirler. 2008 yılında Türk Edebiyatı’nı Alman yayıncılara tanıtmak amacıyla Almanya’da yapılan editörler gezisinde Dünya’nın en önemli yayınevlerinden Suhrkamp Yayınevi’ni de ziyaret etmiştik ve yayınevinin Dünya Edebiyatı editörünün Türkçe’den çevrilen 5 kitaplık listesinde Mario Levi’nin İstanbul Bir Masaldı’sı da vardı. Sanıyorum daha önce İtalyanca’da da yayınlanmıştı.

Almanca çevirinin çok önemli bir yayınevinden yayınlanması iyi bir başlangıç oldu. Kitap, benim tespit ettiğime göre İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Çince, Korece, Bulgarca, Arapça, Yunanca, Lehçe, Ukraynaca, Arnavutça, Hırvatça, Azerice, Makedonca ve Urduca’da yayınlanmış. Bir Şehre Gidememek, Madam Floridis Dönmeyebilir, En Güzel Aşk Hikâyemiz, Karanlık Çökerken Neredeydiniz, Size Pandispanya Yaptım, Lunapark Kapandı, Yanlış Tercihler Mahallesi ve Bir Cuma Rüzgârı yabancı dillere çevrilen diğer eserleri. Yukarıdaki dillere ek olarak Sırpça, Boşnakça, Macarca, Gürcüce’ye de çevrilmiş eserleri. (Mario Levi | Kalem Ajans (kalemagency.com) ve (Yayın Kataloğu (ktb.gov.tr).

Dünya yazarı olmanın kıstası eserlerinin yabancı dillere çevrilmesi ve iyi yayınevlerinden yayınlanmasıysa Mario Levi bence “Dünya yazarı”dır. Ötesi eserlere kalmıştır. Mario Levi de unutulmaz eserleri ile yaşayacak.

Yorum yapın