Marilu Oliva’dan yeni bir yaklaşımla “Odysseus”: Tanrıçaların sesine dönüş | Gökçe Tokatlıoğlu

Haziran 12, 2023

Marilu Oliva’dan yeni bir yaklaşımla “Odysseus”: Tanrıçaların sesine dönüş | Gökçe Tokatlıoğlu

“Odysseus her seferinde düşer, büyük bir haysiyetle tekrar ayağa kalkar denizin dalgalarına karşı koyar ve tıpkı bizim de her günkü dalgalara karşı koyduğumuz gibi, Odysseus’ta her okur neyi bulacağına karar verecek.”

Mitoloji, antik çağlarda yaratılan mitlerle, kadim hikâyelerle toplumların yarattıkları ve inandıkları tanrılar, tanrıçalar ile ölümlüler arasındaki karmaşık ilişkileri, savaşları, yenilgileri, felaketleri, aşkları, zaferleri, hayatı, ölümü konu edinir ve binlerce yıldır söylenegelir. Son zamanlarda mitlere, kozmogenik hikayelere ilginin artma nedeni hayat ve ölüm arasında geçen süre içinde bireylerin, varlığın sorgulanması ve anlam bulma yolunda karşılaştıkları zorlu yollarda self help kitaplarının çare olamayışı, antik çağ filozoflarının aforizmalarının zamana uymada yetersiz kalışı, aklı savunan pozitivizmin, aydınlanmanın getirdiği hümanist felsefe ve kültürün yerini alan, yükselen postmodernist söylem olabilir mi diye okuyucuya sorarak başlamak isterim. 

Marilu Oliva, bu kitabında Yunan kültürünün temelini oluşturan Odysseia destanının kahramanı Odysseus’un yolculuğunu konu edinir. Homerik şiirin orijinal metnine bağlı kalarak, kahramanın hayatta kalma mücadelesini, yolunu değiştirten, engelleyen ve yolunu açan tanrıça figürlerini, etrafında onu bekleyenleri bugünden anlaşılabilecek bakışla, onların diliyle her karşılaşmayı insani yönleriyle, duygu katarak yeniden seslendirdiği bir eser yaratıyor. 

Yazar eski zamanlardaki dinleyici ile bugünün dinleyicisinin benzer özelliklere sahip olabileceğini her ikisinin de hikâyeyi bilmelerine rağmen şaşırmayı beklediğini söyler. Amacı biraz da budur yazdığı epik destanın kahramanlarınca anlatılan yapıyı bozar ve destanın genel ekseninden çok da uzaklaşmadan, kadın figürlerin (bunlar tanrıçadır, yarı tanrıçadır, eştir, hizmetçidir, kardeştir) seslerine yer açarak ve onların bakışından yorumlar. Aslında Odyssues destanının bir kadın tarafından ya da anonim olarak yazıldığı iddiası ilk Samuel Butler tarafından 1897’de öne sürülür. Joseph Campell’da Tanrıçalar ve Tanrıçanın Dönüşümleri adlı kitabında bu fikre uzak olmadığını belirtir. Bu belirsizlik hâla Harvard Üniversitesinde toplumsal cinsiyet çalışmalarının edebiyat inceleme konularından biri olarak yer almaya devam etmektedir.* Yine Campell’ın yorumuna göre “ataerkil kozmogenilerde (evrenin kökeni ile ilgili teori ya da mitoslarda) dişinin rolü azaltılır ve Zeus’un Athena’yı beyninde taşıyıp doğurmasıyla, kadın rahminden doğurduğu gibi babanın erkek rahme dönüşümü, simgesel kozmolojik anlamda değilse de kişisel, psikolojik olarak da dişinin işlevi sistematik olarak değersizleştirilir”.** Yazar aynı zamanda kültürel ,dil ve tarihsel çalışmalar yapan bir akademisyen ve buradan hareketle kitabında yeni bir dil ve anlam yaratmak ve bu değersizleştirmeyi tersyüz etmek ister.

Mitolojilerde ya da destanlarda sıradan kadınlar güzellik ya da ağıtlarıyla yer alırken akıl, bilgelik, aşk, adalet, fazilet gibi özellikler tanrıçalara bahşedilmişti. 

Peki kitapta yer alan kadın kahramanlar ya da tanrıçalar kimlerdir? Kalypso (deniz perisi ve Atlas’ın kızı, Odysseus’un 7 yıl eşi olur), Penelope ( Homeros’un Odysseia destanında Odysseus’un eşi ve sadakat imgesi olarak bilinir) Kirke  (Yunan mitolojisinde büyücü tanrıça, baştan çıkarıcı ), Afrodit (aşk tanrıçası), Athena (zekâ, sanat, strateji, ilham ve barış tanrıçası), Nausikaa (bakire, adının anlamı gemi yakan, Kral Alkinoos ve Kraliçe Arete’nin kızı), Arete ( Phaeakia Kralı Alkinoos’un eşi, erdem kraliçesi), Antikleia (Odysseus’un anası), Eurykleia (Odysseus’un süt ninesi), Klitemnestra  (Agamemnon’un karısı) ve Erinyeler (evrendeki düzeni sağlayan ilaheler) 

Kirke’nin Odysseus’a çizdiği yolda acaba kahraman kaderini yenip kurtulacak mı yoksa anaforda kaybolacak mıdır?

Mitolojiye uzak olan ama yine de öğrenmek isteyenler için İlyada ve Odysseus Destanlarının konusu neydi bir hatırlatma yapalım: Odysseus, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli yere sahiptir, Homeros’un İlyada destanından sonra ikinci en eski epik şiirlerinden oluşur. Bu destanlar M.Ö. 8.yüzyıl sonuna uzanıyor destanlar yazılmadan önce ise saraydaki çalgıcılar ve şarkıcılar eşliğinde okunurdu. İlyada destanı, Yunan Mitolojisinde, Truvalı Paris’in Sparta Kralı Menelaosûn karısı Helen’i kaçırması sonucunda Akaların Anadolu’daki Troya kentine saldırması konu alan savaştır. Troya savaşının on yıl hazırlık ve sonra on yıl daha süren savaşın kahramanları olan Akaların Aulis’ten yola çıkışlarıyla başlar. Yirmi dört bölümlük destanda savaşın son bir ayı anlatılır. Aka orduları yüzlerce gemisiyle gelir, Troya’yı kuşatır. Agamemnon, Akileus, Menalaus, Odysseus ile Troya tarafında ise Hektor, Paris, Sarpedon, Aeneas gibi tanrısal soylu kahramanlar ile Apollon, Zeus ve Olimposlular yer alır. Odeysseia’da ise Aka komutanının Troya’nın düşüşünden sonra kahramanın geriye, İthake Sarayına geri dönüş macerası anlatılır. Savaşı kazanmak için askerlerinin kadınlara yaptıklarından dolayı cezalandırılan Odysseus’un filosu oradan oraya savrulur. Onun on yılın ardından vardığı ve orda uykuya geçtiği yerlerden biri Phaiakların barış içinde yaşayan, kadına ve sanata saygılı, özgür insanların olduğu ülkedir. Alkinnos ve Arete’nin eş haklarla yönettiği bu hayali toplumu Homeros Platon’dan önce düşünmüştür ve Odysseus’un İthake’de tekrar kurmak istediği düzendir.

Modern romana yakınlığıyla tüm dünya edebiyatını etkileyen Odysseus’u Türkçe’ye ilk kazandıran Azra Erhat ve A. Kadir’dir. Azra Erhat*** İlyada’yı bir olayın, Odysseia’yı bir kişinin destanı olarak değerlendirir. “Destanın kimi bölümleri ozanı kimse onun tarafından anlatılırken sadece serüvenleri Odysseus’un kendisi anı olarak anlatır. Destan ve masal türü iç içe olan bu anlatının ozanının da iki ya da daha fazla olabileceği düşünülmüştür. Odysseia’daki masalların anlatımı duygusaldır, bir insan anlatır” derken Erhat destanın bir kadın tarafından yazılmış olma ihtimalini ciddiye almaz. Öte yandan Odysseus’un 7 yıl esir olduğu tanrıçanın Matriarkal düzeninin etkisinde kaldığını belki de Anadolu’daki ana tanrıça kültünden etki olabileceğini, araştırılması gerektiğini söyler. 

Gelelim Marilu Oliva’nın Odysseus’una, kitap Yunan Mitolojisinde büyücü tanrıça Kirke’nin güzel bukleli ve insan sesli yüce tanrıçanın rüzgâra üflemesiyle yola çıkan yelkenlinin bugünkü Malta olduğu düşünülen Oygie adasında deniz perisi ve Atlas’ın kızı Kalypso’nun Odysseus’u esir tutuşunu anlatımıyla başlar, Athena Zeus’a yalvararak onu serbest bıraktırır. Penelope yirmi yıldır eşinin (Odysseus’un) savaştan dönüşünü bekler ve yokluğunda saraya yerleşen erkeklerden eş seçimini ertelemek için her gece ördüğü kefeni söker. Anlatı aslında kadınların kaderlerinin yüzyıllarca değişmediğini gösterir; kadınlar erkekleri savaşa yollar ve dönmelerini beklerler. 

İthaka’nın mitolojik kralı Telemakhos, Agamemnon ve Klytemnestra’nın oğlu Orestes, Agamemnon’un kardeşi Menelaos, Yunan mitolojisinde Akhilleus’un oğlu Neoptolemos, Poseidon’un oğlu Alkinoos, Odysseus’un babası Laertes, Baş tanrı Zeus’un babası Uranus’un oğlu Kronos diğer erkek mitolojik kahramanlar ve tanrılar kitapta yer alır. İlk kısımda geçen olaylar savaş zaferleri, yeryüzü ve insanlarla ilgiliyken Lotus adasına geçişle bu mitolojik yolculukta canavarlar ve nympheler ortaya çıkar.  İthaka’ya vardığında tekrar uyanan Odysseus sonunda Penelope’ye kavuşur. Campell’a göre Odysseia’da tanrıça geri dönmüştür.   Erkek odaklı İlyada’dan farklı, savaş ve başarı odaklı psikoloji yerine tanrıçadan hayat hakkında bilgi edinilen Odysseia’nın psikolojisine geçiş, üslup, ruh hali değişimi önemlidir. **

Yine Campell’ın yorumuna göre: İlyada destanında yer alan başat tanrıça karakterleri, güzellik yarışmasında, dişil gücün tezahürlerinin farklı yanlarını temsil ederler. Odysseia’da bulduğu karşılık ise bu başat tanrıçaların özelliklerinin yansımasıdır. Örneğin: Afrodit: mutlak erotik dürtü Kirke’de, Hera: Zeus’un eşi, ana kadın, evrenin anası Kalypso’da Athena: Zeus’un kafasından doğan, bakire tanrıça babanın kızı, kahramanların ilham kaynağı ve hamisi Naussikaa’da karşılık bulur. Her biri dişi gücün bu boyutlarını, yaşam enerjisini ve tanrıçanın özelliklerini temsil eder. 

Yazar okuyucusunun hayata dair izleri bulacağını düşündüğü kitabının okuyucu kitlesinin cinsiyet ve yaş ayrımı yapmaksızın her tür okur için yazıldığını söyler. Odysseus’u kadınların sesinden okumak isteyenler klasik destanda var olan anlama, kavrama yetisini ve hayatın karşısına çıkardığı güçlükleri yenmek için zekasını kullanan kahraman Odysseus ve onun benzeri olan eşi Penelope’nin hikayesinden etkilenecek. Bulutların arasındaki Olympos’taki tanrıçalar, devler, büyücüler, kuş ya da fok formlu yaratıklar, Sirenler, Kharybdisler ile karşılaşacak. Odysseus’un serüvenini takip ederken denizdeki engellermiş gibi görünen fakat simgesel olarak hayattaki engeller olarak da okunabilecek yeni bir anlam ile tanışacak. Marilu Oliva bu romanı, Homeros’un destanının şiirsel üslubunu, nesire taşımaya çalışan bir anlatım diliyle okuyucuya sunuyor.

*Butler’s Authoress of The Odyssey, Gendered Readings of Homer, Then and Now 

classics-at.chs.harvard.edu

**Joseph Campbell, Tanrıçalar ve Tanrıça’nın Dönüşümleri, İthaki Yayınları

**Joseph Campbell, Batı Mitolojisi, Tanrının Maskeleri İmge Kitabevi, 1992

***Odysseia, Homeros, Çev:Azra Erhat (önsöz), İş Bankası Yayınları

edebiyathaber.net (12 Haziran 2023)

Yorum yapın