İyiler Korkak Olduğu İçin mi İyidir? |  Halil İbrahim Kuruçay

Şubat 25, 2023

İyiler Korkak Olduğu İçin mi İyidir? |  Halil İbrahim Kuruçay

Değerli okur, birazdan yazdığım kavramları okumaya başlayacaksınız. İyi, cesaret, fakir, beyaz, gündüz gibi kavramları tahminlerime göre beyniniz “otomatikman her şey zıttıyla bilinir.” savunma mekanizması aracılığıyla tamamladı.

Peki iyi (ler) ve korku (lar, kötüler) gibi kavramlar kelime dağarcığınızda ne şekilde bir ahvale bürünüyor?

En basit anlamlarıyla iyi, kötü karşıtı. Kötü ise iyi karşıtı manalarına geldiğinden dolayı kötüyle korkuyu terazinin aynı kefesine koyup terazinin diğer kefesine de iyiliği konumlandırabiliriz.

Ve ve ve “İyiler korkak olduğu için iyi değil, karşılarında korkuya bürünmüş kötüler oldukları için iyidirler.’’ 

İyi ve kötünün birbirinden bağımsız ele alınamayacak kavramlar olması ve biri olmadan diğerinin olmayacağı, birbirlerinin varlıklarına gereksinim duydukları ancak birbirleriyle ilişkileri çerçevesinde var oldukları su götürmez bir gerçektir.

Bertrand Arthur William Russell’a göre kötülük, bana karşı yapılan bir şeyin ötesinde aynı zamanda benim tarafımdan da yapılan bir şeydir. Tüm yaşamımız boyunca hiçbir kötülüğe uğramamış olmamız da olanaksızdır ancak genelde kötülüğü her zaman dışarıdan gelen bir güç olarak algılarız. Bir kimse çok ender olarak kendisinin kötü olduğunu söyler ve kötülük yaptığını itiraf eder. Çoğunlukla bunu başkalarına ithaf eder.

Antik Yunan düşüncesinin öncülerinden Sokrates ve Platon’a göre kötü, bilgi dışı olandır. Bu da ahlaksal çirkin ve yanlışı dile getirir.

Baruch Spinoza’ya göre kötü ve kötülük gibi kavramlar nesnelere ilişkin şeyler değildir, sadece düşünmenin biçimleridirler.

Jean-Jacques Rousseau’ya göre ise kötülük uygarlıktır. Kötülüğü yok etmek için doğaya dönmek gerekir çünkü insan doğal olarak iyidir.

John Locke, nesne ve olayların bize zevk ya da acı vermelerine göre ve bu duygular neticesinde göreli olarak iyi ya da kötü olduklarını söyler.

William Shakespeare, dünyanın ne iyi ne de kötü olduğunu, iyilik ve kötülüğün düşüncemize bağlı olduğunu dile getirir.

Ünlü düşünürlerin bu tanımlamalarından sonra acilen biriyle tanıştırmalıyım sizleri: Daha küçük bir çocukken bisiklet çalarak belki de ilk suçunu işleyen, on dört yaşında öğretmenini yumruklayan, barda çalıştığı sırada hakaret ettiği bir genç kızın abisi tarafından yüzüne üç bıçak darbesi alarak kendisine Scarface (Yaralı Yüz) lakabı konulan, kaçakçılık sayesinde yıllık geliri 100 milyon dolara ulaşan, Sevgililer Günü katliamının azmettiricisi, kötülüğüyle dünyaya örnek olan İtalya asıllı Amerikalı mafya lideri, Alphonse Capone.

Kötülüğüyle gangsterliğin baron öğesini ete kemiğe büründüren Alphonse Capone, The Godfather (Baba), Road to Perdition (Azap Yolu), Scarface (Yaralı Yüz) ve The Untouchables (Dokunulmazlar) gibi filmlerin çekilmesin de ilham kaynağı olmuş.

1972’lerin sonları ve 1983’lerin başlarında yapılan bu filmlerle öncülüğünü ettiği gangster kültürü vasıtasıyla büyük Amerika “evet”ine karşı bir “hayır” oluşturulmuştur. Kötüler ile kahramanlar arasında yer alan temel iyi ve kötü karşıtlığı belli bir nedenselliğe ve doğrusal bir zaman düzenine dayandırılmış. Bu doğrultuda karakterler, kostümler, nesneler, aletler, hızlı hareket etmeler, tıkırdıyan ayaklar, makineli tüfekler, yarışan arabalar ve mekansal düzenlemeler gibi ikonografik araçlar bir bütün içinde belli stereotipler oluşturacak şekilde izleyicilerle buluşmuştur.

edebiyathaber.net (25 Şubat 2023)

Yorum yapın