Dostoyevski’nin “Öteki”si | Nilüfer Kuzu

Ocak 19, 2024

Dostoyevski’nin “Öteki”si | Nilüfer Kuzu

İlk bölümde, kötü bir durumda çıkar karşımıza Golyadkin.  Bu yüzden Doktor Krestyan İvanoviç’i ziyaret eder. İvanoviç, dert babası türden bir doktordu. Golyadkin’e yaşam şeklini değiştirmesini ve toplumdan korkmaması gerektiğini söyler. 

“Yaşam biçiminizi kökünden değiştirmeniz, kişilik yapınızı bütünüyle kaldırıp atmanız gerektiğini söylüyorum… Neşeli bir yaşama bırakmalısınız kendinizi…” 

Doktorun “Nasıl çalışıyorsunuz?” diye sorusu üzerine Golyadkin, bir dakika düşündükten sonra; “suküneti seviyorum, sosyetenin gürültüsünü değil… yüksek sosyetede çizmelerinizle döşemeleri cilalamanız, partlatmanız gerekir. (Böyle söylerken ayağını yere sürtmüştü Bay Golyadkin) Orada sizden bunu istiyorlar efendim, ayrıca imalı sözler etmelisiniz… karşınızdakini pohpohlamayı bilmelisiniz… orada silahlarınız bunlardır işte. Gelgelelim böyle silahlarım yoktur benim Krestyan İvanoviç… Bu çeşit yerlere yetenek yok bende, hiçbir zamanda olmadı. Sade sıradan insanım ben, çekici bir yanım da yoktur…” 

Hangimizin ihtiyacı yok ki samimi dostlara, samimi sohbetlere. Sosyete davetleri maskeli, samimi olmayan yüzlerle dolu… Sadece sosyete davetleri de değil, artık her yerde böyle ne yazık ki! Yüzlerde gülümseme olsa bile samimi olmayan bir gülümseme… Oysa ihtiyacımız olan maskeli yüzler değil, iyi, samimi, içten, olduğu gibi, yüreği temiz, iyi insanlar! Dostoyevski kahramanı Goldyadkin’in dediği gibi, “Çift kişilikli insanlardan hoşlanmıyorum. İftiradan ve dedikodudan nefret ediyorum. Ben, maskeyi yalnızca maskeli baloda takarım. Her gün maskeyle dolaşmam insanların arasında…” 

Golyadkin doktorunun tavsiyesine uyarak davet edilmediği halde, velinimeti birinci derece yüksek devlet görevlisi Breyedev’in biricik kızı Klara Olsufyevna’nın doğum günü partisine gider. 

“Davet edilmediği bir baloya onu arkasından iterek paldır küldür iten o güç, şimdi giderek daha kuvvetli itiyordu onu…” 

Bu korkunç geceden sonra sokaklarda dolaşırken birini görür. Bir gece arkadaşı, kendisinin tıpkısı ve  onun dairesine gitmektedir. Yabancı, onun gibi, üzerinde paltosu, başında şapkasıyla hafiften gülümseyerek, gözlerini biraz kısmış; Bay Golyadkin’in karyolasında oturuyor, dostça başını eğerek onu selamlıyordu. Bağırmak istiyordu Gülyadkin, ama bağıramıyordu… Her şeyiyle kendisinin bir eşi, kısacası, her bakımdan “öteki” dedikleri çeşidinden…  

Ertesi sabah, gece arkadaşı çalıştığı dairede görünür. Öyle ki ikisini yanyana koysalar, hiç kimse, kesinlikle hiç kimse hangisinin eski, hangisinin yeni, hangisinin orijinal, hangisinin kopya Golyadkin olduğunu belirleme sorumluluğunu üzerine alamazdı.

Aynı dairede aynı isimli iki kişinin bulunuyor olması dairedeki diğer memurların ilgisini çekmez. Bay Golyadkin çevresine bakındı, bir olağanüstülük yoktu, herkes işiyle ilgileniyordu. Anton Antonoviç bu konuyu konuşmaya karar verir. Konuşma sırasında, Antonoviç Bay Golyadkin’e, “…oysa yakın  akraba olduğunuzu sanmıştım. Bilirsiniz, aynı soyadı taşıyan çok insan vardır…” 

Konuşma umduğu gibi gitmez, yeni memurun kimliği açıklık kazanamaz; “her şey apaçık ortadayken soyadı benzerliğiyle açıklamak olacak şey değildi!” 

Aynı akşam Bay Golyadkin yeni arkadaşını yemeğe  davet eder. Yeni arkadaşının anlatması üç dört saat süren yaşam öyküsü onu duygulandırır. Konuğu uğradığı haksızlıktan, iş arayıp bulamadığından, elinde avucunda olanı tükendiğinden, aç susuz kaldığından, göz yaşlarını siyah ekmeğe katık yaptığından,  kuru yerlerde yattığından ve sonunda iyi yürekli birinin onunla ilgilendiğinden, onu iyi bir yere önerip orada iş verilmesini sağladığından uzun uzun söz ediyordu… 

İnsan yaşadığı hayatın kahramanıdır derler. Dostoyevski her romanında acıyı, sefaleti,  haksızlığı konu edinmiş ve felaketleri dönüştürme ustalığını göstermiştir. Öteki romanı için kardeşi Mihail’e yazdığı mektubunda, bu benim şaheserim olacak”.  Yayımlanacağı gün ise (1 Şubat 1846) “Golyadkin’in İnsancıklar’dan on kat daha iyi. Dostlarım Ölü Canlar’dan bu yana eşi görülmemiş bir deha ürünü olduğunu söylüyorlar,” diye yazmıştır. Dostoyevski böyle bir övgünün abartılı olduğunu düşünmez, “Golyadkin gerçekten çok iyi oldu,”diye ekler, “Onu Ölü Canlar’dan daha çok seveceksin.” Bir başka seferinde ise, Öteki’nin “Tam bir başarısızlık olduğunu”  ve “hikayenin başarılı olmadığını” itiraf eder… 

Son söz okurunun diyerek, yazımı kitaptan bir alıntı ile bitiyorum; “…Tanrı’nın işine bak, iki insanı tıpatıp birbirinin eşi yaratmış, dairenin amiri de büyük bir yüce gönüllülük gösterip iki benzer insana aynı yerde görev vermiş…” 

“İnsanın anlaşıldığını bilmesi güzel şey…” der. İnsanın ihtiyacı olan da bu değil mi…  

edebiyathaber.net (19 Ocak 2024)

Yorum yapın