Değişen dünyanın insan zihnindeki yolculuğu | Burak Soyer

Mart 3, 2023

Değişen dünyanın insan zihnindeki yolculuğu | Burak Soyer

Dünyayı Nasıl Değiştirdik?”, “yaratıcı düşüncenin” milyonlarca yıl öncesine dayanan hikâyesine uzanıp insanın ilk “icatlarının” birer zincir halkası gibi birbirine eklemlenerek günümüzde kullandığımız “insanüstü” zihinlerinden çıkmış gibi kabul edilen “araçlara” nasıl dönüştüğünü ve insanın bu durumdan şu anda nasıl yararlandığını anlatıyor. 

1965 yılında doğan Alman bilim yazarı Stefan Klein, Münih, Grenoble ve Freiburg’da fizik ve analitik ile felsefe okumuş. “Gerçeğin her dedektiflik öyküsünden daha heyecan verici olduğunu ve insanların bunu takdir edeceğini” düşündüğünden bilim yazarlığına yönelmiş. 2002 yılında yayınladığı “Die Glücksformel” (Mutluluk Formülü) adlı kitabı Almanya’da çok satanlar listesine girerek Stefan Klein’ın bilim yazarlığı alanında şöhrete adım atmasını sağlamış. “Mutluluk Formülü”nü, “Hepsi Tesadüf”, “Zaman”, “Da Vinci’nin Vasiyeti” kitapları izlemiş. 2011 yılında yazdığı “Vermenin Anlamı”, aynı yılın en iyi bilim kitabı seçilmiş. 2016’da yayınladığı “Rüyalar: İç Gerçekliğimize Bir Yolculuk” Deutschen Lesenpreis ödülüne layık görülmüş. Stefan Klein, şimdi de Sema Özgün çevirisiyle Say Yayınları’ndan çıkan ‘İnsan Aklının Kısa Bir Tarihi’ alt başlıklı “Dünyayı Nasıl Değiştirdik?” ile Türkiyeli okurların karşısında. Kitap, “yaratıcı düşüncenin” yüzbinlerce yıl öncesine dayanan hikâyesine uzanıp insanın ilk “icatlarının” birer zincir halkası gibi birbirine eklemlenerek günümüzde kullandığımız “insan üstü” zihinlerinden çıkmış gibi kabul edilen “araçlara” nasıl dönüştüğünü anlatıyor. 

Stefan Klein kitabında, “Dünya yaşadığımız dünyaya nasıl dönüştü?”, “Biz insanlar bugünkü halimize nasıl geldik?”, “Ve bu değişim nasıl devam edecek?” sorularını ortaya atarak bir giriş, gelişme, sonuç şablonu çıkarıp bu sorular etrafında verdiği örneklerle geçmişten günümüze dünyanın insan aklıyla nasıl dönüştüğünü masaya yatırıyor. Bu “şablonu” kendine göre üç “devrime” ayırıyor yazar. Bunlardan ilkinin 3.3 milyon yıl öncesinde atalarımızın taşlar üzerinde yaptıkları “deneylerle”, onları “yontmayı” öğrenerek ilk aletlerle gerçekleştiğini ifade ediyor. Yazarın burada değindiği önemli bir nokta var. O da şu: Taşların işe yarar hale gelip kullanılmaya başlamasıyla insanın doğadan bir nebze olsun koptuğunu savunuyor. Pek de yanılmıyor. Zira milyonlarca yıl evvel doğanın “insiyatifinde” yaşayan insan, ilk kez kendi yarattığı aletlerle, kendi yaşamına biçim verebiliyor ve bu sefer o, doğayı kullanmayı başlıyor. İkinci “devrim” ise; insanın dünyayı “simgesel” olarak algılamayı ve düşünmeyi keşfetmesi. Yani etrafına duyarlılığın artması, çevresinde olup biteni anlamlandırmaya çalışması ve yaşamına buna göre yön verip yukarıda bahsettiğim zincire eklediği yeni halkalarla tıpkı doğayı kullanmaya geçmesi gibi dünyanın kendine sunduğu nimetlerin ekmeğini yiyecek duruma gelmesi. İçinde yaşadığı duruma bilgiyle, sembollerle, araçlarla hükmetmesi ve bunu zihnine kaydetmesi ve bunun getirdiği özgürlük, bir arada yaşamaya başlamak, sosyalleşmek, iletişim ve çok daha fazlası… Şöyle düşünelim: İnsanın bu “ikinci devrimi”, çıplak gözle görülür durumdaki bir midye kabuğunu bir deniz canlısı olmaktan çıkarıp bir sanat eserine dönüştürmeye bundan yüz binlerce sene evvel başlıyor. Bu küçücük adım ise onu tıpkı bir bebeğin büyüme evresindeki gibi bir sürece sokuyor. Bunun sonucunda da yukarıda saydıklarım meydana geliyor. Yazara göre üçüncü “devrim” ise insanın deneyimleriyle beraber eline aldığı zihnini tamamen serbest bırakmasına tekabül ediyor. Artık kendince elediği bir una sahip insan dünyanın dört bir yanıyla iletişime geçebiliyor. Peki bu nasıl gerçekleşiyor? Elbette aslında bir kuyumcu olan Johannes Gutenberg’in yazı baskısını harekete geçirip insanlık arasında dolaşıma sokmasıyla. Bundan sonra insanın erişemeyeceği herhangi bir bilgi, icat ne derseniz deyin kalmıyor ve “bilim” rüştünü tamamen ispat ederek insanın dizginlenemeyen yolculuğunu başlatıyor. 

“Dünyayı Nasıl Değiştirdik?”in öyküsü böyle. Peki şu an ne durumdayız? Stefan Klein özellikle kitabın on ve on birinci bölümünde buna da değiniyor ve yapak zekâyı da ihmal etmeyerek şu cümlelerle kitabının ve dünyayı nasıl değiştirdiğimizin özetini çıkarıyor: “İnsan zihnini en şaşırtıcı yeteneği her zaman kendisini aşabilmesidir. Ne var ki onu yeni bir seviyeye yükselten her devrim, eski düzenin bozulup yerle bir olduğu yeni bir krizi beraberinde getiriyordu. Öyle ki günümüzde bilgisayarların, internetin ve yapay zekânın bu çok hızlı zaferinin ortaya çıkardığı sorunlarla uğraşıyoruz. İnsan zihninin tarihsel gelişimine bir göz atmak belki de anlamlı cevaplar bulmamıza yardımcı olacaktır.” 

edebiyathaber.net (3 Mart 2023)

Yorum yapın