Byung-Chul Han – Bizi izle Büyük Birader | Kemal Küçükgedik

Aralık 15, 2022

Byung-Chul Han – Bizi izle Büyük Birader | Kemal Küçükgedik

Son zamanlarda hatırlamak istediğiniz bir şeyin bir türlü aklınıza gelmediği oldu mu? Belki de bir sohbet esnasında internette gördüğünüz bir araştırmayı anlatmak istediniz ama detaylarını bir türlü hatırlayamadınız. Toplu taşımada aklınıza harika bir fikir geldi ama ineceğiniz durağa geldiğinizde zihniniz bomboştu. Okuduğunuz kitabın bırakın hikâyesini adını dahi hatırlayamadığınız oldu mu? Gün boyu çok az iş yapmış olduğunuz halde kendinizi bitkin mi hissediyorsunuz? 

Erişebildiğimiz bilgi miktarı arttıkça bu tarz deneyimler ve hisler hepimiz için artıyor. Artık bir enformasyon bombardımanı altındayız. Bizi daha sağlıklı, zeki ve mutlu kılacak önerilerle dolup taşıyor günümüz. Tükettiğimiz kitapların, müziğin, yazıların, reklamların, videoların aklımızda kalması artık imkânsız. Tüm bu veri yağmuru altında yaşarken giderek daha da kuruyoruz. Daha rahatsızız. Kendimizi aptallaşmış hissediyoruz. Ve büyüyen tek şey anksiyetemiz, yalnızlığımız ve tükenmişliğimiz.

XXI. yüzyılın en önemli düşünürleri arasında yer alan Byung-Chul Han, içinde yaşadığımız dijital çağın ruhumuzda ve toplumumuzda açtığı derin yaraları analiz ediyor. İçinde yaşadığımız patolojik manzaranın depresyon, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ve tükenmişlik sendromu tarafından tayin edildiğini anlatıyor. Sanal ama bir o kadar aşırı bir iletişimin pençesindeyiz. Her şey ani! Her şey şimdi! Ve her şey geçici!

İçinde yaşadığımız veri bombardımanı bize nasıl olmamız gerektiğini anlatırken kendimiz olmak hususunda görkemli bile olmayan, sıradan bir başarısızlık yaşıyoruz. Her şeyin mümkün olduğuna inanılan bir toplumda yaşıyoruz ve depresif bireyin hiçbir şeyin mümkün olmadığını haykıran çığlığı toplumun sağırlaşmış kulaklarında boş yere yankılanıyor. Yaşadığımız çağ, bizi her şeyin mümkün olduğuna inandırmışken kendimiz olmamıza bile izin vermiyor. 

İçinde yaşadığımız çağın trajedisi tecrit edilerek değil, aşırı göz önünde olduğumuz için yalnızlaşmak. Toplumumuz bizi emirlerle ve yasaklarla ehlileştirmiyor; “like”lar, kalpler, alkışlarla koşullanmış bir Pavlov’un köpeğine, bir sirk hayvanına dönüştürüyor. Bilinçsizce itirazlarımız, spot ışıklarının üzerimizden çekilmesi bizden depresif mağluplar yaratıyor. XX. yüzyılın “on beş dakikalık şöhret” kehaneti güncellendi, artık bir saniyede herkes viral olabilir ve bir pandemi gibi hızla yayıldıktan sonra sessizce unutuluşa terk edilir. Çünkü aslında herkes bir virüs gibi görünmezdir.

Etimizi, kemiğimizi eksilten negatif şiddetin aksine, doyurucu ve kapsayıcı pozitif bir şiddetin etkisinde toplumumuz. Hiçbir şekilde kaçamadığımız, kanser hücreleri ve metastaz gibi etrafımız kuşatılmış. Bu yüzden daima yorgunuz. Bu yüzden depresyondan en fazla bir adım uzağız. Bu yüzden ne aklımız ne de hafızamız tamamen bize ait. Bu yüzden hiç tükenmeyen bir tükenmişlik sendromu içindeyiz.

Hepimiz camdan ekranların şeffaflığında birbirimizi görebiliyoruz. Tekilliğimiz törpülenmiş, kaybolmuş. Benzerin ve hatta “aynı”nın cehennemi içinde yaşıyoruz. Hepimiz aynı olduğumuz için de hepimiz hizaya getirilmişiz. Oysa ki insan kendisi için bile şeffaf değildir. Ancak biz kalkmışız mahremiyetimizi pazar tezgâhında sergiler gibi teşhir etmişiz. 

Çağımızı ve sosyal medya kullanımının geldiği noktayı eleştirirken Byung-Chul Han “herkesin herkesi kontrol ettiği” karanlık bir distopyanın içine kendi ellerimizle düştüğümüzü, şeffaf bir kontrol toplumunda yaşadığımızı anlatıyor.

Daha da acı bir şekilde sosyal medyayla birlikte artık kendi kendimizi sömürmeye başladığımızı; kendimizi bir performans öznesine dönüştürdüğümüzü; beğeni, like ve popülarite peşinde kendimizi kırbaçlarken ruhumuzu nasıl da aç bıraktığımızı anlatıyor.

Byung-Chul Han gelecekte ismi devlerin arasında anılacak bir filozof. XXI. yüzyılın trajedisini, güzeli nasıl kaybettiğimizi, kendimizle olan ilişkimizde nasıl bir sömürü düzeni kurduğumuzu. Kendimizin hem fail hem de kurban olduğu bir düzen oluştururken özgürlüğümüzün nasıl da kontrole dönüştüğünü açıklıyor. XXI. yüzyılın trajedisini sadece hisseden ama bilmek isteyen herkesin eserlerini mutlaka okuması gereken en önemli düşünür kendisi.

Sosyal medya bizi bir delirmişliğin içine hapsetmiş durumda. Büyük Birader’in bizi izlemek için çaba göstermesine gerek yok. Biz, onun bizi izlemesi için yalvarıyoruz.

edebiyathaber.net (15 Aralık 2022)

Yorum yapın