Biz Savaşı Görmedik: Hakikate şiirsel bir dokunuş | Deniz Poyraz

Şubat 2, 2023

Biz Savaşı Görmedik: Hakikate şiirsel bir dokunuş | Deniz Poyraz

20. yüzyılın ilk çeyreği, Kazak edebiyatında ulusal uyanış dönemi olarak adlandırılır. Bu dönem Kazaklar için roman, öykü, tiyatro, makale gibi modern türlerin de gelişmeye başladığı dönemdir. Sovyet dönemiyse Rusçadan çevirilerin arttığı, Kazaklar adına pek çok şair ve yazarın yetiştiği bir dönemdi. Özellikle savaştan sonraki yıllarda Kazak edebiyatında romanla birlikte hikâye, uzun hikâye türleri büyük gelişme gösterdi. Savaştan dönen insanların hikâyeleri ve takip eden yoksulluk yıllarının o zorlu atmosferi, birçok kurgu esere konu oldu.

1991’de bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Kazak edebiyatı, Sovyetler Birliği’nde hâkim olan sosyal gerçekçi anlayışın etkisinden yavaş yavaş çıkarak yeni yönelimler kazandı ve günümüze geldi. Kazaklar bu süreçte, ulusal ve uluslararası arenada pek çok yazar, şair ve edebiyat insanı çıkardı ve hâlâ çıkarmakta. Bunlardan biri, Dulat İysabekov. 1942’de Türkistan’ın Sayram ilçesinde doğan yazarın babası, İkinci Dünya Savaşı’nda Stalingrad cephesinde Alman faşizmine karşı savaşırken ölmüş. Böylesine fedakâr bir aileden gelen İysabekov, 1962 yılında girdiği Kazak Millî Üniversitesi Dil ve Edebiyat Fakültesini bitirip ilk hikayelerini yayımlamaya başladı. Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Devlet Televizyon ve Radyo Komitesi’nde editör olarak çalıştı. Pek çok dergide görev aldı, yayınevinde müdürlük görevinde bulundu. 2007 yılından bu yana T. Jürgenov Kazak Millî Sanat Üniversitesi’nde tiyatro dersleri vermekte olan İysabekov’un eserleri filmlere uyarlandı, oyunları pek çok dilde ve sahnede sergilendi.

Çağdaş Kazak edebiyatının önemli isimlerinden İysabekov Dulat, Biz Savaşı Görmedik adlı eseriyle ilk kez Türkçeye çevrildi. Geçtiğimiz aylarda Ketebe etiketiyle yayımlanan eser, “İysabekov’un yazarlığının olgunluk çağı” öykülerinden oluşuyor. Anlatılan hikâyeler, Orta Asya bozkırlarının göklere ulaşan tepelerinin gölgesinde, yaşama uğraşı veren sıradan insanların yaşantılarını yansıtıyor. Öte yandan, yazarın okuru hemen etkisi altına alıp sürükleyen dili, anlatım tarzındaki doğallık; insanın kalp atışını ve iç dünyasını isabetli biçimde anlayarak okura olduğu gibi ulaştırabilmesi, İysabekov’un kaleminin ustalığını gözler önüne seriyor.

İysabekov’un hikâyelediği şey aslında -insandan, hayvandan ve tabiattan da öte- tüm saflığıyla yaşamın kendisi. Kitaba ismini veren öykü, ölen bir kuzunun derisinde “dirlik” bulan bir kahramanın bakışıyla açılıyor misal. Bir başka öykü Akyavşan’da, dişini tırnağına takıp gece gündüz çalışan insanlar var. Kitabın önsöz yazarlarından Jaqsılıq Tümenbayev’e göre İysabekov, bu anlatıların hiçbirinde kahramanların toplumdaki somut yerine, yani yaşam öykülerindeki somut verilere, hatta dönemlik değişikliklere çok önem vermiyormuş gibi gözüküyor. Çünkü onun ihtiyacı olan, sıradan insan. Yazar, insan hayatının kırk katmanlı doğasını özgün biçimde yansıtmaya çalışıyor. Bizim edebiyatımızdan örneklersek, İsyabekov’un öyküleri akla Necati Cumalı’yı, Fakir Baykurt’u, Dursun Akçam’ı getiriyor. 

Neticede, İsyabekov tastam bir öykücü. O, kullandığı edebi hazineleri esasen küçük türlerde bulmuş bir yazar. Sanat yolunun başlangıç noktasından bugüne değin aralıksız yazageldiği hikayeleri ve sonrasında tiyatro oyunları da buna delil. Okuru ara ara gülümseten ince mizah da yazarın bu kitabındaki bütün öykülerinde seziliyor. Ancak söz konusu hikâyelerin izleği baştan sonra acı ve acıtıcı alaydan ibaret. Biz Savaşı Görmedik, insan varoluşunun kudretini her satırda hissettiren derinlikli öykülerden oluşuyor. İyi okumalar…

edebiyathaber.net (2 Şubat 2023)

Yorum yapın