Acı çekmeyin, örgütlenin  | Havanur Taflan

Aralık 8, 2023

Acı çekmeyin, örgütlenin  | Havanur Taflan

  Kamusal alanda kullanılamayacaksa aklın ne faydası var?

 Immanuel Kant

Kadınların hayatı hep sınırlarla çevrili… Tarih boyunca hiç değişmeden gelen o ataerkil normların kalıntılarıyla çizilen… Devletler ise erillik ve dişilik hakkında fikirlere ihtiyaç duyuyor hala. Ve normalliklere inanmış bir topluma… Her şeyi kanıksadıkları ve yaşadıklarını kader diyerek kabullendikleri için değişimi istemeyen bu toplumlar erilleştirilmiş siyasetin işine geliyor çünkü. Bu dünya görüşünün sahip olduğu hiyerarşilerin ve normalliklerin başına bela olan tek şey ise feminizm…

Cinsiyetin evrenselliği, güçlü bir kimlik çekiciliği haline getiriyor onu. Bu yüzden dünyanın birçok yerinde şiddet yanlısı gruplar cinsiyeti ısrarla manipüle ediyor. Ve cinsiyet ayrımını korumaya çalışırken kadınları cezalandırmak için yine onlardan yararlanıyorlar. IŞİD’in tamamını kadınlardan oluşturduğu polis gücü olan El-Hansa gibi…  Bu kadınların aile üyeleriyle birlikte bu militarist gruba katılma nedeni ise; yoksulluk, cinsiyete dayalı güvensizlik ve mali güvensizlik… Feminist bir perspektiften bakıldığında güvenlik, erkekleri kadınların koruyucuları olarak ve kadınları da fiziksel şiddetin kurbanları olarak yeniden üretmiyor. Toplumsal cinsiyetin, şiddet ve aşırılık yanlıları tarafından stratejik hedeflerine ulaşmak için nasıl manipüle edildiğini ortaya koymaya çalışan feminist siyaset teorisinin akademisyenlerinden Cynthia Enloe; bunun için  Endonezya, Bangladeş, Afganistan ve Latin Amerika gibi dünyanın birçok yerinde kadınlarla görüşüyor. Ve öncelikle erkeklik ve kadınlık ideolojilerinin siyasi iktidarı nasıl belirlediğini, militarizmin ve emperyalizmin etkilerini daha iyi görebilmek için de kadınların yaşamlarının analiz edilmesi gerektiğini söylüyor.  Bunu yaptığımızda ise dünya siyasetinin gerçek yüzünü ve bu siyasetin kadını sömürme stratejileri üzerine kurulduğunu görebileceğimizi…

Ataerkil masanın üzerinde hala oturmaya devam eden milliyetçilik ise kadının kimliğinde anneliğe öncelik verilmesi gibi muhafazakâr kavramlarla ihlal ediyor kadın haklarını. Pek çok kadın ise milliyetçiliğin ataerkil amaçlar için kullanıldığını göremiyor(görmüyor). Bu sağ muhafazakâr siyasetler feministlerden, aileyi parçaladığı iddia edilen kadınlardan, evliliği küçümsediği iddia edilen kadınlardan korkarken, pek çok kadını da kadın düşmanı olmaya teşvik ediyor. Ataerkilliğin güç eşitsizliklerine dayandığını ve onu sürdürerek ayakta kalabileceğini bildikleri için…

Ama tüm bunlara rağmen dünyanın birçok yerinde cesur kadınlar onlarla mücadeleyi sürdürüyor. Tam da bu noktada  feminist akademisyen, dünyanın Filipinli kadınları cinselleştirirken; Ortadoğu kadınları söz konusu olduğunda onların egzotikleştirildiğini belirtiyor ki bunun insan hakları davası için bile olsa bunun kadınları metaya dönüştürmek olduğunun altını çiziyor.

Afganistan’daki ilerlemenin nedeninin NATO olduğu görüşüne de katılmıyor Enloe. Ona göre bugün Afganistan’daki kadınlar (küçük de olsa) bir ilerleme kaydettiyseler bunu kendileri başardılar. “Afgan kadınları kız çocuğu anneleri olarak, avukat olarak, insan hakları savunucusu olarak ve yasama organına aday olarak çok çalıştılar. Pek çok Afgan kadını, kadınların onuruna, okuryazarlığına, eğitimine ve kadınların siyasi ve kamusal etkisine yer açmak için erkekleştirilmiş, şiddet içeren güçlere direndi.”

Nadia Murad, IŞİD tarafından cinsel köle olarak satılan binlerce Ezidi kadından biri… “Pazardan satın alındı yüksek rütbeli bir komutana hediye edildi ve orada defalarca tecavüze uğradı. Murad kurtulduktan sonra başına gelenleri ve orada tanık olduklarını anlattığında korkunç bir gerçekliği gözlerimizin önüne bırakıyor. İstediği tek şey… Ona tecavüz eden adamın gözlerinin içine bakıp, adaletin geldiğini görmek… Yaşadığı her şeye rağmen… Dünyayı değiştirecek gücün yine kadınların elinde olduğunu haykırıyor cesurca.  

Cesur kadınlardan biri de İranlı yazar Shahrnush Parsipur. Aralarında bir fahişe, zengin, orta yaşlı bir ev hanımı ve bir öğretmenin de bulunduğu beş kadının iç içe geçmiş kaderlerini anlatıyor Erkeksiz Kadınlar hikâyesinde. Aile ve toplumun dar alanlarından kaçan ve yeni zorluklarla yüzleşen kadınlar bunlar… Kadın cinselliğini açık sözlü ve meydan okuyan bir şekilde tasvir ettiği için tutuklanıp hapse atılıyor o da.

Nyanzi ise 33 yıllık diktatör Yoweri Museveni rejimini açıkça eleştiren tek Ugandalı kadın. 2017’nin başlarında Facebook sayfasında, Museveni’nin ve eğitim bakanı olan eşinin beceriksiz olduğunu yazıyor. Nisan 2017’de tutuklanıyor. Bu tutuklanmanın arkasında sadece hakaret yok. First Lady’nin 2016 kampanyasında kız öğrencilere hijyenik ped sağlama sözünü yerine getirmemesi üzerine ülke çapında binlerce kıza ped dağıtmak için para toplaması var. Nyanzi bu eylemiyle kadınların sadece erkek liderlere hizmet eden pasif teknokratlarla sınırlı olmadığını göstermeye çalışıyor. Onun yaptığı feminist bir paradigma değişimi… Mahkemede bir şüpheli ve mahkûm olarak bulunmasının, diktatörlüğün birçok yönünü vurguladığını söyleyerek buna asla seyirci olmayacağını haykırıyor.

“Beni öldüremezsin/ Sesim, sazım, sözüm var benim/ Ben derken ben herkesim”

Sezen AKSU

Küresel politikada bir empati modeline ve çok çeşitli seslere dayanan bir dünya görüşüne ihtiyacımız var Enloe’ye göre. Bunun için inanç sistemlerimizi sorgulamaya devam etmek çok önemli. Ve dünyanın neresinde olursa olsun tüm kadınların ne yaptıklarını bilmek ve hikâyelerini anlatmak… ‘Duyulmuyoruz… Her zaman susturuluyoruz’ diyen kadınların da,  Bangladeş’te annelerin önemli olduğunu söyledikleri için iŞİD’i doğru yol gibi gören kadınların da… Bunu kadını mağdur olarak kaydetmek için değil de… Şiddetin nerede ne zaman kime karşı olduğunu ve birikmesini sağlayan mekanizmaları ortaya çıkarmak için yapmalıyız.

Bedenlerini örtmeye çalışanlara karşı sözlerinin üzerindeki örtüyü kaldırmaya çalışan İranlı yazar Ava Homa gibi direnmenin bir yolunu bulmalıyız. “Yazmak, bizim açılma yolumuz oldu; özerkliğe giden yol. Bir yeniden doğuş ve direniş eylemi. Kendini ifade etme eylemi, zorunlu örtünmenin dayattığı tecrit, yabancılaşma ve baskıya tepki.”   Evet, görünür olmak dayanışma ağını örmek çok önemli… Bunu yapabildiğimizde daha çok kadın, sesini yükseltebilecek… Ve diğer kadınlar da… Onlara katılmaktan korkmayacaktır.

Maranaolu bir kadının söylediği gibi biz sadece kadın değil, güç kayaları ve umut direkleriyiz çünkü…

Kaynak:

and-violent-extremism-in-southeast-asia/

https://tr.boell.org/tr/2021/03/25/sozle-acilmak-iranli-kadinlarin-direnis-yontemi-olarak-yazmak4

Şiddet ve Eleştirel Düşünce, derleyen Brad Evans ve Terrell Carver, Dipnot Yayınları

edebiyathaber.net (8 Aralık 2023)

Yorum yapın