80 yıldan elde kalan! | Mehmet Özçataloğlu

Mart 17, 2021

80 yıldan elde kalan! | Mehmet Özçataloğlu

Günlük okumayı da yazmayı da severim. Ama sanırım daha çok okumayı… Günlüklerin gizemli bir yanı vardır bana göre. Yazarın dışarıya yansımayan heyecanı, sevinci, hüznü, korkuları… Hepsi o defterin içinde olmasına rağmen dışarıdan sezilmeyebilir. Sadece dışarıya yansımayanlar, yansıtılmak istenmeyenler değil, kişisel muhasebe de yer alır bu defterlerde. Yazıldığı tarihi anlatırken geçmişle köprü kurulup yapılan hatalar ortaya serilebilir, nedenleri tartışılabilir. İşte bütün bunlar bir günlüğün içinde yapılır. Sözü çok dolandırmadan elimdeki kitaba getirmek isterim. 80 yaşında bir yazar, ne kadar zamanı kaldığını bilmeden, telaşla kaleme almış bu günlüklerini. “80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri.” Can Yayınları tarafından yayımlanan kitap bir mektup eşliğinde sunuluyor okura.

Aynı zamanda kitabın da ilk sözleri bu mektup. “Anlatacak, paylaşacak bunca söz, okunacak bunca kitap, görülecek bunca yer, tanışacak bunca insan, bunca yeni dost, yarım kalmış bunca iş varken… 80 yaşımın özeti, geç kalmışlık duygusu…” Karamsar bir tablo çizerek başlıyor yazar sözlerine. Aslında herkesin bildiği, farkında olduğu fakat böylesi düşünmediği, kabullenmediği bir durumu da gözümüze sokarak sonlandırıyor mektubunu. “Offff” diye bir soluk çıkıyor içimden. “… Bu kadar karanlık bir tablo çizmeye, umutsuzluk zehri akıtmaya hakkım yok, biliyorum. Ama insan 80 yaşına varıp da yaşayacak az zamanı kaldığında bir ömrün büyün çabalarının, umutlarının, acılarının, sevinçlerinin sıfırlanmasını kabullenemiyor. Yaşamın anlamı neydi sorusuna, hiçbir anlamı yoktu, cevabını vermenin ağırlığına dayanamıyor…” Gerçekten de çok ağır bir yanıt bu. İnsanın  yaşı kaç olursa olsun değişmeyen… Öte yandan Oya Baydar’ın yazdıklarıyla birlikte yüzleştiğim diğer bir durum da şu oldu ki; insane kaç yıl yaşarsa yaşasın geleceği bilinen mutlak son hep aynı karamsarlığı, telaşı, hüznü yaşatıyor. Çünkü Baydar’ın yarı yaşında olan ben de onunla aynı şeyleri/hisleri yaşıyorum. Demek ki diyorum kendime, bir bu kadar daha yaşasam yine aaynısı olacak. Kim bilir bugün çocukların büyüüğünü görme umudum, erişebilirsem o yıllarda da onların çocuklarının büyüdüğünü görme arzusuna dönüşecektir. Isteklerin, beklentilerin sonu yok. Fakat yaşamın var. Belki de Can Yücel’in dediği gibi toprakla bi tür yıkanmaktır ölüm! “… Sevda Tepesi’nde geçen gün/ karşıki masanın altında/ iki tane tavuk gördüm/ toprakla yıkanıyorlardı/ eşeledikleri çukurda/ insanlar için de belki ölüm/ toprakla bir tür/ yıkanmaktır diye düşündüm.”

Oya Baydar’ın Zor Zamanlar Günlükleri 22 Mart 2020 tarihinde başlıyor. Neredeyse bir yıl önce. Ülkece en şaşkın olduğumuz zamanlardı. Okullar kapanmış, kurum ve kuruluşlarda çalışma günleri seyreltilmiş, zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmayan zamanlar. Yazarın kaleminin ucunda da her insanda olan bu endişeleri görüyoruz, okuyoruz. Hele ki ileri yaşta olanların özellikle korunması gerektiği uyarılarının üzerine, 65 yaş ve üstünün kafese kapatılır gibi evlere kapatılmasının üzerine farklı şeyler okuyamazdık zaten. Fakat sonra sonra, ilk şokun etkisinden de kurtulunca yine o bildiğimiz Oya Baydar’I görüyoruz. Siyasi gündemle iç içe hata ötesinde tamamen gündeme odaklı Oya Baydar. 2010 referandumunda takındığı tutumla ilgili hesaplaşmalar da var satır aralarında.

Kitap boyunca dostları ile buluştuğu keyifli anların dışında karamsar satırlar okuyoruz. (son sözlerinde yine o devrimci kişiliğin izleri görülebiliyor. Umudu damlatıyor kaleminden.) 80 yaşın getirdiği yorgunluk, mücadeleden vazgeçmişlik. Tam olarak hissettiğim bu oldu. Her ne kadar umutsuz olmadığını, umuda tutunmanın güç olduğunu söylese de… Ece Temelkuran düştü hatırıma tam da burada. O’nun “umudumuz tükense de inadımız var” deyişi.

Salgın günlerinde yasaklar/ kısıtlamalar başlayıp da 65 yaş üstü olanların kapatılmaları üzerine, onların neler hissettiğini de çok iyi yansıtıyor yazar okurlarına, o yaş grubunun temsilcilerinden biri olarak.

80 yıllık bir ömrün sonuna geldiğini düşündüğünde insan, salgın günleriyle karşılaşmış olmak da büyük talihsizlik. Yine de yaşanmış olan ne varsa, mücadele, sevinç, hayal kırıklığı, aşklar vs. hepsi birer kazançtır haneye yazılan. Sanırım önemli olan sağlıklı bir şekilde sonlandırmaktır süreci. Henüz erken diyerek, Oya Baydar’ın da son satırdaki “90 yaş günlüklerim daha iyimser ve umutlu  olacak sözünü tutmasını umarak noktalıyorum.

Kaynak: 80 Yaş Zor Zaman Günlükleri, Oya Baydar, Can Yayınları, Şubat 2021. 

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (17 Mart 2021)

Yorum yapın