Nacide Berber: “Kadınların yaşamöyküleri ilham verici, cesaretlendirici ve güçlendirici hikayeler barındırıyor.”

Mart 13, 2020

Nacide Berber: “Kadınların yaşamöyküleri ilham verici, cesaretlendirici ve güçlendirici hikayeler barındırıyor.”

Söyleşi: Merve Coşkun

Nacide Berber ile Final Kültür Sanat Yayınları tarafından yayımlanan “Füreya Koral” ve “Halet Çambel” kitapları ve kadın hikayeleri üzerine konuştuk.

Kadın hikayelerine ne zamandan beri merak saldınız?

Kadın hikayelerini dinlemeye başlamam aslında birçok kadın gibi çok eski. Yanımdaki yöremdeki kadınların hikayelerinin farklılığı, derdi, sıkıntısı, anlatma biçimleri, mekanları onların yaşam öykülerinin seyrinin erkeklerden farklı aktığını hissettirdi hep bana. Daha sonra feminizmle tanışmamla aslında bu hikayeleri daha çok anlamlandırmaya başladım. Aslında hayatımdaki kadınların bana neler anlattığını, farkında olmadan benim hayatımı bu hikayelerin nasıl güçlendirdiğini, bana rol model olduklarını daha fazla fark eder oldum… Hem sinemadaki hem de edebiyatta biyografiler, yaşam öyküleri her zaman keyif aldığım alanlardı… Bu alanda derinleşmemi ise eteğinden tutmayı hiç bırakmadığım akademiyle ilişkim ve doktora süreci sağladı… Yüksek lisans tezimde de derinlemesine yaptığım görüşmelerde kadınların hikayelerini dinledim… Ve sonra NTV Radyo için hazırladığım radyo belgeseli formatındaki programlar olan Yol Açan, İz Bırakan Kadınlar serisi 100’e yakın kadın hayatına daha yakından bakmamı, anlamamı sağlayan hem yaşamsal hem de dönemsel bir yolculuk oldu benim için…

Bu topraklarda pek çok alanda çığır açan fakat başarı ve kişiliklerinden çok da haberdar olmadığımız kadınların hayatlarının biyografileştirildiği, Füreya Koral ile başlayan bu serinin öneminden ve seriye dahil olma sürecinizden bahseder misiniz?

Final Kültür-Sanat Yayınları, son dönemde dünyada da popülerleşen kadın yaşam öykülerinin yerel versiyonunu yapmak istediklerini söylediler ve bu projede birlikte çalışma teklifinde bulundular. Beni en heyecanlandıran kısmı her kadın için bir kitabın yapılacak olmasıydı. Açıkçası erkek biyografileri için kalın kalın kitapların çıkarıldığı yerde 50-100 kadın yaşam öykülerinin bir kitaba sığdırılmasına içerliyordum yeni yayınları gördükçe. Çünkü biliyordum ki özellikle son Osmanlı dönemi Cumhuriyet başında yaşamış olan kadınların yaşamöyküleri çok etkileyici, ilham verici, cesaretlendirici, güçlendirici hikayeler barındırıyordu. Bunu bizzat radyo programı ve içinde olduğum feminist çalışmalar sırasında deneyimlemiştim. Büyük anlatılardan çok küçük anlatıların gücünü hissettiğim, gördüğüm bir süreçti…

Hayatlarını kaleme alacağınız diğer isimler kimler peki? 

Sanatın, aşkın, hastalıkların ve tutkunun ördüğü Füreya Koral hikayesinden sonra toprağın, geçmişin, dirayetin, mütevaziliğin öyküsü olan Halet Çambel hikayesi geldi. Şimdi ise çok heyecanlandığımız, rüyalarımıza giren, üzerine hararetli konuşmalar yaptığımız Halide Edip’in hikayesini yayına hazırlıyoruz.

Sonrakiler bizde kalsın…

Hem genç hem yetişkinlere hitap eden bu seri ve benzerlerinin yayımlanması ve bu yayınların özellikle son yıllarda çoğalması Türkiye’deki kadın hareketi açısından şüphesiz önemli bir gelişme. Bu alanda çeşitli çalışmaların parçası olmuş biri olarak, kadın hareketinin yayın ve akademi dünyasının dışında daha fazla güçlenip kökleşebilmesi için neler yapılmalı? 

Bugün okuduğumuz, yazdığımız birçok kadın yaşamöyküsü arkasında Türkiye’deki kadın hareketinin gücünün, çalışmalarının etkisi olduğu çok açık. Sonuç olarak kadınların yaşamına, kadınlardan yana ve feminist bakış açısıyla, yöntemle bakan ve onların hikayelerini bakılmaya, yazılmaya değer kılan Türkiye’de de dünyada da her daim kadın hareketleri oluyor. Türkiye’de de bu alanda yol açan ve iz bırakan kadınlar üzerine çalışmalar yapan yerlerden biri Kadın Eserleri Kütüphanesi’dir. Diğeri ise yeni bir proje olarak ve online ulaşılabilen İstanbul Kadın Müzesi’dir. Aynı zamanda akademi içinde, kadın hareketinin bağımsız çalışmalarında bu çalışmalara çok fazla örnek bulabiliyoruz bugün. Ama maalesef hala ortaya çıkarılmayı bekleyen çok fazla kadın yaşam öyküsü olduğunu da görüyoruz, biliyoruz… Yolumuz daha çok uzun…

Daha önce NTV Radyo’da hayatları üzerine “Yol Açan Kadınlar” başlığıyla hazırladığınız radyo programından sonra bu isimler hakkında yazmak nasıl bir deneyimdi? Füreya Koral ve Halet Çambel üzerine hazırladığınız bölümler üzerinden dört yıl geçmiş. Geçen zaman ardından kendileri hakkında yazarken hikâyelerinde daha önce dikkatinizi çekmeyen yönler oldu mu ya da daha fazla etkilenip farklı düşünmenize ve dolayısıyla onları farklı anlatmanıza sebep olan noktalar?

Radyo’da hazırladığım program seçtiğimiz bir kadın üzerine çalışan, onu yakından tanıyan bir başka kadının anlatımıyla aktardığımız hikayelerdi. Orada dinleyici konumundaydım ve anlatıcı ile çıktığım bir yolculuktu her hikaye… Ancak Final Kültür-Sanat Yayınları ile başladığımız proje bambaşka bir deneyim. Seçtiğimiz kadınlar üzerine bugüne kadar yapılmış çalışmaların çocuklar için tercümesi diyebiliriz. Ve benim için yazmak bambaşka bir süreç. Daha bir derinleştiğim ve hikayelerin daha bir parçası olduğum bir tecrübe… Ve tabii dil bambaşka, çocuklara neyi nasıl anlatabilirim düşüncesinin kendisi bile insanı yetişkin düşünme biçimlerinin yarattığı birçok arızadan kurtulma şansı veriyor… Bir de dinlemenin ötesinde, asıl olarak yazarken başka bir kadının yaşamına bakarken kendi hayatına bakmanın, dönmenin etkisi daha güçlü oluyor diyebilirim…

Serinin ilk kitabında Füreya Koral’ın hastalığına, ikinci kitabında da Halet Çambel’in Türkiye’deki kargaşaya rağmen tutkularının peşinden gittiklerini öğreniyoruz yazdıklarınızdan. Şüphesiz bu özellikle de ülkemizdeki genç okurlar açısından ilham verici olacaktır. Özellikle hedef aldığınız yaş grubu açısından, zorluklar karşısında ilklere imza atan kadınları anlatmaya ağırlık verdiğinizi düşünüyorum. İsimleri seçme sürecinde bu fikir önceliğiniz oldu mu, diğer sebepleriniz nelerdi?

İsimleri seçerken Türkiye’de kendi alanlarında bilinen ilklerden, yol açan, iz bırakan kadınlar önceliğimizdi elbette. Çünkü bir işi, yeniliği ya da toplum içinde çok yaygın olmayanı, onaylanmayanı yaşamak her daim çok çetrefilli bir yaşam demektir. Ama bir yandan da yaşamanın anlamına dair bizi derinleştiren yaşamlardır. Çok boyutludurlar… Hayatın siyah ve beyaz olmadığını anlatan hikayelerdir… Daha çok bu hikayeleri seçmeye çalıştık… Derdimiz çocuklara ders vermek vs değil çünkü. Yaşamın iyiliği, kötülüğü, zorluğu, kolaylığı, mutluluğu, mutsuzluğu ile zenginliği ve çeşitliliğini çocuklarla paylaşmak aslında… Mutluluk, mutsuzluk, başarı, başarısızlık, iyilik, kötülük ne üzerine birlikte düşünmek… Ve yaşam sevincinin, tutkusunun, aşkın çok boyutluluğunu paylaşmak…  Ve bu kadın yaşam öykülerine feminist yöntem ve bakış açısıyla yaklaştığımızda erkek hikayelerinden farklı olarak sadece kamusal alandaki varoluşlar söz konusu olmuyor… Bu bakış kadınların hikayelerindeki özel ve kamusal alanın iç içe geçmişliğini, sınırlarının muğlaklığının bir göstergesi de oluyor… Ve bu hikayeler karşımıza inatçı, kararlı, tutkulu, naif, vakur ve meraklı kadınları çıkardı karşımıza…

edebiyathaber.net (13 Mart 2020)

Yorum yapın