Yazmak üzerine | Nilüfer Kuzu

Aralık 25, 2023

Yazmak üzerine | Nilüfer Kuzu

Yazmak için olmazsa olmaz, ilkin yetenek; öncelikle yetenek olmalı, hem de büyük yetenek. Kipling’deki gibi yetenek. İkincisi disiplin; Flaubert’de olan cinsten. Üçüncüsü kavrayış; olasılıkları kucaklayan bir kavrayış. Tabii bir de yazar taklitçi olmayacak; taklitçiliği önleyecek, Paris’teki standart metre kadar değişmez, katışıksız bir bilinç gerekli. Bunlardan başka, yazar zeki olmalı, önyargısız olmalı ve en önemlisi de hayatta kalabilmeli.

Bir de en önemlisi, gerçeği yazabilecek cesarete, yürekliliğe sahip olması gerekir yazarın. Yandaş olmamalı, kalemini hiçbir çıkar uğruna satmamalı, objektif olabilmeli, angaje olmamalı! Taraf olacaksa, ezilenin, yoksulun, emekçinin, emeğin tarafında olmalı! Dünyada yoksulluk, açlık, eşitsizlik, savaşlar varken yazarın bunları görmezden gelmesi düşünülemez.

Yazar gerçeği söylemek cesaretinde olmalıdır.

Yazarın gerçeği söylemesi, örtbas etmemesi, gerçeğe aykırı hiçbir yazı yazmaması gerekliliği açıkça görülmektedir… Yazarın, gerçeği gün ışığına çıkarmak görevi vardır. Baskı şiddet dönemlerinde gerçeği söylemek güçtür. Bu yüzden gerçeği söyleyip söylememek, birçoklarına göre sadece namus meselesidir. Onlar, bunun sadece namus meselesi olduğunu sanırlar. Halbuki, gerçeği söylemenin yanında onu gün ışığına çıkarmak da önemlidir.

İyi bir yazarlık gerçek yazarlıktır. Eğer bir adam öykü uyduruyorsa öykünün gerçekliği adamın sahip olduğu hayat bilgisiyle ve işine gösterdiği özenle doğru orantılıdır. Böylece uydurduğu şey gerçeğe uygun olur. Yazar, hayattan ne kadar çok şey öğrenirse hayal ettikleri o kadar gerçekçi olur. Gerçeğe yakın hayaller kurabilirse insanlar anlattığı şeylerin sahiden olduğunu, onun yalnızca aktardığını düşünecektir.

Hayatın anlamını ve gerçeği bulmak!

Tolstoy ailesinden kalma zenginlikle, huzur içinde yaşarken, sağlıklı bedeninden enerji fışkırırken, sevdiği kadınla evlenmiş, on üç evladı ile mutlu yaşarken, arzu ettiği her şeyi elde etmişken, bir gece ansızın hayat anlamını kaybetmiş, hiçbir şeyin değeri kalmamıştı onun gözünde. Tolstoy’un böyle trajik biçimde çökmesine neden olan: Hiçlik. Tolstoy nesnelerin hiçliğini görmüştü. Tolstoy hiçliği, tüm insanlığa has bir yazgı olarak görüyordu. Elli yaşından ölümüne kadar hayatın manasını ve özünü kavramakla geçirdi. Gerçeği bulmak sadece kendisi için değil, tüm insanlığı kurtarmak için verdiği bir savaştı. Sorumluluk almaksa yazarlık; o, bu sorumluluğu yüklendi.

Hak ve haksızlık anlayışı olmayan bir yazar roman yazacağına kalkıp özel çocukların gittiği bir okulun yıllığını düzenlesin daha iyi.

Mutsuz bir çocukluk

Sefa sürenlerin değil, cefa çekenlerin işidir yazmak! Bu anlamda hapishaneler en iyi okuldur. Gramsci yıllarca hapis yatmış, haksızlıkla bilenmiş bir yazardır. Dostoyeyski Sibirya’ya sürgün edilince Dostoyevski oldu. Yazarlar haksızlıklarla tıpkı kılıçlar gibi dövülür.

Yazmanın kuralı yoktur. Bazen kendiliğinden ve kusursuz bir şekilde gelir. Bazen kayayı matkapla delip geçmeye benzer.

İyi bir gözlemci olması gerekir yazarın. Bunun için yazar hayatın içinde olmalı.  

İhtilaller bir yazar için en iyi, en eksiksiz savaşlardır. Stendhal bir savaş gördü ve ona yazmayı Napoleon öğretti. Aslında herkese öğretiyordu da, başka kimse öğrenemedi. Savaş en önemli temalardan biri olmanın yanı sıra, hakkında dürüstlükle yazmanın en zor olduğu konulardandır.

Şöhretin, takdirin, hayranlığın ve rağbet görmenin hiçbir kıymeti yoktur.

Bir kitabın çok satıyor olması nitelikli olduğunu mu gösterir? Yazarın kendini pazarlaması gerekir mi? Bir ulusun hem köle hem özgür olamayacağı gibi bir yazar da şüphesiz aynı anda hem kendini pazarlayıp hem de içinden geldiği gibi yazamaz.

Gelirinin artması yazar için avantaj mıdır, dezavantaj mı?

Yazarımız parayı bulunca yaşam standartları yükselir ve işte artık zokayı yutmuştur. Evini, barkını, karısını v.s. elinde tutmak için  çerçöp yazmaya başlar. Kasıtlı değil acele yazdığı için kötü olur yazdıkları. Söyleyeceği bir şey olmadığı, ilham pınarı kuruduğu halde yazar. Çünkü gözünü hırs bürür. Kendisini iyice kandırdıktan sonra da bir mazeretin arkasına sığınır ve çerçöp üretmeye başlar.

Uzun lafın kısası yazarlık meşakkatli bir uğraş!  Çok satmak, çok tanınmak, şöhret iyi yazar olmanın ölçüsü değildir. Şöhreti düşünen iyi bir yazar olamaz! Yaratıcı olmalı bir yazar, dönüştürmeyi bilmeli, gerçekçi olmalı, tabii ki üretken olmalı; ama ürettiği çerçöp, genel geçer şeyler olmamalı! Üreticilik, yaratıcılık azaldı, kalite düştü. Yeterince iyi eserler çıkamıyor. Bu da acı, hem de çok acı bir gerçek… 

  • Ernest Hemingway, Yazmak Üzerine, Altıkırkbeş Yayın
  • Bertolt Brecht, Gerçeği Yazmanın Beş Güçlüğü
  • Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

edebiyathaber.net (25 Aralık 2023)

Yorum yapın