İnsan kötü mü doğar yoksa yaşadıkları mı şekillendirir? | Nilgün Çelik

Aralık 25, 2023

İnsan kötü mü doğar yoksa yaşadıkları mı şekillendirir? | Nilgün Çelik

Dokuz Oda Cinayetleri uzun bir aradan sonra bu yılın aralık ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yeniden çıktı. 

Polisiye yazarı Ayşe Erbulak’ın diğer romanlarından ayrı bir yere koyduğum Dokuz Oda Cinayetleri’nin, farklı kurgusuyla polisiye severlerin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. 

Roman, orkide ve incilerle dolu naif bir düğünle başlıyor. Düğünde bir cinayetle… İlk anda katili ve maktulü tanıyor olmamız romanın hızını elbette düşürmüyor. Biz daha çok “kim” sorusunu değil, “neden” sorusuna odaklanarak ve  çok kahramanlı romanda merakla ilerliyoruz. 

Erbulak’ın tam da yapmak istediği bu. Katili değil sebeplerini merak ettirmek.

Romanda, okul arkadaşlarının “dostluk – kardeşlik” çerçevesinde olaylara dahil oluşlarını izlerken, Başkomiser Deniz’in de hayatına tanıklık ediyoruz. “Kutsal Aile” hayalini gerçekleştirecek mi, meraktayız.

Tesadüfi bir cinayetle başlayan çok katmanlı romanda siyasetin adaleti şekillendirmesine ve pedofiliğe şahit oluyoruz. Kitabı diğer polisiyelerden ayıran en önemli fark burada. Pedofili yıllarca kanayan yaramız iken, birçok yazarın bu konuyu yazamaya cesareti yok iken Erbulak’ın korkusunca konuyu ele alması alkışa değer. Kâğıt toplayarak geçimini sağlayan ve hayatı erken tanıyan bu şansız çocukların da yarasına basıyor olması önemli. Onlar sadece para derdinde değil, bedenlerini de koruma derdinde olmasını hatırlatıyor roman bize.  Bu anlamda hiç kuşkusuz kitap okunmaya değer. Elbette polisiye eserde çocuklara yapılan işkenceyi suç üstünde yakalaması gereken bir polis mutlaka olacak. Ama Erbulak’ın kaleminden bu yakalama bizim tahmin ettiğimiz yol ve yöntemlerin ve adaletin dışında, vicdan usulüne uygun yapılıyor.  Zaman zaman geriye dönüşlerle konuya hâkim olmaya çalışan okur hem pedofilinin, hem siyasetteki gücün hem de adaleti sağlayacak düzende ne tür çarpıklıklar ne tür çıkmazlar olduğuna tanıklık ediyor. Günümüzde de yaşadığımız gibi, bürokratların adalete yaptığı baskıya şaşırmazken bu düzene direnen kolluk güçlerinin ruh halleri okuru derin okumaya götürüyor. İnsan geçmişinden kaçabilir mi? Tam geçti, bitti, derken yine yeni bir oyuna kendi başrolü alarak şahitlik edebilir mi? Deniz Başkomiserin belki de bu romandan sonra alacak çok yolu vardı…

Neden sorusuyla ilerleyen okur, sorunun cevabını bulduğunda kendiyle yüzleşmemesi, kahramanları tek tek sorgulamaması mümkün olmuyor. Kötülük öğrenilebilen bir şey mi? İnsan kötü mü doğar yoksa yaşadıkları mı şekillendirir? Belki de içimizde kıvılcım halinde duran bir alev var da biz mi alevlendirmiyoruz? 

Tüm soruların cevabını roman bittiğinde vereceğinizi düşünüyorum.

Keyifli okumalar…

edebiyathaber.net (25 Aralık 2023)

Yorum yapın