Yazarın Odası: Nurhan Şahinkaya | Meltem Dağcı

Kasım 17, 2022

Yazarın Odası: Nurhan Şahinkaya | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Nurhan Şahinkaya’yı, arkadaşı Pelin Yılmaz konuştuk.

Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Yazılarını evde, çalışma odasında yazar. Nadiren, evde çalışırken henüz bitmemiş bir öyküyü kendisine ileti olarak gönderdiği, hastanede, öğle aralarında biraz öyküyle ilgilendiği olur. Yazarken yanında yöresinde kitapların olmasından hoşlanan bir yazar olduğu için asıl tercihi ev ve çalışma odasıdır.  Bu yüzden yazarken denk gelmek pek mümkün olmuyor. Fakat tanışıklığımızın ilk yıllarından çok hoş bir anı hatırlıyorum. Nurhan bir arkadaşımıza yılbaşı hediyesi olarak beyaz bir kazak almıştı. Bu hediyeyi bir öykü eşliğinde verdi. Kendi çocukluğundan yola çıkarak yazdığı bir öyküydü bu. O zamanlar okul formasının içine giydiği beyaz kazağı, annesinin kazağa işlediği kuş motiflerini, kazaktaki kuşların kanatlarını, bu kanatların düş gücünü kanatlandırışını ne kadar güzel anlatmışsa, yıllar geçtiği halde aklımda.

Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Birbirimizin yazdıklarını okuyup değerlendirmenin çok faydalı olduğunu düşünüyoruz. Nurhan’la Bursa’da bir edebiyat atölyesinde tanışmıştık. On beş yıldan fazla olmuştur. Dostluğumuz hep sürdü. Aynı dili konuşan insanlar olmak önemli. Son zamanlarda Semih Gümüş’ün yürütücülüğünü yaptığı Notos Atölyede de paylaşımlarımız devam etti. Ben Nurhan’ın ses tonundan onun öykülerini dinlemeyi çok severim. Her görüşmemizde neler okuduğumuzu, neler yazdığımızı konuşuruz. “Şu sıralar elinde ne var?” diye sorulmazsa olmaz. Sadece edebiyat değil yazıyı besleyen sinema, fotoğraf, felsefe de konuşulur sohbetlerimizde. Yazdığımız ve yazmayı hayal ettiğimiz öykülerden söz ederiz. Öykü karakterleri hep aramızda dolaşır. Örneğin en son konuşmamızda Bir Yerden Kırılır’ın karakterleri vardı yanımızda. Ben özellikle Ocak ve Süt öykülerinden söz etmek istedim fakat orada kalmadık tabii, sohbetimiz okumaya hazırlandığımız Vergilius’un Ölümü’ne kadar uzadı. 

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Nurhan yazdıkları ile ilgili fikir ve önerilere açık bir yazardır. Önerileri dikkatle dinler, haklı ya da haksız bulabilir ama değerlendirir. Kendisi de benim ve diğer arkadaşlarımızın yazdıkları ile ilgili fikirlerini dile getirir. Bir öykü birkaç farklı bakış açısı ile değerlendirilince yazarken gözden kaçanlar, yazının heyecanı ile fark edilmeyen sıkıntılar ortaya çıkıyor ve düzeltilebiliyor. Yazılanlara bir üçüncü göz gerekli her zaman. Birbirini beslemek önemli.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Yazmaya başlamadan önce mutlaka bir şiir okuduğunu anlatmıştı Nurhan. Bu çok hoşuma gitti. Yaşamdan yazına açılan birer kapı gibi. Öykülerindeki tertemiz Türkçeyi, dupduru dili buna borçlu olmalı. Masasının üzerinde hep şiir kitapları olur. Farklı farklı şairler, Cevat Çapan, Aragon, Rilke, Oktay Rıfar, Haydar Ergülen, Küçük İskender. Bir de antolojiler, Latin Amerika ve İngiliz şiirleri antolojileri.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Vladimir Nabokov’un Göz, David Constantine’in Başka Bir Ülkede, Oruç Aıuoba’ın Uzak ve Türker Ayyıldız’ın Vapurlara Küsmek kitapları.

edebiyathaber.net (17 Kasım 2022)

Yorum yapın