
“Anksiyete zor bir canavardır,” diyor, Erin Stewart. Gençlik romanları kaleme alan yazar, aslında sadece ergenlerin “ergen” sorunlarını değil, dramatik olaylarda henüz yaşama nasıl tutunacaklarını bilmeyen gençlerin verdiği tepkileri ve sorunlarını anlatmaya çalışıyor.
Sakladığımız Sözler tam böyle bir kitap. Bu türde yazılmış serinin bir kitabı demek daha doğru. Yazarın anlatımıyla, “kendini bulmaya, kendini yeniden var etmeye ve kendini düzeltebilmeye” verilen bir cevap bu kitap. Aslında yazarın genç arkadaşlarına, gençliğe, yalnız olmadığını hissettirmek üzere yazılmış bir kitap.
Kahramanımız Lily travmatik bir ailede büyümüyor ancak annesinin ölümüyle birlikte her şey alabora oluyor. Babanın yakın ilgisine rağmen annenin yokluğu çocuklarda ciddi psikolojik sorunlara sebep oluyor. Lily ve ablası Alice böyle bir kahraman.
Olay Alice’in intihar teşebbüsü ile başlıyor. Lily onu bulduğunda sadece Alice’de değil kendinde de kırılmaların başladığı an oluyor. “Alice gittiğinden beri nasıl kontrolümü kaybettiğimi çoğu gece güneş doğana kadar nasıl uyanık kaldığımı ne olursa olsun sürekli daralan bir döngüde sıkışmış olduğumu. Ajandanın arkasındaki listeyi ve bazen kendimden nasıl çıkıp kendi hayatımda bir seyirci haline geldiğimi.” (s,32)
Alice’in tedavi merkezine yatmasıyla evdeki diğer iki kardeş ve babanın düzeni bozuluyor. Olayı gören ancak uzak duran Lily gibi görünse de en çok Lily bu durumdan etkileniyor ve tüm hayatına yansıyor. “Ben ailemin ve kendimin çözülmesini engelleyebilirim.” (s,52) demiş olsa da en başta kendi çözülüyor. “Canavarlardan korkuyorsan en iyisi onlarla arkadaş ol,” diyen kardeşi Alice kendi hayatında bunu neden denemediğini, neden başaramadığını, bu mücadeleyi neden vermediğini Lily hep sorguluyor. Şiir yazan, atletizm sporu yapan başarılı bir öğrenci olmasına rağmen travmaların ve stresin getirdiği davranış bozuklukları görülmeye başlıyor kahramanımız da. Bedeninde muhtelif yerleri tek tek tırnaklarıyla yoluyor olmasının psikolojide bir karşılığı mutlaka var. Tam bu esnada ortak projede yer alacakları diğer kahramanla karşılaşıyorlar; Micah. Onun geçmişi de en az Lily kadar karışık. Üstelik kardeşi Alice’nin tedavi gördüğü klinikte Micah da tedavi görmüş. Lily, bir şeyleri düzelteceğim derken o uçuruma doğru kendi isteğiyle mi gidiyor? “Geleceğimi, geçmişi şüpheli ve pek tanımadığım bir çocuğun ellerine bırakmanın muhtemelen en iyi fikrim olmadığına dair kafamın içinde bağıran canavarların gürültüsüne rağmen buradayım.” (s,77) Ancak Micah proje ortağı olmakla kalmayacak belki de Lily’i yeniden var edecek. “Bu dünya bizim tuvalimiz.” Diyecek. Lily, her şeyde anlam arayan her şeye anlam yükleyen bir kişilik iken bu dünyayı istedikleri gibi şekillendirebilecekler mi? Alice’in yarattığı travmatik aile ortamını sanatla ve sporla sağlıklı bir düzeyde tutabilecek mi?
Yaşanan trajediler her insanda farklı sonuçlar doğuruyor. Alice’nin intihar teşebbüsü Lily’de acıma duygusu değil, öfke duygusunu, kendine ve ailesine olan yetersizlik duygusunu ön plana çıkartıyor. Bu yetersizlik duygusuyla birlikte en yakınından en uzağına kadar hiç kimseyi hayal kırıklığına uğratmamak için, hata yapmamak için büyük bir çaba sarf etmesini gerektiriyor. Bu çok yorucu bir serüven. “Alice’in tekrar kendine zarar vermesinden ve bunu durdurmaktan korkuyorum. Beynimin bana ihanet etmesinden korkuyorum. Berkeley’e gidememekten. Babamın istediği kişi olamamaktan.” (s,146)
Kitabı diğer bir anlamda ilginç ve okunur kılan bir özellik de akran zorbalığının ön plana çıkarılıyor olması. Ergenlerin olduğu her yerde var olduğu gibi burada da konu ediliyor. Lily ile Micah’ın uğradığı zorbalık önemli. Sanatsal bir zorbalık ama acıtıcı. “Bir Şair ve Bir Sanatçı: Aşık Deli mi Yoksa Sadece Deli mi?” (s,248)
Kitapta ilgimi çeken bir başka konu da insanların nedenlerle değil, sonuçlarla ilgilendiğinin altı çizilmesi. Bu giderek azalan empati yeteneğimizin de bir işareti. “Babamın adı Charlie’ydi. Annemle üniversitede evlendi, mühendislik okudu. Zeki ve alaycı biriydi ve şimdiye kadar gördüğüm en muhteşem siyah saçlara sahipti. Ama sence kimse bunlardan söz ediyor mu? O uçurumdan atlayan adamdı. Onların göreceği tek şey bu.” (s,273)
Micah ile Lily en yakınlarında ve kendi iradeleri dışında olan olaylara ve kişilere engel olamayınca normal görünen ama özünde şiddetli travmalar yaşayan bireyler olup çıkıyorlar. Yakınımızda olan olaylar bizi nasıl şekillendirir?
Tüm olup bitenlere engel olamayınca hissetmeden ufak ufak tiklerle başlayan kendine zarar verme eylemleri suçluluğu dönüştüğünde hayat başka oluyor. Kendi için etrafındakiler için… Böylece: “Belki ikimiz de çok kırılmışızdır.” (s,327) kitabı özetleyen cümle oluyor.
Eksik parça yayınlarından mayıs ayında çıkan Sakladığımız Sözler, önde olanı değil geride olanlara dikkat çektiği için okunmalı diyorum.
edebiyathaber.net (24 Haziran 2025)