E’nin Problemleri: Fısıldayan çığlıklar | Ece Kutlugün Arslan

Mayıs 5, 2025

E’nin Problemleri: Fısıldayan çığlıklar | Ece Kutlugün Arslan

Bir çocuğun gözünden dünyayı anlamaya çalışmak, bazen en karmaşık denklemi çözmekten daha zordur. Hele ki o çocuk, sessizliğiyle konuşan, içine doğru bükülen biriyse… E’nin Problemleri, böyle bir çocuğun, Ece’nin –ya da kendi deyimiyle “E”nin– kalbinin kıyısında gezinen, usul usul anlatılan bir hikâye. Yalnızlığın, utangaçlığın, bastırılmış seslerin ve görülmeme duygusunun yavaş yavaş içimize örüldüğü bir öykü bu. Bir çocuğun kalbinde başlayan çatlakların, bir başka çocuğun eliyle sarılabileceğini fısıldayan bir masal gibi…

E, matematiği seviyor. Neden mi? Çünkü rakamlar onun için anlaşılır, net ve güvenli. Sorularsa mantıklı, çünkü onların çözümleri var! İşte bu kadar basit. Oysa hayat, öyle mi? Hayat, herkesin içinde bağırarak konuştuğu sınıflar, sessizliğin bir kusur sayıldığı sözlüler, her sabah aceleyle çıkılan evler, kimsenin kimseye göz göze gelmeye vakit bulamadığı kahvaltı masaları… E, bunların hepsinde biraz eksik. Yalnız değil ama tek başına. Görünür ama fark edilmemiş. Sesi var ama çoğu zaman kısık, hatta duyulamaz.

Kitap boyunca E’nin yaşadığı gerilim, yalnızca okulda yaşadığı sınav kaygısıyla sınırlı değil. Bu, çok daha derin, çok daha kişisel bir sıkışmışlık. Kendi duygularını tanımaya, onlara bir ad koymaya çalışan bir çocuğun iç mücadelesi. Öğretmenin gözüne girmekten çok, kendini saklamayı tercih eden bir varoluş biçimi bu. Çünkü bazen görünmez olmak, yanlış anlaşılmaktan daha güvenlidir.

Günler E için böyle geçerken, hayatında yeni bir değişiklik olur birden: sınıflarına Nur gelir. Gülümsemesiyle, sakarlığıyla, doğallığıyla sınıfın kalabalığı içinde E’nin dikkatini çeken, sonra da yavaş yavaş onun duvarlarını aşan bir çocuk. Nur, E’yi olduğu gibi gören, değiştirmeye çalışmayan, ona sadece “orada olduğunu” hissettiren biri. İşte Nur’un gelişiyle, hikâyenin içinden incecik bir ışık sızar adeta. Çünkü bazen bir çocuğun içindeki karanlığı, başka bir çocuğun fark edişi aydınlatır. Bu sayede de dostluk, yüksek sesle değil, içli bir sessizlikle anlatılıyor bu kitapta. Kelimelerle değil, varlıkla.

Aile ise bu hikâyede her zaman orada ama bir o kadar da uzakta. Sabah telaşıyla şekillenen ev halleri, akşam yorgunluğunun gölgesinde geçen suskunluklar… E’nin annesiyle ve babasıyla olan ilişkisi, birçok çocuğun günümüz dünyasında yaşadığı “fiziksel yakınlık ama duygusal uzaklık” durumunu anlatıyor. Çocuklar büyürken sadece beslenmeye ya da eğitilmeye değil, görülmeye de ihtiyaç duyarlar. Ve bu kitap, sessizce ama çok güçlü bir biçimde, tam da bu görünme arzusunun altını çiziyor.

E’nin Problemleri, yalnızca bir çocuğun okul hayatını, bir arkadaşla kurduğu bağı ya da evde yaşadığı iletişimsizliği anlatan bir çocuk kitabı değil. Aynı zamanda her çocuğun içinde taşıdığı görünme isteğine, kabul edilme arzusuna, sessiz çığlıklarına dair derinlikli ve dokunaklı bir anlatı. Her satırıyla bizi çocukluğumuza götüren, belki de kendi küçük “E”mizi yeniden bulduran bir metin. Bu zarif ve güçlü hikâyeyi kaleme alan Nazlı Deniz Güler, kitabını çocuk dünyasını romantize etmeden bize o zamanların sıcaklığını yaşatan bir dille ele alıyor. Güler’in dili; sade ama çok katmanlı, sessiz ama çok şey söyleyen bir tonda. Hikâyeye can veren çizimler ise Oğuz Demir’e ait. Demir’in çizgileri, kelimelerin bıraktığı yerden duyguyu taşıyor; kimi zaman hüzünle, kimi zaman umutla…

E’nin Problemleri, hem çocuklara hem de yetişkinlere dokunan, sessizliğin içinden konuşan bir kitap.

Bir çocuğun sesi duyulsun diye yazılmış; ama okurken, belki de hepimizin içindeki sessiz çocuğa seslenen bir öykü…

Yorum yapın