Vuokko Hurme: “Umarım okurlar da bu diziyi okuduktan sonra dünyaya yepyeni gözlerle bakabilirler!”

Eylül 14, 2023

Vuokko Hurme: “Umarım okurlar da bu diziyi okuduktan sonra dünyaya yepyeni gözlerle bakabilirler!”

Söyleşi: Nil Deniz Çidanlı

Can Çocuk Yayınları’nın sevilen fantastik dizisi “Dönüşüm”ün yazarı Vuokko Hurme ile dizinin çevirmeni Nil Deniz Çidanlı bir araya gelip çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdiler.

Vuokko Hurme Kurmaca dışı, resimli kitap ve roman türünde çocuk kitapları yazarı ve sanat eğitmenidir. Hurme, kelime sanatı ve görsel sanatlar eğitimcisi olarak çalışmış, ahşap malzemeleri kurgu dışı çocuk kitaplarında yaratıcı bir şekilde kullanmıştır. 2021 yılında Finlandiya Kurgu Dışı Yazarları Derneği tarafından verilen Tietopöllö Ödülü’ne değer görülmüştür. Helsinki’nin Kallio bölgesinde yaşayan Hurme, taze kavrulmuş kahve kokusundan, tramvayların sesinden, yeni fikirler aramaktan, çocukların ilgisini çeken sorular sormaktan ve farklı şeyler icat etmekten hoşlanır.

Merhaba Vuokko! “Dönüşüm” serisinin yazarken nelerden ilham aldın? Çocukken boynumu kanepeden sarkıtır, ayaklarımı duvara yaslayıp tavanda yürüdüğümü hayal ederdim. Seriyi sesli kitap olarak ilk dinlediğimde de sık sık aynısını yaptım! Bence “Dönüşüm” harika bir lunapark konsepti olurdu!

O duyguyu çok iyi biliyorum. 😊 Çocukken ayaklarımı tavana dayayıp etrafımı nasıl gözlemlediğimi dün gibi hatırlıyorum. 2016 ilkbaharında “Dönüşüm”ü yazmaya başladığımda bu oyunu oynamaya devam ettim. O dönemde distopyalar gündemdeydi. Bu durum, ilk romanını yazmayı planlayan bir editör olarak beni çocuklar için nasıl bir distopya yazabileceğimi düşünmeye itti. Tepetaklak bir dünya hem eğlenceli ve güvenli ama aynı zamanda okurun hayal gücünü fazlasıyla zorlayacak kadar vahşi ve çetin geldi. 

O sıralar binalara baş aşağı bir perspektiften bakıyordum. Bir aralar balkona çıktığımda manzara neredeyse ayaklarımı yerden kesiyordu. Gökyüzü ayaklarımın altındaydı. Umarım okurlar da bu diziyi okuduktan sonra dünyaya yepyeni gözlerle bakabilirler!

Kendini en çok hangi karakterle özdeşleştiriyorsun? Karakterler gerçek kişilere mi dayanıyor? Lenna benim şu sıralar kahramanım diyebilirim. Kusurları olan, tamamen gerçek, korkusuz ve tam anlamıyla rol modeli olabilecek bir kız çocuğu!

Kitapta büyük kahramanlıklara imza atmasa da Lenna’nın kahramanın olduğunu duyduğuma sevindim. Zaten büyük kahramanlıklara imza atmamalı da o daha bir çocuk. 

Bazen Lenna’yla aynı yaştaymışız gibi hissediyorum. Bir çocuk kitapları yazarı olarak, içimdeki çocuğa tutunmaya çalışıyorum. Olaylar karşısındaki tepkilerimi bir çocuk gibi ele almaya çalışıyorum. O anın ne kadar harika ya da korkunç olabileceğini düşünüyorum. Lenna ile küçük kız kardeşi Rousku arasındaki ilişkide kitabı yazdığım zamanlar karakterlerle aynı yaşlarda olan kendi kızlarımdan ilham aldım.

“Dönüşüm”ü o zamanlar yedi yaşında olan ilk çocuğum için yazdım. Her akşam ona gün içinde yazdığım bir bölümü okurdum; o da yorum yapardı. Bazı bölümlerde gözlerinin nasıl heyecanla büyüdüğünü hatırlıyorum. İşte o zaman, hikâyeye kattığım gerilimin işe yaradığını anladım. 

Dizinin ilk kitabı Tepetaklak’ın Türkçe çevirisi yayımlandıktan sonra bir sene içinde ikinci baskıyı yaptı. Kısa bir süre önce de dizinin ikinci kitabı Yerli Yerinde yayımlandı. “Dönüşüm” dizisi şimdiden Türkiye’de geniş bir hayran kitlesine sahip. Kitaplarının Türkçeye çevrildiğini gördüğünde kendini nasıl hissettin?

Muhteşem hissettim! Çevirinin sayfalarını gülümseyerek karıştırdım. “Dönüşüm”ün ilk çevirisi Türkçeye oldu. Okurlar arasında böyle bir etki yarattığı için çok mutluyum. 

Bir çocuk kitapları yazarı olarak çoğunlukla yalnız başıma çalışıyorum, genellikle aklımda sadece üzerinde çalıştığım son kitap oluyor. Tabii bir yandan daha önce yazdığım kitapların kendi başlarına bir hayat sürmesi harika bir şey. Kütüphanelerden ödünç alınıyor, kitapçılardan satın alınıyorlar ve hatta bazı kitaplar çevrilerek Türkiye’de okurla buluşuyor! Bu muhteşem bir şey. 

Dizinin ikinci kitabı Yerli Yerinde’de bir zamanlar Kapadokya’da yaşayan Patel ile tanıştık. Bu, Türkiye’den okurlar için hoş bir sürprizdi. Bu karakterin fikri nasıl doğdu?

Patel hakkında hatırladığım şey, yazarken ona karşı büyük bir sevgi hissettiğim. Çok şey yaşamış olan bu çocuk için genel bir isim istedim. Kitaptaki rolü, Lenna’ya kaybettiği arkadaşı Jaan’ı hatırlatmaktı. Bu ismi yaygın bir Hint soyadı olduğu için seçtim. Dönüşüm gerçekleştiğinde Kapadokya’da bulunan bir çocuk Patel.

Karakterler hakkında kitaplara eklemediğin bir anın var mı? 

Hiçbir zaman karakterler hakkında uzun uzun geçmiş hikâyeler yazmadım. Bence bir sayfalık listeler yeterli. Ancak en çok yaptığım şey, ünlülerin dış görünüşleriyle, örneğin tanıdığım insanların özelliklerini birleştirmek. Bu, karakterlerin zihnimde canlanmasını, onların duygularını ve seçimlerini daha yakından takip etmemi sağlıyor.

Tepetaklak’ın ilk taslağında annenin evde çocuklarla kaldığını ve babanın keşfe gittiğini söyleyebilirim. Sonra yerlerinin değiştirilmesi gerektiğini fark ettim.

Susanna Ivanainen’in resimleri harika! Aklındaki karakterleri tasvir ediyorlar mı? Bu süreçten biraz bahsedebilir misin?

Susanna harika bir çizer. Resimleri görmeden hemen önce ne kadar gergin olduğumu ve görür görmez nasıl rahatladığımı çok iyi hatırlıyorum. Çocuk kitapları yazarı olmanın en güzel yanlarından biri de çizerin yarattığı resimleri görebilmek. İşin aslı, çizerin yarattığı dünya hiçbir zaman benim hayal ettiğim gibi olmuyor, ama buna rağmen kitabın dünyasına cuk diye oturuyor.  

Sana ilham veren, sevdiğin çocuk kitapları ya da çocuk kitabı yazarları var mı?

Çocukken Astrid Lindgren’in kitaplarını ve Roald Dahl’ın Cadılar kitabının dilini çok severdim. 

Astrid Lingren’in Ronja: Haydut Kızı adlı kitabından Tepetaklak’ta da bahsediyorum. Lenna, bu kitabı okuyup Ronja’nın dolaştığı ormanı hayal ediyor. 

Cadılar da yazarın bize bu hikâyenin gerçek olduğunu söylemesiyle başlıyor. Çocukken bu açılışa bayılırdım. Yazar öyle olduğunu söylese bile hikâyenin gerçek olamayacağını fark etmiştim. Edebiyatın olanaklarının bu şekilde farkına varınca çok mutlu olmuştum. Tepetaklak’ın açılış ilhamı da buradan geldi işte.

Dizinin Türkçe çevirmeni olarak senin bana sormak istediğin bir şey var mı?

Herhangi bir sorum yok ama sana teşekkür etmek istiyorum!

Sanırım kitap yayınlandıktan sonra, bir bakıma artık benim kitabım olmaktan çıkıyor. Sık sık önceden yaptığım işlere bakıp, “Ah, demek böyle bir şey de yapmışım,” diye düşünüyorum. Ayrıca neyin işe yarayıp neyin yaramayacağını daha net görebiliyorum. Bir kitap dünyaya açıldığında, farklı ellerde, farklı yerlerde ve zamanlarda farklı şekillerde okunacak, anlaşılacak ve yorumlanacaktır. Çevirmen de eseri kendi tarzında okur, anlar ve yorumlar. Farklı yorumlardan oluşan bu yamalı bohça hakkında düşünmek bir hayli heyecan verici. 

Çevirmenler olmasaydı, bir okur olarak seçeneklerim çok daha sınırlı olurdu. Çok sevdiğim anadilim Fince dışındaki dilleri pek iyi anlamıyorum. Bu yüzden sana ve diğer tüm çevirmenlere yaptığınız iş ve dünyayı çokdilli bir yer haline getirdiğiniz için teşekkür ederim!

Türkiye’den okurlarına söylemek istediğin bir şey var mı peki?

Finlandiya’dan hepinize selamlar! Burada sonbahar henüz başlıyor. Şu anda yağmur yağıyor, dışarısı 15 derece. Günler kısalıyor, neredeyse günün her saati karanlığa katlanmak zorundayız. Neyse ki Ekim ayında tam bir renk cümbüşü oluyor. Yapraklar düşmeden önce renk değiştiriyor. 

Şu anda ikinci çocuk kitapları dizimin son kısmını yazıyorum. Kitaplar, ailenin her bir üyesinin kendi renk güçlerine sahip olduğu bir tür mucize aile olan rengârenk bir aile hakkında. Bu kitaplar dünyayı yeni bir bakış açısıyla görmemi sağlıyor. Son birkaç yıldır etrafımızdaki renkleri, ışıkları ve gölgeleri çok özel bir dikkatle izliyorum. 

Türkiye’den okurlara, harika gün ışığınızın tadını çıkarmalarını diliyorum! Böyle bir iklime sahip olduğunuz için çok şanslısınız!  

edebiyathaber.net (14 Eylül 2023)

Yorum yapın