Uzak durulan partilinin muhteşem dostları | Metin Celâl

Mart 1, 2023

Uzak durulan partilinin muhteşem dostları | Metin Celâl

Fahri Petek adıyla ilk kez Gün Benderli’nin “Su Başında Durmuşuz” adlı anı kitabında karşılaştım. Gün Benderli dost canlısı bir insan olarak her şeye olumlu bakan bir bakış açısıyla anlatıyordu anılarını ama gerektiğinde lafını da esirgemiyordu. O da diğer partililer gibi “Fahri Petek’ten uzak durun” sözünü duyanlardandı. Fahri Petek’ten dostluğunu esirgemedi, hatta birlikte siyasi çalışmalar da yaptılar ama ama bu direktifi de dikkate aldı. Anılarından öyle anlıyorum. 

Fahri Petek ve Nâzım Hikmet

Benim ilgimi çeken de Fahri Petek’in neden uzak durulacak kişi olduğuydu. Çünkü Türkiye Solu’nun tarihi böyle suçlamalar, töhmet altında bırakmalar ve dışlamalarla doludur. Anlatıların toplamına baktığınızda polis diye anılmayan, muhbirlikle suçlanmayan yok gibidir. Birbirilerini suçlarlar ama dostluklarını da sürdürürler. Çünkü polislik, muhbirlik gibi suçlamalar aslında abartılıdır. Fahri Petek ne kusur işlemiş de dışlanmamış ama uzak durulması gereken kişi olarak tanımlanmış merak ettim. 

Fahri Petek’in adına daha sonra Murat Kılıç’ın “İleri Jön Türkler Birliği” (Sosyal Tarih Yay.) adlı çalışmasında rastladım. İleri Jön Türkler Birliği Fransa’da yaşayan Türk üniversite öğrencilerinin kurduğu “Paris’te 1949-1952 arasında faaliyet gösteren ve Türkiye’nin pek çok meselesiyle ilgili solun tezlerini savunan bir cemiyet”. İleri Jön Türkler Birliği’ni Attilâ İlhan’ın kitaplarından Nâzım Hikmet’i kurtarma kampanyasında gösterdikleri önemli rolle biliyordum. Zaten Gün Benderli de Sevim Belli de anılarında bu örgütten söz ediyorlardı. Murat Kılıç’ın kapsamlı çalışması ile hem örgüt hem de örgütün liderlerinden Fahri Petek’in rolü hakkında bilgi edinmiş oldum. Meraklılara tavsiye ederim.   

İz sürmeye devam edince karşıma M. Şehmus Güzel’in Fahri Petek, eşi Neriman Petek ve kızı Gaye Petek’le yaptığı kapsamlı söyleşi kitabı “Fahri Petek: Bir Hayat, Üç Can” isimli kitabı çıktı (TÜSTAV, “Sarı Defter” dizisi, İstanbul, 2009). TKP’lilerin Fahri Petek’ten neden uzak durulması gerektiği de anlaşıldı. 

1922’de İstanbul’da doğan Fahri Petek’in gençliği Bergama’da geçmiş. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirince babasının Bergama’daki eczanesini yönetmiş. Daha lise çağlarında ilerici fikirleri olan bir genç olarak siyasetle fiilen ilgilenmiş. Attilâ İlhan’la, şiirlerine konu olan Mırç’la, Aclan Sayılgan’la arkadaşlık etmiş. Bu ilgisi o kadar yoğunmuş ki TKP ile bağ kurmuş ve nihayetinde 1940’ların başında Türkiye Komünist Partisi (TKP) yöneticilerinden Hadi Malkoç ”Parti’ye alındın Fahri” diyerek TKP üyesi olduğunu kendisine söylemiş. İllegal partiden belge isteyemeyeceğine göre Fahri Petek de bu bilgi ile partili olarak çalışmaya başlamış. Meğerse Fahri’nin partili olduğunu Hadi Malkoç’tan başka kimse bilmiyormuş. Yani Hadi Bey üst makamlara bildirmemiş ya da o dönem yaşanan tutuklamalar sırasında Fahri Petek’in partililiği unutulmuş.  

Fahri, Haziran 1946’da yasalara göre kurulmuş legal bir parti olan Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin (TSEKP) de üyesi olmuş. Bu üyelik gizli çalışan TKP’nin yönlendirmesi ile oluyor.  

Temmuz 1949’da tutuklanma tehlikesi doğunca yöneticiler Fahri’ye yurtdışına çıkmasını söylemişler. Eşini ve yeni doğmuş kızını Türkiye’de bırakıp Paris’e gitmiş. Faculté de Pharmacie de Paris V’te Biyokimya doktorasına başlamış. Öğrenciliğinin yanı sıra politikayla da ilgilenmiş.

İleri Jön Türkler Birliği başta Nâzım Hikmet kampanyası olmak üzere başarılı siyasi çalışmaları ile dikkati çekince TKP yönetimi bu örgütün yönetimini ele geçirmeye karar veriyor. TKP üyesi ama İleri Jön Türkler Birliği yöneticisi Fahri Petek de bu her tür ilericiye hitap eden derneğin partiye bağlanıp etkisini yitireceği düşüncesiyle bu karara karşı çıkıyor. Sonra da Fahri Petek o dönemin en ağır suçlaması olan “Titistlik”le (Tito taraftarı olmakla) suçlanıyor. Nihayetinde Fahri Petek TKP’den de, İleri Jön Türkler Birliği’nden de uzaklaşıyor. Başarılı bir bilim adamı oluyor. Ama Paris’te yaşayan Abidin Dino, Mübin Orhon, Hakkı Anlı gibi sanatçılarla, Paris’e yolu düşen Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan, Yaşar Kemal, Zekeriya Sertel, İdil Biret gibi yazar ve sanatçılarla yakın dost oluyor, onları evinde misafir ediyor. Yediriyor, içiriyor, yatırıyor. Kendilerine bağlı parti üyelerine “Fahri Petek’ten uzak durun” diyen Nâzım Hikmet, Abidin Dino gibi TKP yöneticileri Fahri Petek’le kadeh tokuşturup fotoğraf çektirirken acaba ne hissediyorlardı, merak etmemek elde değil. 

Yaşar Kemal, Abidin Dino, Neriman Petek ve arkada Fahri Petek

Fahri Petek onlarca Türk yazarını, sanatçısını, siyasisini evinde konuk etmekle kalmamış onları fotoğraflamış da. M. Şehmus Güzel’in “Fahri Petek: Bir Hayat, Üç Can” isimli kitabında hem Fahri Petek’in fotoğraf sanatına nasıl merak sardığından hem de evinde misafir ettiği dostlarını nasıl fotoğrafladığından söz edilir, onlara bakılıp eski günler anımsanır ama nedense o fotoğraflardan örnekler kitapta yer almaz. 

Hayat ilginç tesadüflerle örülü. Fahri Petek’le ilgili okuduklarımı aklımın bir köşesine yazmış, “bu fotoğrafları nasıl görürüm?” diye düşünürken geçen ekim ayının sonunda İz Kitap Fuarı nedeniyle yolum İzmir’e düştü. İzmir’e gittim mi mutlaka muhteşem sergilerle sırf İzmir’e değil tüm Türk sanat ortamına büyük katkıda bulunan Arkas Sanat Merkezi’ne uğrarım. Bu kez hangi serginin olduğunu da biliyordum. Küratör, sanat eleştirmeni Necmi Sönmez’in  “Çağdaş Türk Sanatında Paris Ekolü 1945 – 1968 Paris Havası” sergisi sürüyordu. Çok iyi örneklerle ve bilgilendirici bir şekilde düzenlenmiş sergide 1945-1968 yıllarında Türkiye’den sanatın başkenti Paris’e yolu düşen Türkiyeli sanatçıların eserleri yanında fotoğraf ve sergi afişleri, mektuplar ve çeşitli belgeler de yer alıyordu. 

Sergide yer alan ve neredeyse Çağdaş Türk resminin tamamını oluşturan sanatçılar şöyle; Léopold Lévy, Fikret Mualla ve Hale Asaf öncüler olarak; Fahrelnissa Zeid, Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Hakkı Anlı, Sabri Berkel, Füreya Koral, Abidin Dino, Hulusi Mercan, Selim Turan, Cihat Burak, Adnan Varınca, Şükriye Dikmen, Avni Arbaş, İlhan Koman, Leyla Gamsız, Lütfi Özkök, Neşet Günal, Nejad Devrim, Mübin Orhon, Nedim Günsür, Tiraje Dikmen, Adnan Çoker, Turan Erol, Kuzgun Acar, Semiramis Zorlu, Albert Bitran, Oktay Günday, Ferit İşcan, Erdal Alantar, Remzi Raşa, Güneş Karabuda, Yüksel Arslan, Müzehher Bilen Pasin. 

Heyecanımı ve beğenimi sosyal medyada ifade edince dostum Necmi Sönmez sergi kitabını yollattı. Dr. Necmi Sönmez ve Timour Muhidine’in kaleme aldıkları kitap sergiden de kapsamlı ve dediğim gibi bolca bilgi, belge ve fotoğraf da var ve bunların bir bölümünü Fahri Petek’in çektiği anlaşılıyor.

Sonra “Paris Havası” sergisi etkinlikleri kapsamında Institut François İzmir Kültür Merkezi’nde Fahri Petek’in Gözünden Paris Okulu” sergisi açılacağını öğrenince fotoğrafları göremeyeceğim diye hayıflandım. Sonra sergi Ankara’da tekrar edildi ve nihayet bir gün Taksim’den Tünel’e doğru yürürken afişini görünce aynı serginin İstanbul’da da açıldığını anladım. 

Institut François İstanbul Kültür Merkezi adına uygun faaliyet gösteren yani gerçek bir kültür merkezidir. Kütüphanesi, sineması, sanat galerisi ile İstanbullu sanatseverlerin hep gündemindedir. Bunda kuşkusuz çok merkezi bir yerde olması ve “iyi” etkinlikler yapması da etkilidir. Üstelik Taksim’in karmaşası arasında ağaçlıklı geniş bahçesi ve kafeteryası ile tam bir kafa dinleyip soluklanma yeridir. Tek sorun girişin biraz zor olması, aşırı güvenlik nedeniyle Fransa’ya girişte pasaport kontrolünden geçiyormuş duygusu yaşatmasıdır.  

Hem merakla izini sürdüğüm Fahri Petek’in sergisini gezerim hem de bahçede oturup bir kahve içer soluklanırım diye güvenlik kontrolü eziyetini göze alıp içeri girdim. İlk hayal kırıklığı o şahane kafeteryanın kapatılmış olmasıydı. Bahçe ıssız, giriş kattaki kafeteryanın yeri boştu. 

Alt kattaki sergi salonunda da ıssızlık duygusu sürüyordu. Neyse ki Fahri Petek’in fotoğrafları sıcaklık yayıyordu. Fahri Petek’in 1951’de kendi kendine öğrendiği fotoğrafçılık sanatının nadide örnekleri karşımdaydı ve bir anda portakal yiyen Nâzım Hikmet portresiyle çarpılı verdim. Yaşar Kemal, Güzin Dino, Abidin Dino, Tiraje Dikmen, Hakkı Anlı, ilk gençlik çağlarındaki İdil Biret, Mübin Orhon, Münevver Andaç, hiç fotoğraf çektirmemesiyle ünlü oğulları Mehmet Nâzım… Hepsi doğal ortamlarda, çoğu poz vermeden çekilmiş şahane fotoğraflar. Geniş bir ekranda da fotoğrafların yer aldığı bir video gösteriliyor. 

Sergiyi Fahri Petek’in kızı Gaye Petek hazırlamış. İstanbul’daki sergide 26 fotoğraf yer alıyor. Ankara’dakinin yarısı kadar. Üstelik Ankara Resim ve Heykel Müzesinde düzenlenen sergide özel bir düzenleme yapılmış. Burada öyle bir çaba da hissedilmiyor. Fotoğrafları asmakla yetinmişler. Kısacası bana sergilenen fotoğrafların sayısı az geldi ve yeterince özen gösterilmediğini düşündüm. Yine de hem edebiyatseverlerin hem sanatseverlerin kaçırmaması gereken bir sergi. Belgesel ve tarihi önemi yanında Fahri Petek’i kayda değer bir fotoğraf sanatçısı olarak da tanımamızı sağlıyor sergi. Umarım daha kapsamlı sergilerde Fahri Petek’in fotoğraflarıyla buluşuruz. Sergi 18 Mart’a kadar ziyaret edilebilir. Kaçırmayın.  

edebiyathaber.net (1 Mart 2023)

Yorum yapın