Sözün Ardı/Önü: 90 Yazdıkça Görülen: (34) Günsüz Günceler: VII Yaşadığını Önemsemek | Feridun Andaç

Mayıs 13, 2025

Sözün Ardı/Önü: 90 Yazdıkça Görülen: (34) Günsüz Günceler: VII Yaşadığını Önemsemek | Feridun Andaç

GOETHE’ye dönünce, duygularla birlikte düşüncelerin de dindirilmişliğine bakışın bir süre seni oyalıyor. Uzaklaşmak istediğini neydi? Bunun sorgusuna seni götüren sıradanlıkların gölgesinin yansılarıydı belki de! vasatlığın egemen olduğu bir dünyada insan kendini kuşatma altında hissetmez de ne yapar? Bir tür alan daralmasında yaşamak, buraya taşınanlarla da yaşama seyrini değişken kılmak çabası…

Yazmayı bilmek bazen o aşılmazlıklar duvarlarını daha da yükseltiyor.

Şimdi bunları yazarken yakınışlarınız/yakarılarınız geldi. Evet, duygu dövünüşlerinin debelenişindeki biri izlenimi veren bu kendinle kavga eder haliniz; tam da  dönüp Hermann Hesse’nin Rosshalde romanını okuma ânına denk geliyor. Daha okurken anlatıcının sorgusu da kendini içine çekiyor. Anladığın gerçeklikle yüzleşme  sağaltıcı geliyor  sana, düşünüyorsun öyle bir hayat istemediğini.  Yanında yörende seni aşağı çeken vasat sığ birinin nefesiyle her gün yüzleşmek. Ki, başka bir kitaba, 1913 Fırtınadan Önce (Florian Illies), göz atınca karşına çıkan Hesse üzerine bir not bu romanın yazılmasının arka planını göstermesi açısından kayda değer geliyor sana. İnsan, ancak öylesine sanrılı ânlarında oturup yazabiliyor. Hesse, eşinin vasatlığı/hoyratlığı, ilgisizliği karşısında romanında yeni bir karakter kuruyor. Kendisi, yaşadıkları yerde adeta bir konuk gibidir. Kurmacanın gerçekliği bazen sizden öylesine bir hayat isteyebiliyor belki!

Bir Başkasına Dönüşmek mi?!

Gün boyu suskunluğunuzu kendinizi işinize vermeye aldım. Bu iyiye işaretti. Ben de kendimi dizginledim, yazmadım, düşünmedim desem de… Hayır size iletmedim hiçbir şeyi. Çünkü sığlık veren duygu  ve düşüncesizlik yaratan her adım beni de sıkar.

Gelince eve,  içerisinin soğukluğuna bir de bu soğukluk eklenince, tutup, uyuşturucu baronlarının Latin Amerika’daki öyküsünü anlatan bir belgeseli izlemeye verdim kendimi önce. Escobar’ın öyküsü ilgimi hep çekmiştir. Öyle ki, Marquez’in Bir Kaçırılma Öyküsü kitabını da bu ilgiyle okuduğumu hatırlarım. Marquez vari bir anlatıcının ülkesinin bu can alıcı sorununa başka bir açıdan bakıp yaklaşması da ilginçti. Sanırım geçen yazdı, oğlu Juan Pablo Escobar’ın yazdığı Pablo Escobar Benim Babam kitabını da o ilgiyle okumuştum.

Marquez’in de bu konuya/soruna ilgi duyması hep dikkatimi çekmiştir. Onun gazeteci yanı, kurmaca gerçekliği bilme biçimi ister istemez bu sorundan yola çıkarak kurduğu bu haber-roman’ı özgünleştiriyordu gözümde. Yaşamdaki başkalık ile yazıda/kurmacadaki başkalık hep birbirine ışık düşürür. 

Sanırım insanın yazılı hayatı olunca bu tür  ilgi/merakları da yoğunlaşıyor. Geçen benim size “üçüncü sayfa” haberlerinden söz etmem de biraz bundandı.

Dünkü yarım bıraktığım filme sözü edilen/geçen bir kitabı ( Cennetin Bu Yakası, F. Scott Fitzgerald)  )bugün masamda bulmamda gene o meraklı kişi/okurun ilgisiydi aslında.

Evet, yazılı bir hayattan söz edip duruyorum size. Ama bu salt yazıya gömülerek yaşamak da değil tümüyle. Bununla var olan hayatınız  nasıl ona bakmak, onu biçimlemek. O, sizden ne istiyorsa öyle yaşamak. Ama bunun da enerjisinin nereden nasıl ağıp geldiğini bilmek, yönlendirmek kaçınılmaz.

Goethe’yi unutmuyorum, masamda gözümün önünde duruyor. Elbette ki Hesse’i okuyacağım. Hem onun bir anlatıcı olarak çektiği, ve kahramanın gerçekliğinde yaratılan sanrıya tanık olmak istiyorum sizinkileri de düşünerek.

Çünkü, insan yaşadığı her şeyi önemsemeli. Eliniz kesildiğinde hissettiğiniz acı, damağınızı tatlandıran bir lezzet gibi; yüzünü ılındıran bir rüzgâr gibi, içini aydınlatan birinin sevgisi gibi önemsemeli hayatın her zerresini. Ve önemsediğini de kendine hissettirmeli önce. Eğer kendiniz bunu hissedemiyorsanız başkasına taşıyamazsınız.

Hermann Hesse, sanırım, o sanrılı ev/lilik ortamında çektiklerini, o önemsenmeme hallerini yaşarken içdenizlerine dönüp yazıyordu.

Şimdi size yazmayı burada bırakıp, hem okumama hem de ara ara kendim için yazmaya döneceğim.

Ne mi yazacağım, işte şu fotoğraf bunun sureti sanki!

edebiyathaber.net (13 Mayıs 2025)

Yorum yapın