Mutluluğu ölçmek imkânsız mıdır? | Burak Soyer

Mart 16, 2024

Mutluluğu ölçmek imkânsız mıdır? | Burak Soyer

Kopenhag Mutluluk Araştırma Enstitüsü’nde veri analisti olarak çalışan Alejandro Cencerrado’nun yazdığı “Mutsuzluğun Savunması”, kendi deneyimlerinden yola çıkarak mutsuzluğun ölçümünün mümkün olup olmadığını sorguluyor.

Mutluluk ölçülebilir mi? Ölçülebiliyorsa aranan kriterler nelerdir? Birisini mutlu eden bir şey bir başkasını mutsuz ediyorsa mutluluk ve mutsuzluk kavramı nerede birbirinden ayrılır? Mutluluğu etkileyen sosyal ve psikolojik unsurlar nelerdir? “Mutluluğu ölçmek imkânsızdır” sözü doğru mudur? Kişinin üzerinde bıraktığı hissiyatla müthiş “hafif” bir duygu olan ancak ona ulaşana kadar da insanı canından bezdiren, bir yaşam amacı haline gelen “mutluluk” duygusuyla ilgili soruların sınırı yoktur. Ben aklıma ilk gelenleri sıraladım. Ve bunların hiçbir bilimsel dayanağı yok. Ancak Madrid Complutense Üniversitesi’nden Fizik Bilimleri bölümünden mezun olan, istatistik alanında uzmanlığı bulunan ve Kopenhag Mutluluk Araştırma Enstitüsü’nde (Danimarka) büyük veri analisti olarak görev yapan Alejandro Cencerrado’nun yazdığı, Beyaz Baykuş Yayınları tarafından Burcu Genç çevirisiyle yayımlanan “Mutsuzluğun Savunması”, bizi gerçekte neyin mutlu edip etmeyeceğini kavramımızı sağlayan bilimsel verilere dayalı bir kitap. Yaklaşık 20 yıldır Kopenhag Mutluluk Araştırma Enstitüsü’nde en gelişmiş algoritmaları kullanarak kendi mutluluğunu ölçen Cencerredo’nun deneyimleri, ölçülmesine “imkânsız” gözüyle bakılan mutluluğa yepyeni bir bakış açısı kazandırıyor.   

“Mutsuzluğun Savunması”nı üç bölüme ayıran Alejandro Cencerrado, “Mutluluğun Tartışmalı Ölçüsü” adlı ilk kısımda yukarıda çokça bahsettiğim “Mutluluğu ölçmek imkânsızdır” vecizesini tersine çevirerek mutluluğun ölçülebilir olduğunu ve kendisinin de 17 yıldır bunu yaptığını belirtiyor. Ayrıca artık tüm dünyada, özellikle kurumsal şirketlerin, sağlık merkezlerinin, okulların, yaşlı bakımevlerinin de bu ölçümü yapmaya başladığını ekliyor. Mutsuzluğu, onu etkileyen faktörlere göre 0 ile 10 arasında ölçülendiren Cencerrado, bunun kriterlerinin nasıl belirlediğini detaylı biçimde aktarıyor. “Mutlu Olmak Neden İmkânsızdır” başlıklı ikinci bölümde Mutlu olmanın imkânsızlığı üzerine derin bir incelemeye girişen yazar, buna ket vuran ekonomik, sosyal ve dolayısıyla da psikolojik etkilerin, dünyanın genel durumunun kişinin üzerinde bıraktığı etkiden yola çıkarak mutlak mutluluğun mümkün olmadığını örneklerle anlatıyor. Mutluluğu bir döngü olarak gören ve bu döngünün içine aşkı, cinselliği, uyum ve alışkanlıkları, genel yoksunlukları, kişisel bağımsızlığı, adaptasyon ve zıtlığı da yerleştiren yazar, kendiyle de bir çatışmaya girerek şu kritik soruyla tartışmanın boyutunu genişletiyor: “Mutlu Olmak İmkânsızsa Mutsuzluk Bilimi Ne İşe Yarar?”

“Yeni Refah Devleti” isimli son bölümde ise; mutluluk kavramını toplumsal bir bütüne yayarak inceleyen Cencerrado, buradaki altının çizilmesi gereken noktanın “ilerleme” olduğunu, mutluluğun da bununla olan bağlantısının önemine dikkat çekiyor. Mükemmeliyetçi bir toplumun getirileriyle mutluluk arasında bağ kurduktan sonra bu meseleyi bireysel boyuta indirgeyen Cencerrado, birtakım “karşılaşmalar” vesilesiyle kişinin kendini yargılama alışkanlığına, güvensizliklerin sosyal belirleyenlerine, “karşı tarafın” düşüncelerine, söylemlerine duyulan aşırı korkuya değinerek mutluluk faktörünün bunlarla olan bağlantısını ortaya koyuyor. Yoğun stres altında yaşayan toplumlar ve “yalnız” kalmış toplumların birbiriyle olan bağlantısından yola çıkarak aradaki bu iniltiyi mutlulukla ilişkilendiren yazar, “Uzun lafın kısası yılın 365 günü mutlu olmamızın mümkün olmadığını, ama hiçbir şey olmadığını çünkü hayatın bundan çok daha fazlası olduğunu bir kez ve tamamen kabul etmeliyiz,” diyerek kitabına son noktayı koyuyor.

edebiyathaber.net (16 Mart 2024)

Yorum yapın