Samet Altıntaş: “Kimsenin ilgilenmediği bazı olayların tarihçisiyim”

Şubat 24, 2024

Samet Altıntaş: “Kimsenin ilgilenmediği bazı olayların tarihçisiyim”

Söyleşi: Serkan Parlak

Samet Altıntaş ile Tara Kitap tarafından yayımlanan deneme kitabı Bugünün Rüzgârında Türkiye hakkında konuştuk.

Yeni kitabınız Bugünün Rüzgârında Türkiye, Tara Kitap etiketiyle okurla buluştu. Tarih, edebiyat ve özelinde deneme türüyle ilgili okumalarınız nasıl başladı, nasıl gelişti?

İlkokulda, en çok Hayat Bilgisi dersini severdim, bu beğeni ortaokul ve lisede sosyal bilimlere, üniversite de beni tarih okumaya sevk etti. Ama çok kravatlı, oldukça resmî ve asık suratlı bir tarih değildi benim ilgilendiğim. Tam manasıyla her şeyini asla bilemeyeceğimiz (insanın biricik hayatı bile öyle değil mi?) geçmiş anlatılarına, odağında aşkın, yalnızlığın, isyanın ve kederin olduğu bir perspektifle baktım. Bu zaviyeden okudum, yazdım. Pek tabi Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Ekrem Koçu, Yahya Kemal, Ahmet Refik kitaplarında karşıma çıkan mazi konuşmaları, izlediğim ana izlek oldu.

Bugünün Rüzgârında Türkiye’yi kurgularken ilham kaynaklarınız nelerdi, özellikle tarih ve edebiyat alanındaki okumalarınız metninize nasıl yansıdı?

Bugünün Rüzgârında Türkiye, benim politikyol.com’da yayımlanan gündeme dair, ama salt aktüalitenin içinde olmayan ‘köşe yazıları’ndan mürekkep. Hâliyle içinde tarih, edebiyat, şiir, tasavvuf, mimarî gibi birçok alandan alıntı var. Zihnimde dolanan bu sesleri, Türkiye gerçekliğinde dolaştırdım, özellikle tarihten çıkardığım ‘kurgu’ları kaleme aldığım metinlere raptettim diyebilirim.

Kendine özgü bir tür kronolojik mantıkla kurgulanan kitapta Şeyh Bedrettin, Evliya Çelebi, Cem Sultan, İsmet Özel, Enis Batur, Orhan Pamuk, Erkin Koray, İlhan İrem, Teoman, MFÖ, Subcomandante Marcos ve Bursaspor’un izinde bu coğrafyada iz bırakmış kişi, olay, duygu ve durumları hatırlayarak sarsıcı bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu nottan hareketle kitabınızda yer alan yirmi dört yazının temel dertleri nelerdir?

Adlarını sıraladığınız kişiler, benim belleğimi şekillendiren, neredeyse dünyaya bakışımı belirleyen isimler. Onların birbirlerinden kopuk, yer yer savruk hayatlarını o zamanki gündem neyse ona göre yoğurdum. Temel derde gelirsek; Zapatistaların (kendi bıraksa da bence hâlâ lideri) öncüsü Subcomandante Marcos, devrim yürüyüşüne şu üç ana meseleyi tek sloganda mezcederek çıkmıştı: Adalet, Özgürlük, Demokrasi. Ben de aynı vizörden, benzer yerden konuşuyorum.

Kitabınızın öteki çalışmalarınızdan farkı nedir?

Ben bugüne kadar şehir tarihi ve monografi alanında yazıp çizdim. Çünkü kalemimi bu alanda oynattığımda kendimi oldukça özgür (biraz da geveze) hissediyorum. Bursa’nın tarihi gibi, Şeyh Bedreddin gibi, Sultan Cem gibi, Mevlid gibi konuları konuk almaktan keyif duyuyorum. Edip Cansever gibi söylersem, ben aslında ‘hiç kimsenin ilgilenmediği bazı olayların tarihçisi’yim. Babıâli ağzıyla konuşursam gündelik ‘fıkra’lar sessiz şarkı, öteki kitaplarım uzun hikâye aslında.

Son günlerde masanızda neler var, neler yazıyorsunuz?

Masamın üstü çok kalabalık. Çantamda birkaç kitap birden taşıyorum: Asuman Susam’ın Geç’mişim’ini, İnci Aral’ın Ölü Erkek Kuşları’ını, Abdülbaki Celveti’nin Hacı Bayram Veli Şerhi’ni, Behçet Necatigil’in Evliya Çelebi’sini, Bernard Lewis’in Tarih’ini okuyorum. Ve bu kitapların hepsi bir yerde buluşuyor, birbirleriyle tanışıyor. Üzerinde epeydir çalıştığım bir monografi var, onunla meşgulüm.  

edebiyathaber.net (24 Şubat 2024)

Yorum yapın