Sabahattin Ali hangi şehri seviyordu? | Metin Celâl

Haziran 18, 2025

Sabahattin Ali hangi şehri seviyordu? | Metin Celâl

Sabahattin Ali’nin kısa ama oldukça hareketli geçen yaşamında bir çok şehrin yeri var. Gümilcine’de doğmuş, İstanbul’da okula başlamış, Çanakkale’de okula devam etmiş, oradan İzmir’e, Edremit’e taşınmışlar. Balıkesir Muallim Mektebi’ne kayıt olmuş. İstanbul Muallim Mektebi’ne nakledilmiş. Okulu bitirince Yozgat Merkez Cumhuriyet İlkokulu’na öğretmen olarak tayin edilmiş. Yozgat’ta bir yıl görev yaptıktan sonra 1928 yılının Kasım ayında Almanya’ya gitmiş. İki sene sonra İstanbul’a dönmüş. Bursa’nın Orhaneli kazasına ilkokul öğretmeni olarak atanmış. Buradan da sıkılan Sabahattin Ali Almanca yeterlilik sınavını verip Aydın Ortaokulu Almanca Öğretmenliğine atanmış. Buradan 30 Eylül 1931’de Konya Ortaokulu Almanca Öğretmenliğine atanmış. 12 Mayıs 1933’te Sinop Hapishanesi’ne sürülmüş. genel af kanunundan yararlanarak tahliye olmuş. İstanbul’a gitmiş. İstanbul’daki yakınlarını ziyaret ettikten sonra yeniden göreve atanabilmek için Ankara’ya gelmiş. Üç kez askerlik için Ankara’dan ayrılmak durumunda kalsa da 1933’den 1946’da İstanbul’a gelene kadar hep başkentte yaşamış.

Sabahattin Ali’nin Yozgat hakkındaki olmusuz görüşleri biliniyor ama yaşadığı diğer şehirler hakkında da pek iyi sözler etmemiş. En uzun yaşadığı şehir olan Ankara hakkında da pek iyi konuşmuyor, oradaki yaşamı eleştiriyor, suni ve kozmopolit diyor. İster istemez aklıma “benim meskenim dağlardır, dağlar” diyen Sabahattin Ali hangi şehri seviyordu, sorusu takıldı. Faili belli bir cinayete kurban gitmese, yurtdışına çıkabilse Sofya’da mı yaşardı, yoksa Berlin’de mi? Bilemiyoruz. Ama “Beni dünyada sıkmayacak yer var mı acaba?” diye sorduğunu da biliyoruz. 

Cevdet Kudret, Yaşar Nabi, Sabahattin Ali ve eşleri

Tolga Aydoğan’ın “Sabahattin Ali’nin Ankara’daki İzleri” kitabını okurken, ne kadar “Ankara kışın kabil-i tahammül bir şehir”, “Ne Allah’ın belası yer be!” gibi Ankara aleyhinde çok laf etmiş olsa da Sabahattin Ali’nin en çok bu şehirde yaşamayı sevdiğini, en verimli yıllarını burada geçirdiğini düşündüm.

Sabahattin Ali’nin yazmayı hayal ettiği, başyapıtı olacağını düşündüğü romanı da Ankara hakkında olacakmış. “Ankara’yı yazacağım. Ankara’yı öyle bir yazacağım ki, pek çok insan burada kendisini bulacak… Yazarlık sanatımın tüm inceliklerini bu kitapta ortaya koyacağım”  diye yazmış, söylemiş dostlarına. Faili belli bir cinayete kurban gitmesinin nedeninin bu roman planı olduğunu düşünenler de varmış. Romanda ifşa olacaklarını düşünnelerin cinayeti planladığını iddia edenler de var.

“Orhan Veli’nin Ankara’daki İzleri” (Yapı Kredi yay, 2023) çalışmasından tanıdığımız Tolga Aydoğan “Sabahattin Ali’nin Ankara’daki İzleri”kitabında Ankara ile sınırlı kalmayan bir çalışma yapmış. Şehirleri ve mekanları izleyerek adeta bir Sabahattin Ali biyografisi yazmış. Sabahattin Ali’nin ailesinden, çocukluk günlerinden başlayarak ölümüne kadar il il izliyor, anlatıyor.

Tolga Aydoğan, Ankara’da, sokaklarda, evlerde, otellerde, işyerlerinde, lokanta ve pastane gibi buluşma yerlerinde  Sabahattin Ali’nin izini sürmüş. Sabahattin Ali ile ilgili yazılmış eserleri kaynak edinmekle kalmamış, kızı Filiz Ali’nin ve dostlarının, komşularının tanıklıklarına baş vurmuş.

Orhan Veli ile Sabahattin Ali’nin yaşamları birçok yerde kesişiyor. Öncelikle iki genç de aynı kadına Nahit Hanım’a aşık olmuşlar. Biri aşkına karşılık bulmuş diğeri, Sabahattin Ali nazikçe reddedilmiş.

Orhan Veli ile Sabahattin Ali’nin birçok ortak dostu var. O zamanlar Ankara’nın küçük bir kent olduğu düşünülürse gittikleri meyhane, pastane gibi mekanlar da ortak. Bu nedenle iki kitap arasında koşutluklar bulunması kaçınılmaz ama anlatmadan da olmuyor. Karpiç Lokantası, Kürdün Meyhanesi, Özen ve Kutlu pastaneleri gibi sınırlı sayıdaki mekan Ankara’daki edebiyat ve sanat çevrelerinin buluşma noktaları. Ama Akba Kitabevi, Haşet Kitabevi’nin Ankara şubesi gibi farklı yerler de var. Tolga Aydoğan bu mekanların, sahiplerinin ve müdavimlerinin de öykülerini anlatıyor ki kültür tarihimiz açısından çok önemli bilgiler. 

Sabahattin Ali’nin diğer şair ve yazarlardan farklı olarak bakanlar, valiler gibi devletin ileri gelenleri ile de aynı masalarda bulunduğu, dostluk ettiği ve lafını esirgemediği de anlaşılıyor. Büyük davetlerde, büyükelçiliklerde de görülmüş. Her çevrede, her ortamda bulunmuş çok dost ve çok düşman edinmiş.

Sabahattin Ali, Carl Ebert, Bedrettin Tuncel

Sabahattin Ali’nin o kadar hareketli ve yoğun bir yaşamı var ki eserlerini ne zaman kaleme almış merak etmemek elde değil. Öğretmenlik, çevirmenlik yapıyor, gazete ve dergilerde çalışıyor, pastane ve meyhanelerin müdavimi, gündüz gece demeden evi dostlarınca sık sık ziyaret ediliyor.  

Tolga Aydoğan, titiz bir araştırmacı. Orhan Veli’de olduğu gibi Sabahattin Ali’nin de yaşadığı mekanları doğru tespit etmeyi önemsiyor. Örneğin Kürdün Meyhanesi hemen her anı da geçer ama tam yerini belirleyen yoktur. Tolga Aydoğan böyle bir çok mekanını yerini doğru olarak belirlemiş. Ama sokak adlarının, apartman numaralarını sürekli değiştiği bir ülkede bunu başarmak çok zor. Yanılgı payı yüksek. Sabahattin Ali’nin ailesiyle birlikte yaşadığı, Kızılay Karanfil sokaktaki Adalar apartmanının yeri de bu açıdan önemli bir örnek. Çankaya Belediyesi değerbilirlik gösterip “Sabahattin Ali burada yaşadı” diye bir plaket asmış ama yanlış apartmana asmış, Tolga Aydoğan bu konuda da uyarıyor. Bakalım Çankaya Belediyesi bu uyarıya kulak verip tabelayı doğru yere asacak mı?    

* Sabahattin Ali’nin Ankara’daki İzleri, Tolga Aydoğan, Yapı Kredi yay, 2025. 

edebiyathaber.net (18 Haziran 2025)     

Yorum yapın