Panoptikon: Gözetim, Sanat ve Görsel Politikalar | Sinem Uğurlar

Şubat 4, 2025

Panoptikon: Gözetim, Sanat ve Görsel Politikalar | Sinem Uğurlar

Gözetim Toplumunun Sanatsal Yansımaları

Panoptikon, Jeremy Bentham tarafından 18. yüzyılda ortaya atılmış bir hapishane tasarımı olarak, zaman içinde yalnızca bir mimari model değil, modern toplumun disiplin mekanizmalarını açıklayan bir metafor haline gelmiştir. Michel Foucault’nun Hapishanenin Doğuşu eserinde belirttiği gibi, Panoptikon, bireylerin kendilerini her an izleniyor hissederek oto-disiplin geliştirdiği bir sistemdir. Bu kavram, zamanla sanatın farklı dallarında hem bir eleştiri unsuru hem de bir yaratıcılık kaynağı olarak yer edinmiştir.

Panoptikon’un Mimari ve Sinematik Etkileri

Panoptikon’un merkezi bir kule etrafında konumlanan ve izlenenin, izleyeni göremediği bir tasarım olması, sinema ve görsel sanatlarda baskı, mahremiyet kaybı ve bireysel özgürlüğün sınırları gibi temaları işlemek için verimli bir alan yaratmıştır.

  • George Orwell’in “1984” romanı ve onun sinema uyarlamaları, gözetim toplumunun distopik temsilleri arasındadır. Orwell’in Büyük Birader figürü, Panoptikon’un bir devlet aygıtı haline gelmiş versiyonudur.
  • Alfred Hitchcock’un “Rear Window” filmi, izleme eyleminin etik ve estetik boyutlarını irdeleyen bir yapıttır. Film, bir apartman kompleksinde yaşayan insanları uzaktan gözlemleyen ana karakterin bakış açısıyla, gözetimin hem sanat hem de paranoya yaratma gücüne işaret eder.
  • Fransız sanatçı Sophie Calle, kamusal alanlarda insanları izleyerek ve fotoğraflayarak sanatın gözetleme pratiğiyle nasıl buluştuğunu göstermiştir. “Suite Vénitienne” adlı çalışmasında, bir yabancıyı takip ederek onun günlük yaşamına sızmaya çalışmıştır.

Dijital Panoptikon ve Yeni Medya Sanatı

Günümüzde panoptik gözetim, yalnızca fiziksel alanlarla sınırlı kalmayıp, dijital dünyada da varlığını sürdürmektedir. Sosyal medya platformları, devlet ve özel şirketler tarafından kullanılan büyük veri analizleri, her bireyin bir izleme nesnesine dönüşmesini sağlamaktadır. Bu durum, yeni medya sanatçılarının çalışmalarına ilham vermiştir.

  • Hasan Elahi, ABD tarafından yanlışlıkla terörist listesine alındıktan sonra, Tracking Transience adlı projesiyle kendi hayatını internet üzerinden sürekli gözetlenebilir kılmıştır. Böylece, aşırı şeffaflık yoluyla gözetim sistemlerini sorgulamıştır.
  • Trevor Paglen, devletin gözetleme mekanizmalarını ve gizli askeri projeleri belgeleyen bir sanatçıdır. Fotoğraf ve video çalışmaları, gözetim kapitalizminin görsel politikalarını sorgular.

Panoptikon’un Performans Sanatı ile Buluşması

Performans sanatı, büyük ölçüde beden ve mekân ilişkisine dayandığı için, gözetim kavramı bu alanda da geniş yankı bulmuştur. Marina Abramović’in The Artist is Present performansı, doğrudan izleyicinin bakışına maruz kalmayı ve karşılıklı gözetimi bir deneyime dönüştürmüştür.

Diğer yandan, Rafael Lozano-Hemmer’in interaktif sanat enstalasyonları, izleyicileri gözetleyen sistemlerin bizzat parçası haline getirerek onları farkındalığa davet etmektedir. Shadow Box serisi, izleyicinin hareketlerini takip eden kameralarla, izlenmenin getirdiği rahatsızlık hissini vurgular.

Sonuç: Sanat ve Direniş Arasındaki Çizgi

Sanat, Panoptikon’un yarattığı gözetim toplumuna karşı bir direnç alanı sunarken, aynı zamanda bu mekanizmaların işleyişini açığa çıkarmaktadır. Sinema, fotoğraf, dijital sanat ve performans sanatı, gözetim paradigmasını sorgulayan ve izleyiciyi aktif bir bilinçlenmeye davet eden bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde sanatçılar, panoptik yapıların hem eleştirmeni hem de bazen kaçınılmaz birer parçası olarak sanatın sınırlarını zorlamaktadırlar.

edebiyathaber.net (4 Şubat 2025)

Yorum yapın