Öykü: Narkoz | İkbal Gemici

Mart 8, 2025

Öykü: Narkoz | İkbal Gemici

Nereden geldiği belli olmayan incecik bir ses duydu genç kadın. Odada yalnızdı. İçi ürperdi. Gözlerini kapattı. Aynı anda karnında minik ayakların kıpırdanışını hissetti. Elini karnına götürdü ve sevgiyle okşadı:

-Anne!

Vızıltı şeklinde bir ses duyuyordu ama ne olduğuna bir anlam veremiyordu. İlk bebeğine hamileydi. Doğumuna iki ay vardı. 7 ayı geride bırakmıştı. Bebeğine kavuşacağı günü heyecanla bekliyordu.

 O vızıltıyı tekrar duydu. Bu kez korktu:

-Anne!  Şşşştt! Sana diyorum.

Uzandığı yerden çabucak doğruldu. Etrafına bakındı. Görünürde kimse yoktu. Şaşkındı:

-Ne oluyor bana? Bu ses de neyin nesi!

Bir kez daha denedi bebek. Annesi konuşanın kendisi olduğunu anlasın diye tekmelerinin şiddetini artırarak olağanüstü bir çaba gösterdi. Başardı da:

-Anneciğim, benim. Tekmelerimi hissedebiliyor musun?

Kadın az daha korkudan küçük dilini yutacaktı:

-Se,se, sen!

-Evet ya! Ben!

-Ama nasıl olur bu? Sen doğmadın ki! Nasıl konuşabiliyorsun karnımda iken?

-Seninle konuşabilmek için çok uğraştım anne. Bilmen gereken önemli bir şey var.

Kadın doğmamış bebeğinin bilinçli konuşmalarını duyunca iyice aptallaştı:

-Pe, pe, peki! Neymiş o önemli şey?

-Kardeşim…

Zaten olaylar yeteri kadar şaşırtıcıydı:

-Tek olduğunu sanıyordum. Doktor öyle demişti.

-Hayır! ikizim de var. Ama o dünyaya gelmek istemiyor.

-Neden peki?

– Dünya çok kötü bir yermiş. Karanlık ve nemli olsa da bu ortam bırakılıp dünyaya gidilmezmiş.

-İyi ama sürekli karnımda tutamam ki onu. Bu doğaya aykırı bir şey. Belli bir zamandan sonra hem onun, hem de benim hayatım riske girebilir. Peki dünyanın güvenilir olmadığı sonucuna nerden varmış?

-Biz bebekler annelerimizin duygularını hissederiz. Çok endişeli ve stresli bir hamilelik geçiriyorsa annemiz, kalbinden tut ta, karaciğeri, bağırsağı ve oradaki milyarlarca bakteriye kadar pek çok organı etkilenir. İşte bu organların kasılıp gevşemesinden anne karnındaki duruşumuz değişir. Mutlu ve huzurlu iken, aynı karına sığamamamız bundandır.

-Benim stresli ve endişeli olmam dünyanın kötü olduğu anlamına neden gelsin ki? Belki ben çok kuruntulu bir insanım.

-Biz konuştuklarınızı da duyarız anne. Bir bebek beklediğini öğrendiğin günden beri gazete okudun ağladın, haber izledin ağladın. Kaç kez kendin demedin mi çocuklara eziyet edilen bir dünyaya nasıl çocuk getireceğim diye. Kaç kez ağlamadın mı bunun için? Dünyada savaş var anne. Masum çocuklar ölmekte. Savaşın, bombanın, silahın ulaşamadığı yerlerde kötü insanlar körpecik ruhlara ve bedenlere zarar vermek için pusuda beklemekte. Çocuklar ölmesin anne. Çocukluklarını yaşasınlar doya doya. İyi bir çocukluk yaşasınlar ki yarın iyi bir yetişkin olsunlar.

Kadın ağlamaya başladı. Bebeği haklıydı. Çocuklara bir ülke bırakıp bırakamayacaklarını bile bilmiyordu. Düzen bozulmuştu. Her şey birbirine karışmıştı. İnsanlar hep güçlü görünenin yanında olmak istiyordu. Gücü temsil eden de iktidar ve paraydı. Bu iki zayıf halkadan koparak ölüyordu insanlık günden güne. Dünyanın hali böyle olsa da yavrusunun doğmak istemeyişine seyirci  kalamazdı.

Ağlaması daha şiddetlenerek:

-Lütfen kardeşin için bir şeyler yap, dedi.

-Ben tek başıma başaramadım anne. Zaten etkili olamadığım için seninle konuşabilmeyi çok istedim. Belki sen bir şeyler yaparsın diye…  Birkaç gündür hiç ses vermiyor. Doğmayı reddettiği andan itibaren göbek kordonunu o minicik elleriyle öyle bir sıktı ki ben geliştim, büyüdüm ama o hiç gelişemedi. Onunla  konuşmayı bir denesen. Belki ikna edersin.

Kadın sesinin titremesine engel olmaya çalışarak başladı konuşmaya:

-Güzel yavrum. Sana çok güzel bir dünyaya geleceğinin sözünü veremem. Sen yaşadıklarınla, yaptıklarınla yaşanır hale getirebilirsin. Dünyada savaş var, hırs var ama güzel yürekli insanlar da var. Sen de doğ ve o güzel yürekli insanların arasına katıl. Çok duygulu ve hassas olduğun için doğmayı istemiyorsun biliyorum. Lütfen bizi yalnız bırakma! Birbirimizden güç alırız. N’olur! Lütfen! Kendine gel! Hadi!

Kadın yanaklarında şiddetli bir acı hissetti. Gözlerini açtığında başında bir hemşire gördü. Hemşire narkozun etkisinden kurtulup kendisine gelsin diye genç kadını tokatlıyordu.

-Hadi bayan.! Lütfen kendinize gelin. Bir an önce kendinize gelin ki yoğun bakım odasından odanıza, bebeğinizin yanına gönderelim sizi.

Hemşirenin söylediklerini anlamaya çalışırcasına sordu:

-Bebek mi? Neredeyim ben?

-Hastanedesiniz bayan. Az önce sezaryenle doğum yaptınız. Çok güzel bir oğlunuz oldu.

-Diğeri? Yani ikizi?

-Hayır. İkiz değillerdi ki. Tek olduğunu biliyordunuz üstelik. Doğuma girmeden önce sohbetimiz olmuştu çünkü.

-Peki ben…! Benim gördüğüm neydi?

-Her insanın narkozdan uyanma şekli farklıdır. Çok ağladınız. Sanırım rüya gördünüz.

-Beni hemen odama gönderin lütfen? Bir an önce bebeğimi görmek, ona sıkıca sarılmak, kokusunu içime çekmek, her şeye rağmen yanındayım, yaşadığım sürece de yanında olacağım demek istiyorum. 

edebiyathaber.net (8 Mart 2025)

Yorum yapın