Beden dediğimiz içi boş bir kabuk mudur? | Metin Celâl

Mart 9, 2025

Beden dediğimiz içi boş bir kabuk mudur? | Metin Celâl

“Sevgilinin Soğuk Elleri” 2024 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Han Kang’ın Türkçedeki yeni romanı. Orijinali Korecede 2002’de yayınlanmış. Yabancı dillere pek çevrilmemiş. Sanıyorum Almancadan sonra Türkçede okuyoruz. Roman heykeltıraş Cang Unhyong’un hiç iz bırakmadan ortadan kayboluşunun öyküsünü anlatıyor.

Han Kang içiçe geçen ikili bir yapı kurmuş. Kitap, H. isimli bir yazarın, beş yıl önce, kısmi felç geçiren teyzesini ziyarete gittiği K şehrinde tesadüfen gittiği bir sergide Cang Unhyong’un heykellerini görmesi ve çok etkilenmesi ile başlıyor.

Cang Unhyong farklı bir heykeltıraş. Kadın modellerle çalışıyor ve onların ellerinin ve vücut parçalarının alçı kalıplarını ve maskelerini yapıyor. Hepsi bir kabuktan ibaret ve hepsinin “İçi kapkara bir boşluktu” diye anlatıyor yazar anlatıcı.

Ertesi yıl bir tiyatro gösterisinin ilk sahnelenişi sonrasında düzenlenen partide yazar H ile Cang Unhyong tanışırlar. Bir heykeltıraşın aşklarını anlatan oyunda Cang Unhyong’un bir heykeli de kullanılmaktadır. Yazar H, oyunda kullanılan heykelde garip bir çekicilik bulur ve bunun da etkisiyle heykeltıraşla bu konuda sohbet etmek ister ama Cang Unhyong pek konuşkan biri değildir. Yazarın sorularına da tek sözcüklü cümlelerle ve soğuk bir tarzla cevap verir. Bir sohbetin gelişmesine izin vermez. Bu karşılaşmadan beş ay sonra Cang Unhyong’un kız kardeşi olduğunu söyleyen biri arar ve ağabeyinin beş ay önce kaybolduğunu söyler. Kendisinden hiçbir iz yoktur. Bir ipucu bulmak umuduyla ağabeyinin tanıdığı herkesi aramaktadır. Sonra da defteri Yazar H’ye yollar.  

Han Kang’ın kendisi olduğunu düşündüğümüz yazar H’nin anlatımından Cang Unhyong’un defterine geçeriz. Cang Unhyong, çocukluğundan başlayarak parçalar halinde yaşam öyküsünü anlatıyor ilk bölümde. İlk bölümdeki her parçayı birer öykü olarak kabul edebiliriz. O öykülerde Cang Unhyong’un kişiliğinin oluşmasının ve heykeltıraşlığa yönelmesinin nedenlerini öğreniyoruz.

Cang Unhyong, sevildiğini hissetmediği, zor bir çocukluk geçirmiş. Zamanla içine kapanmış, yalnızlaşmış. Kendini bu dünyaya ait olmayan biri, bir uzaylı gibi hissetmeye başlamış. Annesinin gerçek duygularını gizleyen sahte gülüşü, babasının duyarsızlıkları, kendine bile faydası olmayan hayırsız dayısının eksik parmakları onun heykellerinin temelinde yatan anlamların birer göstergesi gibi çocukluğundan kalan imgeler olmuş. Kabuklarını sıyırıp insanların gerçek yüzlerini görmek tutkusu haline gelmiş.

Cang Unhyong’un yaşamında iki kadının etkili olduğunu anlıyoruz. Kendisine modellik eden bu iki kadının fiziksel ve ruhsal özellikleri etkileyici oluyor. Cang Unhyong’un dikkatini mükemmel olmayan insanlar çekiyor, onların heykellerini yapmayı seviyor. 1.70 boyu, 100 kilodan fazla ağırlığı ile L hemen ilgisini çekiyor. L hem modeli hem de sevgilisi oluyor. L’nin durmaksızın yemek yemesinin ve şişmanlama arzusunun sırrı da, daha sonra fikir değiştirip zayıf ve güzel bir kadın olmak için kendini tüketmesi de Cang Unhyong’un hayata bakışında, fikirlerinin netleşmesinde oldukça öğretici olacaktır.     

Güzelliği ve çekiciliği ile aslında Cang Unhyong’un ilgi alanı dışında olması gereken iç mimar E ikinci kadın. E çok düzgün beden yapısına uygun bir şekilde her şeyi tamamen düzenli bir hayat sürüyor ve o bakışla evler dekore ediyor. Tabii onun da çocukluktan gelen bir sırrı vardır ve kusursuz güzellik ve çok düzgün bir yaşamla onu gizlemeye çalışmaktadır. Cang Unhyong o maskeyi soyar, altındaki gerçekliğe ulaşmak ister. O zaman da büyü bozulur. 

Cang Unhyong onların heykellerini yapıp iki kadının kabuklarının ve maskelerini altında gerçekte ne olduğunu keşfetmeye çalışırken kendi kabuğunu kırdığını ve dengelerini bozduğunun farkında değil. Onları merak edip gizlerini öğrenmeye çalıştıkça kendi kabuğu, maskesi parçalanıyor.

Han Kang’ın roman boyunca işlediği temalarda ünlü romanı Vejetaryen’le paralellikler, benzerlikler bulabiliriz. Toplumun insana dayattığı “normal”in nasıl bir şey olduğunu, bu normalin dışına çıkanların nasıl tepki ile karşılaşıp, dışlandığını Yonğhe’nin vejetaryen oluşu ile görmüştük aynı adlı romanda. “Sevgilinin Soğuk Elleri”nde de L benzer bir konumda ve aşırı şişmanken onu dışlayanlar “normal” bir bedene sahip olmasını dayatıyor ve zayıfladığında L’yi aralarına kabul ediyorlar.

Sanatçı ile modelin ilişkisi de bir başka koşutluk. Vejetaryen’de Yonğhe’nin ablasının kocası bir video sanatçısıdır. Hayalinde bedenleri çiçek desenlerine boyanmış bir kadın ve erkeğin aşk dolu birleşmelerinin neticesinde tek vücut olmaları ve bir bitkiye dönüşmelerinin imgesi vardır ve onun videosunu çekmek istemektedir.

“Sevgilinin Soğuk Elleri” Han Kang’ın erken dönem çalışmalarından, sanıyorum ikinci romanı, duru ve net anlatımının altına gizlenen imgeler ve şiirsellikle Vejetaryen’de olduğu gibi yine Haruki Murakami’yi anımsattı. Eleştirmenler sadece L’yi anlatsa çok daha iyi bir roman olabilirmiş demişler. Bence de E ile ilgili kısımlarda anlatı ikinci bir örnekte yineleniyormuş gibi. Sanırım Han Kang E’yi anlatarak L’nin tamamen zıttı, hatta olmak istediği kişi olsa benzer şeyler yaşanacağını göstermek istemiş. E olmasa roman mevcut sonuna varamazdı bence ama belirli bir osnu olmadığını da düşünenler var. Han Kang parçalı yapılar kurmayı seviyor. “Sevgilinin Soğuk Elleri” de üç ayrı anlatı olarak değerlendirilebilirdi. İlk bölüm birbirine bağlı ama bağımsız da okunabilecek öykülerden oluşan bir kitap, ikincisi L’nin öyküsü, üçüncü de L’nin karşıtı, aynadaki tersi olarak güzellik ve düzen timsali E. Kuşkusuz üç anlatı bir bütünü oluşturuyor ve aralarında sıkı bağlar var. Han Kang Nobel ödülünü “insan hayatının kırılganlığını gözler önüne seren yoğun şiirsel düzyazısı ile” kazanmıştı. Bu romanda bu gerekçenin örneklendiğini söyleyebiliriz. “Sevgilinin Soğuk Elleri” ilgiyle okunan, gündeme getirdiği varoluşsal sorunlarla üzerinde düşündüren, etkileyici bir roman.      

* “Sevgilinin Soğuk Elleri”, Han Kang, çev. Göksel Türközü, April yay. Şubat 2025.  

Yorum yapın