
Babaların bavulu, annelerin çekmeceleri olur. Yaşamın kuralı, kurmacası budur. Bir romanda ya da filmde bir kadın değil bir annenin eline tutuşturulan bavul, kimsenin aklına dünyanın seyahat edilecek olağanüstü güzellikteki şehirlerini getirmez. Romantik de değildir. İçinde ne olduğunu hiç merak ettirmez. O bavul bir ayrılıktır, yalnızlıktır, terk ediştir, belki bir kaçıştır. Sahnede, elinde bir bavulla görünen bir anne varsa, o bavulun içinde insanın içini acıtan bir şeyler vardır.
Annelerin çekmeceleri olur. Belki içlerinde karalanmış bir şeyler de olur. İhtimal, yazılmış da atılmamış mektuplar, alınmış saklanmış mektuplar. Fotoğraflar olur en çok. Çekmecelerde tülbentler, mendiller, havlular, misafire verilecek temiz çamaşırlar olur. Sabunlar olur. Rahat uykular için çarşaflar, nevresimler olur. Başkalarının rahatının, huzurunun teminatı eşyalar olur annelerin çekmecelerinde. Babalar bavul hazırlarken ya da bavulları düşüncelerini beklerken anneler hep çekmecelerini düzenler, tazeler. Kimsenin ilgisini çekmez, merakla açılmaz, bir beklenti yaratmaz çekmeceler.
Bu yüzden her yerde bir evi yaşatan, oğullarının bir yazar olmasındansa kendi ailesini dertsizce geçindirebilecek bir mesleği olsun isteyen annelerle, seyahat dönüşlerinde heyecan yaratan, sevinç yaratan bavulları ellerinde babalar yaşam boyu sessiz sedasız çarpışır. Sürekli yenilenen çekmeceler yaşamın devir daimini sağlarken alkışları bavullar hakkeder.
Kadına güzellemeler, övgüler o çekmeceler ilk yerleştiğinde biter.
Kadınlar, eşyalarını çekmecelere değil bavullara yerleştirmeliler. Taşınabilir bir bavulun alabileceği kadar eşyayı. Bırakalım oğullarımız da yazar olsun. Bir odaya kapanıp babalarına okutacakları kitapları yazarlarken bizler seyahatlere çıkalım. Kim bilir belki heyecanla bizi beklerler bu kez yazdıklarını okumamız için, gurur duyalım onlarla diye. Kadınlar da anneler de yazar oğullarıyla gurur duyar.
Zihnimizdeki, ruhumuzdaki çekmeceleri bir bir açalım önce, annelerimizden, büyük büyükannelerimizden kalan sararmış, ahşap kokusu, sabun kokusu sinmiş çulu çaputu bir dökelim orta yere bakalım, ne var içlerinde işe yarar? Varsa işinize yarayan, katlayın koyun bavulunuza. Heyecanla beklesin sizi bekleyenler, özlesin. Döndüğünüz seyahatlerin kokusunu alsın bavulunuzu açanlar. İyi ki geldin desinler, iyi ki varsın…
Emel Sakınç Çağlar
Orhan Pamuk’un Nobel konuşmasından ilham ile.
edebiyathaber.net (11 Şubat 2025)