Oscar Wilde’ın alegorik dünyası | Gamze Haklı Geray

Şubat 6, 2020

Oscar Wilde’ın alegorik dünyası | Gamze Haklı Geray

Masalların sadece çocuklara bahşedilen bir dünya olup olmadığını hep düşünürüm. Hatta bazıları çocukların algı düzeylerinin ötesinde, bilinçaltlarına serpiştirilmiş olumlu ve olumsuz metaforlara da dönüşebilirler. Oscar Wilde’ın ilk okumada didaktik bir anlatım izlenimini veren ama sonraki okumalarda çok boyutlu alegori ve anlamlarla bezenmiş masalsı öykülerinin çarpıcı bir dünyası var. Pek çoğumuzun çocuklukta okuduğu bu öykü masallar, Wilde’ın da kendi ifadesiyle aslında çocuklar için kaleme alınmamış. Dikkatli bir ikinci hatta üçüncü okumayla, yazarın, ince alaycılıkla dolu anlatımını, yaşadığı dönem ve topluma yönelik sert sosyal eleştirilerini o masalların satır aralarına gizlediğini farkedebiliriz. Oscar Wilde, Viktorya toplumunun geleneksel, yüzeysel ve maddi değerlerini yerden yere vurma eğilimi ile ünlüdür. Wilde’ın her öyküsü, buruk bir masalın ötesinde, yetişkinlerin ruhunda bile kemirgen bir hüzün duygusu yaratan kırılganlığa ve estetiğe sahip.

O dönemde yazdığı masalların anlatımında, Logos ve Pathos ya da Eros kavramlarına gönderme yapar. Logos, eril mantığı, gizemin ortaya çıkışını, yeni rasyonel bir bilginin gelişini temsil eder. Oysa Pathos veya Eros, ikili ilişkilerde, duygulara, şefkate, tutkuya, gerçek aşka yönelik bir kavramdır. Eros, dişil bir arketiptir. Martin Fido’nun anlatımına göre Viktorya döneminde  dişil prensip günümüzdeki örneklerinden daha fazla değersiz gösterilmiş, orta sınıf olarak adlandırılan kadınlar, aynı sınıfın erkekleri ile karşılaştırıldığında, eğitim ve kariyer olanaklarından yoksun bırakılmıştı. Öyküler ve masallar ahlak dersleriyle ilgilenirler. Gurur, açgözlülük, saygı eksikliği, bencillik, kibir, kendini gerçekte olduğundan daha fazla öne çıkarmanın günahı, alaycı ve aşağılayıcı davranışların farkedilmeyen etkileri ile birlikte özveri, bağlılık, sonsuz aşk, vericilik gibi olumlu davranışlar sembollerle anlatılır. Logos, erkeklikle ilişkiliyken, Eros’la ilgili arketipler kadınlığın örtülü tezahürleri olarak kategorize edilebilir.

Masal ve halk hikâyeleri geleneği, on dokuzuncu yüzyılın sonunda, kültürel milliyetçilerin yer aldığı İrlanda’da yaygın bir popülerliğe sahipti. Oscar Wilde’ın ünlü masal öykülerine döndüğümüzde, her birinin taşıdığı çoklu anlamları farkedebiliriz. Örneğin, Bülbül ve Gül’de, bülbülün özveri, sevecenlik, anaçlık, estetik ve sanat duygularını, gülün, gerçek aşkı ve zorluklarını dile getirmesini, anlatıdaki kızın, materyalizmi, öğrencinin ise saflığı temsil ettiğini anlayabiliriz. Yüzeyin altını kazımamız, alegori madenciliği için kolları sıvamamız gerekir.

Wilde, eski Pers mitlerinde ve bizdeki klasik edebiyatta da yer alan bülbül ve gül metaforuna başvurur.

Gülün Eros’u simgelediği, daha karmaşık katmanları çağrıştırabileceği apaçık ortadadır. Masalları okurken Jung psikolojisine, yaratıcı sürecin kendisine, hatta arketiplere başvurmak tüm okumalarımızı zenginleştirir. Hikâyenin sonunda öğrenci, aşktan vazgeçip metafiziğe, bir zamandır ara verdiği tozlu kitabın sayfalarına döner. Mutlu Prens öyküsünde anlatılan kalp, ölümsüzlüğü sembolize eder. Dış görünüşün aldatıcılığı, geçiciliği, kendinden daha az şanslı olanlara yönelik yapılan özveriler, masaldaki kırlangıcın geçici zevkleri geciktirerek dostluğu öğrenmesi ve bu uğurda canını bile vermesi anlatılır. Toplumun egemen sınıfının alt sınıfları sömürmesi ve ikiyüzlülüğü dile getirilir. Ama, mutlu prens onca yıl, duvarların ötesine bakmaya hiç uğraşmadığından insanların sefaletini gözardı ederek yaşamamış mıdır? Masal, tüm kıymeti yittiği düşünülen prens heykelinin ve ölü kuşun, Tanrı’nın bir meleği tarafından, cennete götürülmek için seçilmeleriyle sonlanır. İyilik ödüllendirilir.

Wilde öykülerinde çokça tekrarlanan kırmızı renk ve bahçe sembollerine de rastlarız. Edebiyatta derdimizi kapalı bir dille anlatmanın vazgeçilmez büyüsü var. Bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi okura daha kolay kavratabilmek için onun yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle canlandırmaya çalışırız.

Alegori çekiciliğinin bir kısmı, çocukluk ve gençlikte sahip olduğumuz açıklık ve duyarlılık nedeniyle daha çok o dönemin fantezilerine dokunur. Farklı sembolik seviyelerle, okurlar metinlerde değişik tatlar bulabilirler. Yazar alegoriyi elbette metnin içindeki metaforik anlamı kuvvetlendirmek, kendi bakış açısını türlü durumlarda ortaya koymak için de kullanır. Wilde’ın, bireyin bencilliğine tutarlı bir biçimde yaptığı vurgu, sevgiyi ve sanatı yüceltmesi, acı çekenlere yönelik sergilediği şefkat duygusu sadece yaşadığı dönemde değil, günümüzde bile hak ettiği ilgiyi görmedi.

Kaynaklar

1.      Oscar Wilde. Bütün Masallar Bütün Öyküler Türkiye İş Bankası Kültür yayınları. Çevirmen: Roza Hakmen ve Çevirmen Fatih Özgüven (2019)

2.      ‘Suffer the little children’: Irish revivalism and the fairy tales of Oscar Wilde. Brandon Jernigan. American Journal Experts (2014) s; 277-290

3.      Fido, Martin.  Oscar Wilde: An Illustrated Biography.  New York: Peter Bedrick, (1973)

4.      Snider, Clifton. Eros and Logos in Some Fairy Tales by Oscar Wilde: A Jungian Interpretation. September 1993. Victorian Newsletter. Fall (1993). Issue 84, s:1

Gamze Haklı Geray – edebiyathaber.net (6 Şubat 2020)

Yorum yapın