Orta yaş krizi ya da yaşamın ikini yarısında anlam arayışı | Serkan Parlak

Kasım 11, 2021

Orta yaş krizi ya da yaşamın ikini yarısında anlam arayışı | Serkan Parlak

Uygun işi bulduğumuzda, doğru insanla evlenip çocuğumuz olduğunda, nihayet bir ev ve otomobil satın aldığımızda hayatımızı rayına oturttuğumuzu, düzenimizi kurduğumuzu varsayarız. Ancak işe bakın ki yetişkinlik hayatı önümüze beklenmedik gündemler çıkartır. Genellikle otuzlu yaşların ortasından kırklı yaşların sonlarına kadar belli dönemlerde o güne kadar yaptığımız seçimleri sorgulamaya başlar, sınırlarımızın farkına  varır ve çoğu zaman kendimizi sıkışmış hissederiz. Orta yaş krizi olarak adlandırılan bu sürecin gerçekten var olup olmadığı hâlâ sorgulanıyor. İnsanlar, bu dönemde yapılıp edilenleri ani bir çılgınlık, hatalı davranışlar olarak değerlendirebilmekte, olup bitenin bir anlamı olabileceği ihtimalini reddetme eğilimine girebilmektedir. Bazıları orta yaş döneminde sakin bir biçimde yola alır görünürken, her ne olursa olsun bu dönemde çok çeşitli çalkantıların ve kafa karışıklıklarının ortaya çıktığı tartışmaya gerek olmayacak kadar açıktır. Bu dönemde kendimize tekrar tekrar sormamız gereken temel soru şudur: “Bu sonuç, bu olay içimdeki hangi temel meseleden ya da meselelerden kaynaklanıyor?”

Herkesin geçmişi, kökenleri ve duygusal sıkıntılarına dair hikâyesi farklıdır.  Orta yaş krizindeki bireylerin kendiyle ilgili algıları ve hayata katılım tarzlarında değişimler göze çarpar ve işler hiç de iyiye gidiyor gibi görünmez. İnkâr, eski planları yeniden hayata geçirme gayreti, yeni bir proje, yeni bir iş, yeni bir ilişki, yeni bir ideoloji, bağımlılıklara sürüklenme derken kendi kendine tedavi planının bir şekilde sonuna gelinir. Sonunda hepsinin anlamsızlıkları kabul edilip, derin bir hayal kırıklığı ve öfke içerisinde terapiye başlanabilir ya da harap yaşamlara doğru yol alınır ya da her ikisi bir süre birlikte devam edebilir.

Kişilerin, hayatları boyunca yapmış oldukları en derin soruşturma ve kim olduklarını öğrenme serüveni tam da burada başlar aslında. Yaşamın ikinci yarısında anlam arayışı yolculuğunda yaşamın yönelttiği temel sorular şunlar olabilir:

*Yaşam yolculuğunda sizi buraya, şu ana getiren şey nedir?

*Hangi güçler, aile, sosyal ortam, hakikatinizi şekillendirmiş, beslemiş veya onu kısıtlamış olabilir?

*Kimin hayatını yaşıyorsunuz?

*Neden her şey yolundayken bile ters giden bir şeyler varmış gibi geliyor?

*Neden beklentilerimizle ilgili çok fazla hayal kırıklığı, ihanet ve yenilgi hissediyoruz?

*Neden başkalarından ve kendinizden bu kadar çok şey saklamanız gerektiğine inanıyorsunuz?

*Neden yaşam başka bir yerde, size danışılmaksızın (veya çok az danışarak) yazılan bir senaryo gibi geliyor?

*Neden ruhunuzla ilgili düşünceler sizi rahatsız ediyor ve çok uzun zaman önce kaybettiğiniz yakın bir arkadaşınız gibi geliyor?

*Neden yaşadığınız hayat, ruhunuzun arzularıyla karşılaştırıldığında bu kadar küçük kalıyor?

*Ruhunuzun çağrısına ve şimdikinden daha geniş bir ikinci yaşam için size yaptığı davete karşılık vermek için şu an neden doğru zaman?

Orta yaş sıkıntılarının bilinç seviyesine çıkması özel ilişkilerle başlar. Özel ilişkiler yuva beklentisi, kimliğimizin onaylanması, doyum ve korunma duygularımızla yüklüdür. Zaman geçtikçe kusurlu faniler olduğumuzu anlarız, senaryolar sarsılır ve çatışmalar başladıkça birbirimizi suçlarız. Kariyer hakkında, işimiz bizim için uygun olsun ya da olmasın, hedefler, maaş, yatırımlar ve statüden gelen doyum ve tatmin duygusu zamanla azalır. Çevremize, kendimize bütün samimiyetimiz ve dürüstlükle bakalım. Maddiyat gerçekten işe yarıyor mu ve bedeli nedir? Ruhumuz kendini şöyle gösterir: can sıkıntısı, bıkkınlık, olup bitene aldırış etmezsek değişen uyku düzeni ve yeme-içme alışkanlıkları, kaçamak ilişkiler, rahatsız edici rüyalar, bağımlılıklar…  Bütün bunların ortak noktası görünürde kendi seçtiğimiz, fayda saylayacağını düşündüğümüz bütün planların iflas etmiş olmasıdır.

Beklenenleri yaptığım halde neden hayatımın iyi olmadığını ya da yanlış giden bir şeyler olduğunu hissediyorum? Bu deneyimleri hayatımız boyunca birçok kez yaşarız. Hastalık, ölüm, işten ayrılma, boşanma, çocukların evden ayrılması… Neden yaşadığımız ya da kim olduğumuz konusunda yaşadığımız şok zamanlarıdır bunlar. Ailemiz ve kültürümüz üzerinden içselleştirdiğimiz sahte benliğimiz yıkılır. Geleneksel kültürlerde insanların bu tür zamanlardan geçişlerini düzenleyen toplumsal ayinler vardı. Günümüzde, modern zamanlarda bu tür durumlarda yaşanan ayıplanma, alaya alınma, acınma ve arkadaşlarımızla aramıza girecek olan mesafeyi düşünelim.

Her ne kadar kafa karıştırıcı, zorlu ve ürkütücü de olsa var olan yaşam tarzına ve onunla ilişkili ritüellere bir tür tepki olarak görünür olan orta yaş krizi; kişinin eski hayatıyla tam bir zıtlık oluşturan yeni bir kimlik, yeni değerler, kendi benliğine ve dünyaya yönelik yepyeni tutumlar edinmesi için yapılan bir davettir. Bu karanlık ormana her kişi farklı patikadan girer. Ruhsal ve psikolojik bütünlük gerektiren bu bilinçli yolculuk, yapılmaya değer tek yolculuktur. Kişi çektiği acıda değil ıstırapta daha derin bir anlam deneyimlemeye davet edilir. Karanlık ormandaki yolculuğuna devam etme cesareti gösterdiği takdirde, eski yaşam -var olma biçimini aşacak yeni bir yaşam- var olma biçiminin ortaya çıkacağı gerçeğini kavramaya çağrılır.

Kaynak: James Hollis, Yaşamın İkinci Yarısında Anlam Arayışı, Sonunda Gerçek Anlamda Nasıl Büyürüz? İletişim Yayınları

edebiyathaber.net (11 Kasım 2021)

Yorum yapın