Yazarın Odası: Cem Kalender | Meltem Dağcı

Ocak 2, 2020

Yazarın Odası: Cem Kalender | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Cem Kalender’i, arkadaşı Mazlum Alptekin ile konuştuk.

1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Cem yazılarını genellikle odasında yazar. Yazmaya başlamadan önce çikolata, dondurma yemeye hazırlanan bir çocuk gibidir. Bazen eli ayağı titrer, hemen yazmaya koyulsam diye heyecanlanır. Yazmaya başladığı hemen anlaşılır. Çat çat tuş sesleri duyulmaya başladığında yazıyor demektir. Bilgisayarı bu kadar hoyrat kullanan, tuşlara bu kadar sert ve kaba basan başka bir yazar yoktur herhalde. Öyle ki tuş sesleri çok ötelerden duyulur. Bir de gün içinde sık sık not alır, bazen ilgisini çekecek bir şey söylediğimiz zaman tekrar ettirir. Sonradan anladık ki Cem beğendiği cümle ya da kelimeleri not edip o notları bilgisayara geçirir.

2) Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Cem, bu konuda çok cömerttir. Okuduklarını ve yazdıklarını arkadaşlarıyla paylaşır. Beğendiği kitapları tavsiye eder, edinmemiz için de baskı yapar. Okuma ve yazma üzerinde saatlerce konuşur ama bunu entelektüel gevezelik gibi yapmaz, bir çaycıda, meyhanede, halı sahada ya da yolda yürürken gündelik konuşmaların içinde yapar. Yazarlar dışarıya biraz kapalı kişiliklerdir, diye düşünüyorum. Ama bu Cem’de pek öyle değildir. Yazdıklarını, yazmayı tasarladıklarını her zaman büyük bir heyecanla anlatır.

Yazdıklarıyla ilgili de konuşur, bunu yakın arkadaşlarıyla paylaşır. Mesela henüz bitirdiği romanı daha yazmaya başlamanda bana ayrıntılı biçimde anlatmıştı. Sonra yazdıklarını bölüm bölüm gönderdi.

3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Okumayı seven arkadaşlarıyla yazdığı metnin her aşamasını paylaşır. Bölüm bölüm gönderir, fikir alır, onun üzerinde dönüp düzeltme ekleme yapar. Henüz bitirdiği romanın her aşamasını bana okuttu, fikir istedi. Söylediklerimi kulak ardı etmez hiçbir zaman, enikonu düşünür. Tüm kitaplarıyla ilgili ne düşündüğümü merak eder. Acayiptir, zekidir, çok farklı işleyen bir zihni vardır ama egosuzdur, söylediklerimi önemser, yazdıklarına dair eleştirileri açık yüreklilikler kabul eder.

4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Ritüeli yoktur ama derin obsesiftir Cem. Simetri hastalığı vardır. Bilgisayarın başına oturduğunda etrafında dikkatini dağıtacak seslerden, nesnelerden acayip rahatsız olur, onlardan kurtulmak için epey bir çaba sarf eder, sonra da boynuna bir bez parçası koyar, – bildiğiniz temizlik bezi ya da tülbent gibi- bunu ritüel olsun diye yapmaz elbette, boynu kısmının açık olmasından nefret ettiği için yapar. Boynu açık olursa sanki biri arkadan kılıçla kafasını gövdesinden ayıracakmış gibi korkar.

5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Sürekli yeni kitaplarla, tarzlarla çıkıyor karşıma. Dini metinlere çok hakimdir. Ursula Le Guin’in Devrimden Önceki Gün’ü okuyordu en son ama bu aralar edebiyat dışı kitaplarla daha haşır neşir. Özellikle antik dönem metinlerine çok ilgilidir. Sümer mitolojsini neredeyse ezbere bilir. Bu her zaman böyleydi ama bu aralar çok daha fazla. Ayrıca Mezopotamya tarihi ve mitolojisi ile ilgili ne bulsa okuyor.

edebiyathaber.net (2 Aralık 2020)

Yorum yapın