Nurhaklardan hüzünlü, ılık bir rüzgâr esintisi: “Işkın” | Göknur Yumuşak Yazıcı

Şubat 18, 2016

Nurhaklardan hüzünlü, ılık bir rüzgâr esintisi: “Işkın” | Göknur Yumuşak Yazıcı

iskinBir anı romanı olarak Işkın çok güzel kurgulanmış. Yalın, akıcı, şiirsel bir dil kullanmış yazar. Romanı okurken çok mutlu oldum. Kendimi romanın bir kahramanı gibi hissettim. Çünkü seksenli yıllarda ben de Elbistan’da yaşıyordum.

Seksenli yıllarda yaşanan benzer birçok hikâyeyi temsil ediyor Îsko’nun hikâyesi. Buna benzer hikâyeler sıradandı o zamanlar. Birçok insan romanın kahramanı Îsko gibi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok yerine savrulmuştu. O zamanlarda yaşananların yazılması gelecek kuşaklara aktarılması çok önemli. Bu anlamda Işkın güzel bir eser olmuş. Kitabı okuyan Elbistan bölgesi mültecileri mutlaka kendilerinden bir şeyler bulacaklardır bu romanda.

Alevilik konusunda çok güzel tanımlamalar var kitapta. Kısaca Aleviliği merak edenler için harika bir kaynak. Sıkmadan ve roman tadında anlatmış yazar. Ben Alevi olduğum halde ailem hep kendini gizlediği için bize hiçbir şey öğretemedi. Romanın ilk sayfalarını okurken Alevilik konusunda ne kadar bilgisiz olduğumu anladım. Elbistan’da her zaman Kürt Alevilere karşı ayrımcılık ötekileştirme yapılıyordu. İşyerleri yakılıyor yağmalanıyordu. Özellikle 12 Eylülden sonra can güvenliğimiz hiç yoktu.

Dolayısıyla ailem sürekli bize kendimizi gizlememizi söylüyordu. Bu yüzden Alevilikle ilgili hiçbir şey öğretemediler. Bu anlamda romanı okurken köyde doğup büyümediğim için çok hayıflandım.

Îsko’nun okulda yaşadıkları ve tüm yaşamına etkileri Kürt sorununun çocukları nasıl etkilediğini çok güzel anlatıyor. Benzer şeylere birçok Kürt çocuğu maruz kalmıştır ve halen maruz kalıyorlar.

Betimlemeler çok güzel. Mehmet Uzun ve Yaşar Kemal’i çağrıştırdı bende. O bölgenin doğasını, köy yaşantısını, insan ilişkilerini güzel anlatmış yazar. Roman beni alıp Nurhakların eteklerine götürdü. Dere tepe dolaşıp oralar da yaşadım romanı okurken. Demircinin kaval sesini, kuzuların melemesini, derenin şırıl şırıl akmasını duyumsadım. Çok duygulandım, etkilendim.

Yazar devrimci mücadelenin o günkü şartlarda Nurhak Dağı’nın eteklerindeki köylerde nasıl başladığını; nasıl geliştiğini; köylülerin politize olmalarını didaktik olmadan roman tadında anlatmış. O dönemle ilgili özeleştiriler ve siyasi yapılanmaya karşı eleştirileri gerçekçi bir dille anlatılmış kitapta. Bu anlamda genç kuşaklar için o dönemle ilgili güzel bir kaynak oluşturuyor roman.

Bölge insanın ekonomik mücadeleleri yaşama tutunma çabaları yalın bir dille anlatılmış. Elbette ülkemizin bütün bölgelerinde bu tür ekonomik mücadeleler var. Fakat güvenlik ve başka siyasi nedenlerle Kürt Aleviler hep dağlık bölgelere yerleştikleri için onlar çok daha dezavantajlı konumdalar bu anlamda.

Romanın yalın ve akıcı olması çok zevkle okunmasını sağlıyor. Genelde gerçek olaylardan kurgulanması kurmacanın olmaması romanı daha gerçekçi yapmış. Nurhak ve civarında o yıllara ait olaylar anlatıldığı için tarihe ışık tutacak bir eser.

Yazarın ilk roman deneyimi olmasına rağmen oldukça başarılı. Önemli olan kişi istiyorsa yazmaya başlamasıdır. Zaman içerisinde kişisel yetenekler ortaya çıkar. Yazdıkça hep bir adım ileriye taşır kendini yazar. Bir yazarın ne öğrenme ne de yazma serüveni hiç bitmez. Yaşamı sonlanıncaya kadar bu süreç hep devam eder.

Dolayısıyla yazarın bu başarısı roman yazmak isteyenlere bu konuda başarılı olabileceklerini, bu anlamda eğitim almalarının şart olmadığını gösteriyor. Bu anlamda bu roman ve yazarı yeni yazmaya başlayanlara yol gösteriyor, örnek oluşturuyor, ışık tutuyor.

Hemşerisi olarak İsmail Güner’le gurur duydum. Böyle bir eseri yazın dünyasına kazandırdığı için emeklerine sağlık. Kalemi sürekli yazsın. Başarılarının devamını diliyorum.

Göknur Yumuşak Yazıcı – edebiyathaber.net (19 Şubat 2016)

Yorum yapın