Nesrin Baytok’a göre yazmanın 8 kuralı!

Ekim 20, 2014

Nesrin Baytok’a göre yazmanın 8 kuralı!

Nesrin_Baytok_R1İlk romanı yenilerde yayınlanmış biri olarak, başlarda yolumu el yordamıyla buldum galiba. Yazmaya başladığım sıralarda yerinde öneriler aldım. Edebiyat yolculuğumun başlangıcı, eğitici bir sürecin de başlangıcı oldu. Yararlandığım önerileri burada yansıtmak istiyorum.

Katıldığım roman atölyesinde beni en mutlu eden öneri, yazarken yanımda bulundurmam gereken bazı kitaplarla ilgili listeydi.

1-Küçük bir kütüphaneniz olsun: Yazmaya karar vermiş olan edebiyat yolcusu, uzun bir yola koyulmuş demektir. Yazma serüveni sonsuz bir yolculuktur. Bu yolculukta size edebiyat valizi gereklidir; içine okumanız gereken kitapları koyacağınız bir valiz kütüphane. Bu kitapları belirlerken mutlaka Türkçe sözlük, imlâ kılavuzu, eş ve karşıt anlamlılar sözlüğü, Türkçenin sorunları hakkında bir sözlük, ihtiyaca göre argo sözlük gibi sözlükler seçmeniz yararlıdır. Bunların yanına yazma sanatı hakkında birkaç kitap eklenebilir. Ayrıca yazacağınız konuda araştırmanıza yardımcı olabilecek kitaplar seçmelisiniz. Okuma listesine aldığınız kitapları ekleyince önemli bir hazırlık tamam demektir.

Ben bu tavsiyeden çok yararlandım.

2-Yazarken kullanacağınız mekân için hazırlık yapın: Siz ve küçük dünyanız! Rahat bir sandalye ve bilgisayarınızı koyabileceğiniz küçük bir masa yeterlidir, bir de kitaplık tabii. Ortam yeterince aydınlık olmalı. Gece çalışanlardansanız özellikle ihtiyacınız olacak. Yanı sıra sessiz bir mekân idealdir. Ortama istediğiniz sesi kendiniz katmalısınız. Müzik gibi… Bunları sağladığınızda, mekânın büyük veya küçük oluşu önem taşımayacaktır. Saatin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

3-Yazacağınız konuda zihni hazırlık yapın: Yazmak uzun bir yolculuk… Öykü, yola koyulmadan önce kafanızda şekillenmiş olsun. Omurgasını belirlemeden yazmaya başlamayın. Olay örgüsü ana hatlarıyla ortaya çıksın. Yol haritasını not edin.

4-Karakterleriniz için özgeçmiş hazırlayın: Yazma serüveninin başlangıcında aldığım tavsiyelerden biriydi ve çok işime yaradı. Öyküdeki karakterleri ayrı bir yere sıralayın. Ana karakterden başlayın. Ona bir özgeçmiş hazırlayın. Bunu yapınca artık o karakter sizinle birlikte yaşamaya başlıyor. Birlikte seyahate çıktığınız kişi haline geliyor. Elbette bütün karakterler için gerekmez ama birkaçı için bu hazırlığı yapmak fena fikir değil. Belirlediğiniz bütün özellikleri not alın ama bunları kitaba yazmak zorunda değilsiniz. Bu özgeçmiş özellikle size gerekli, okura değil. Anlatacağınız olayın kahramanı olan kişiyle tanışmanın iyi bir yolu.

5-Karakterlerinize acımayın: Başlarda yazdığım hiçbir karakter kötülük yapamıyordu. Zamanla bu duygudan kurtuldum. Yazdığım karakterler, olay akışı içinde gerekeni yapabilen kişiliğe dönüştüler. Yazdıklarımın benden bağımsız hale gelmesi bu sayede oldu. Bu aşamaya gelmem uzun zamanımı aldı diyebilirim. Sonunda kendimi anlatmadan yazabiliyordum.

6-Kısa cümleler kurun: Bu süreçte yararlandığım bir öneri de şuydu: Yazdığınız cümleler uzun olmasın!

Paragrafa yakın uzun cümleler kuran birisi olarak başlarda çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. Sonradan, yazdıklarım üzerinde çalışarak kısa cümleler kurabilmeye alıştım. Anlaşılır bir yazı için büyük kolaylık oluyor, bu tarz yazmak. Ayrıca bir yan faydası da şu: Kelimelerle oynayarak cümleleri değiştirme egzersizi yapmış oluyorsunuz. Bir kelimenin cümledeki yerini değiştirerek, vurgulamak istediğiniz noktayı da değiştirebildiğinizi keşfediyorsunuz.

7-Kendi editörünüz olun: Sevdiğim bir başka öneri “Kendi editörünüz olun” idi. Yazdıklarımı önce kendim düzelttim. Çok beğendiğim halde ana konu ile alakasız bulduğum bölümleri kendim çıkardım. Bu, zaman alan bir iş ama yazmayı çok geliştiriyor.

8-Yazdıklarınıza acımayın: Bir önceki paragrafın devamı niteliğindeki bu öneriye başlarda soğuktum. Yazdığım bir cümleden bile vazgeçemezdim. Sonraları bütün bölümü atabilir hale geldim. Yazmak istediğim ana olaydan uzaklaştıran her türlü parlak ifadeyi rahatça silebiliyordum. Hatta yayınlanan romanımdan önce, iki ayrı konuda yazdıklarımı bile kenara koyuverdim.

Bu aşamada söylemeliyim ki, yazma eylemi, direksiyonda kilometre yapmaya benziyor. Sürücü koltuğuna ne kadar çok oturursanız o kadar iyi sürersiniz. Ehliyet almak yetmez, trafikte uzun zaman araba kullanmak gerekir. Yazarken de aynı, ne kadar çok yazarsanız o kadar iyi. Anlatım diliniz kolaylaşır, anlatmak istediklerinizden kopmadan, odaklanarak yazabilirsiniz.

Son olarak, bence edebiyat açısından insanlar ikiye ayrılır:

– Hayatı roman olanlar.

– Hayatı, roman kahramanı gibi yaşayanlar.

Bir üçüncü seçenek daha var ancak kural dışı bir durum olduğu için “İstisnalar kaideyi bozmaz” diyerek ikiye ayırmayı sürdüreceğim. Bu istisna şudur: Hayatı roman olanların aynı zamanda o romanın kahramanı olması…

Yazarken bunları harmanlar, uygun bir sırayla anlatırız. Sözcüklere derin anlam kazandırmaya çalışırız. Onları yan yana getirerek sihirli cümlelere dönüştürmek isteriz. Zevkle okunan metinler ortaya çıkarmak en büyük emelimizdir.

Her şey bir sözcükle başlar.

edebiyathaber.net (20 Ekim 2014) 

Yorum yapın