Modern bir “Frankenstein” öyküsü: Festergrimm | Burak Soyer

Ocak 2, 2023

Modern bir “Frankenstein” öyküsü: Festergrimm | Burak Soyer

Thomas Taylor’ın çok okunan “Tuhaf Deniz Kasabası” serisinin son kitabı Festergrimm, artık “bizden biri” olan karakterleri, Frankenstein’a bol bol selam gönderen içeriği, adı konulmamış bir şekilde metinler arasında dolaşarak okura gizem, gerilim, macera dolu fantastik bir hikâye sunuyor. 

İngiliz yazar Thomas Taylor tüm dünyada olduğu gibi bizde de seri kitaplarıyla hayli ilgi gören bir isim. Hem genç hem yetişkin okurları fantastik maceralara sürükleyen Taylor’ı aslında Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın kapak resminden tanıyoruz. Thomas Taylor, aile mesleği denizcilik yerine illüstratörlüğü seçip sanat okulunu bitirir bitirmez bu “ağır işi” üstlenerek rüştünü henüz o yaşta ispat etmiş. Sonrasında çizimlerinin yanına hikâyelerini de eklemiş ve tüm dünyada çok okunan gençlik romanları yazmaya başlamış. Ardından da “Tuhaf Deniz Kasabası” serisi gelmiş. Serinin ilk üç kitabı Malamander, Gargantis ve Shadowghast – Karakasvet ile büyük ilgi gören yazar, şimdi de yine Genç Timaş etiketi, Barış Purut çevirisiyle çıkan dördüncü kitap “Festergrimm” ile Türkiyeli okurların karşısında. Thomas Taylor, “Festergrimm”de bu kez, artık “bizden biri” olan karakteri de yanına alarak, kendi evimizi gibi benimsediğimiz Tuhaf Deniz Kasabası’nın geçmişine dair macerası bol, gizemli ve fantastik bir öykü sunuyor.

Her şey Tuhaf Deniz Kasabası’nın kör talihi Sebastian Yılanbalık’ın kasabaya geri dönüşüyle başlıyor. Bu kötü adamdan zamanında çok çekmiş ama onu her şekilde alt etmeyi başarmış Büyük Nautilus Oteli’nin Kayıp Eşya Koruyucusu Herbie Limon ve onun gözü pek kadim dostu Violet, Yılanbalık’ın kasabaya haybeye gelmediğini, yine bir işler çevireceğini tahmin edip otelin sahibi Leydi Kraken’a durumu bildirir. Ancak Kraken, Yılanbalık’ın bu kez “hayırlı” bir iş için kasabaya geldiğini ve kendisinin de bundan haberdar olduğunu söyler. Sebastian Yılanbalık’ın Tuhaf Deniz Kasabası’na yaptığı ziyaretin amacı hesapta uzun süredir kapalı olan ve bölge eşrafının çoktan unuttuğu balmumu müzesini açmaktır. Konu kulaktan kulağa yayılmaya başlar ve kitapta yer alan Fosil Hanım’dan Doktor Deryadeniz’e, Kaptan Pimm’den Bay Yumuşakça’ya kadar herkesi bir telaş alır. Zira Sebastian Yılanbalık’ın açmayı tekrar açmayı düşündüğü Tuhaf Balmumu Heykelleri Müzesi, Tuhaf Deniz Kasabası’nın ve orada yaşayan herkesin geçmişine dair ürpertici izler taşımaktadır. Sayfalar ilerledikçe bu izler katlanarak genişler ve onun sırrını çözmek için Sebastian Yılanbalık’ın peşine düşen Herbie Limon ve Violet sayesinde çok eski zamanlarda, kasabada bir robot kâbusunun yaşandığı ortaya çıkar. Bu kâbusun hayaletinin tekrar ortaya çıkıp kasaba halkına o günleri hatırlatmasının dumanı hâlâ tüterken daha eski bir zamanda yazılmış ve yine kahramanlarımızı yakından ilgilendiren bir kitabın varlığından da haberdar olurlar. Artık Limon ve Violet için kapılar teker teker açılmaya başlar ve her kapı açılışında da Tuhaf Deniz Kasabası’nın geçmişinin zincirlerine birbirileriyle bağlantılı yeni yeni halkalar eklenir. Kasabada bunlar yaşanırken herkes tam olarak “üç maymun”u oynamasa da Limon ve Violet’in de bunları deşelemekten duydukları rahatsızlığı dile getirirler. Tüm bunların nasıl ortaya çıktığını, robotun lanetini, Yılanbalık’ın kasabaya gelip de ortada balmumundan parmaklar dolaşmaya başlayınca tekrar canlandığını ve bizim kafadarların olayı tek bir ipucu kaçırmadan, adım adım nasıl çözdüğünü Festergrimm’de bulmak mümkün. Ancak ben buraları okurların merakını cezbetme işini yüklenme pahasına üzerime alıp pas geçerek kitabın meramına değinmek istiyorum. 

Festergrimm için öncelikle bir Frankenstein güzellemesi desek yanlış olmaz sanırım. Çünkü balmumu heykellerinin gizemi çözülmeye başladığı andan itibaren yazar Thomas Taylor, Mary Shelley’ye “kucak dolusu” sevgiler gönderip, edebiyat tarihinin en korkunç yaratığı Frankenstein’a özellikle kasabanın yaşadığı “robot kâbusu” aracılığıyla selamlarını birinci ağızdan iletiyor. Bunu yaparken de bir anlamda Taylor’ın yeteneği sayesinde adı konulmamış bir metinler arası yolculuk başlıyor ve böylece Festergrimm, katman katman derinleşerek her bir karaktere dokunan bir roman kıvamına geliyor. Thomas Taylor’ın akıcı üslubu ve zengin hayal gücünü eksiksiz olarak kitabın her yerine yerleştirmesi de Festergrimm’i gizemle fantazyanın, macerayla ucundan da olsa korkunun birleştiği, diğer üç kitabı daha önce okumuş ya da okumamış fark etmeksizin seriye dahil edilerek de tek başına okuru peşinden sürükleyen, kendi yolunu çizmiş bir roman olarak ele alınıp okunabiliyor.  

edebiyathaber.net (2 Ocak 2023)

Yorum yapın