“İnsan hem parçalı, hem bulutlu” | Şule Tüzül

Aralık 19, 2022

“İnsan hem parçalı, hem bulutlu” | Şule Tüzül

Tuğçe Isıyel, ne yazsa okurum, diyebileceğim yazarlarımdan. Yıllardır takip ediyorum yazılarını. O bir klinik psikolog, psikoterapist. Sanmayın ki yazıları sadece psikoloji üzerine. Yazılarında hem mesleki uzmanlığını ve birikimini yansıtıyor, hem edebiyattan müziğe, fotoğraftan resme, felsefeden tarihe alabildiğine geniş bir yelpazede anlatacaklarını harmanlanıyor, hem de tüm bunları son derece sade, akıcı, herkesin anlayabileceği bir dilde, sanki kelimeler öylece kaleminden dökülüvermiş gibi bir doğallıkta harika metinlere dönüştürüveriyor. 

Yazılarından oluşan ilk kitabı Ya Hiç Karşılaşmasaydık* başucumda, ilk yayınlandığı Ocak 2020’den beri. Ne zamandır bekliyordum yeni kitabını. Parçalı Bulutlu Kasım 2022’de yayımlandı. 

Doğa, tüm yazılarının vazgeçilmez bir parçası. Ancak Parçalı Bulutlu’da doğa ile daha çok yakınlaşmış bir Tuğçe Isıyel görüyoruz. Bunda İstanbul’dan Bozcaada’ya taşınmasının etkisi büyük, yazılarında bunu dile getiriyor zaten. Parçalı Bulutlu’daki doğa, yazılarının lezzetini daha çok arttırmış. Öyle ki kitaba başladığımda içimde müthiş bir ferahlık, özlediğim bir şeyle karşılaşma hali içinde buldum kendimi. Haberlere, gazetelere, televizyona, sosyal medyaya bakıyoruz, içimiz dışımız, ruhumuz kir pas içinde, çamur içinde kalıyor. Nefessiz kalıyoruz. Parçalı Bulutlu’yu okumaya başladığımda, içimden bir oh çektim, oh be dedim, rüzgarlardan bahsediyor bu kitap. Lodostan, poyrazdan, mevsimlerden, dalgalardan, denizden, ağaçlardan, dağlardan bahsediyor.  Bir adada, anakaradan kopuk yaşamanın nasıl bir şey olduğunu insan merkezli bir dilin sözcükleri ile değil, doğanın dilini kullanarak anlatıyor. Gökyüzünün, bulutun, yağmurun, güneşin diliyle anlatıyor. Havanın, suyun, toprağın diliyle… 

Zaten “ada rüzgarından ilham almış yazılar” diyor kitapta yer alan yazıları için. 

Bu kitapta doğayla bütünleşmiş, özdeşleşmiş bir insanın deneyimleri var. Doğayla savaşan değil, doğayla uyum içinde olmaya özen gösteren bir insanın deneyimleri. Bazen bir üzüm tanesinin yerine koyuyor kendini. Bazen bir ağacın. Doğadaki hemen her şey başka bir şeyleri çağrıştırıyor, çağırıyor, doğa yön veriyor yaşama bu yazılarda.

Isıyel, bir ada deneyimini anlatıyor. Ama bu öyle bir anlatı ki, her okur, hem de hiç yerinden kıpırdamadan, kendi adasının deneyimleri ile yakınlık kurabilir bu satırlarda. Isıyel’in sözcüklerinin böyle bir gücü var: içinizde bir yerlerde sessizce bekleyen, bihaber olduğunuz soruları ayaklandırıyor, cevap bulasınız diye değil, kendinizle biraz daha karşılaşasınız diye… 

“Bu coğrafyayı anlamak benim için üzümü anlamakla eşdeğer,” diyor. Bozcaada’yı anlamak için önce üzümü anlamak gerekiyor. Bugün geldiğimiz noktada yaşadığımız coğrafyalar, o coğrafyanın doğasıyla adil, dürüst, sahici ve içten ilişkiler kuramadığımız için yaşanmaz hale gelmiyor mu? Anlamaya çalıştığımız şeyleri düşündüm Isıyel’in bu cümlesi üzerine… Siz de bir düşünün; birçoğu üzümü anlamanın yanında ne kadar anlamsız ne kadar yorucu, ne kadar kaygı verici… Bir yerlerde hâlâ üzümü anlamaya çalışan insanlar olduğunu bilmek öyle umut verici ki… 

“Zamanı doğanın döngüsü üzerinden takip etmek bana büyük bir canlılık hissi veriyor, yeryüzüyle sonsuz bir barış içinde aktığımı hissediyorum.”

“Doğanın matematiği her şeyden büyük!”

Doğayı anlamadan kendimizi ve yaşamı nasıl anlayacağımızı sorgulatıyor Isıyel. Bağ bozumu, üzümleri zarar vermeden toplama işi üzerinden ilişkileri yıkıp dökmeden ayrılmanın inceliklerine getiriyor konuyu. Bir şaman bilgeliğiyle. Bağ bozumundan insanın dönüşümüne geçiveriyor sonra.

“Peki insan nasıl dönüşür? En çok ötekinde ve ötekiyle… En çok kurduğu bağlarla… Kurduğu bağları bozup yeniden kurmasıyla… Bu yeniden kuruluma izin verebilmesiyle…”

Bir bahçe ile ilişkide olmanın insana nasıl bir yaşam deneyimi kazandırdığını anlatıyor. 

Onun yazılarını okurken kendini iyi hissediyor insan, bu yazılar iyi geliyor insana. Sizi olduğunuz gibi kabul eden yazılar çünkü. Kusurlarınızla barışıyorsunuz bu yazıları okurken. Kusurlarınızla yüzleşmenin iyileştirici gücünü anlatıyor Isıyel. Kusursuzluğun nasıl suni, gerçekdışı, yaşam dışı olduğunu.

Yazıların rahatlatan, insanı iç huzura yaklaştıran bir yanı var. Bir uzman, bir otorite gibi konuşmuyor Tuğçe Isıyel, üstten bir bakışla bakmıyor hiçbir şeye. Her şeyin içinden geçerek anlatıyor. Sanki okuru ile dertleşiyor, sohbet ediyor, ama bir süre sonra dertleşen ve sohbet edenin aslında okurun kendisi olduğunu, kendiniz olduğunuzu fark ediyorsunuz. Sanki Isıyel içinizi okuyor, dertleriniz ortak dertler, dertlerinize, sorularınıza karşılık veriyor. Bunu yaparken de son derece yapıcı bir dil kullanıyor. Yargılamıyor. Her şeye açık, her şeyi kucaklayan bir tavrı var. Tam da siz pişmanlıklardan, hatalardan, kusurlardan, yanlışlardan bahsedecek oluyorsunuz, olur böyle şeyler, diyor. İnsanız. Hepsi insana dair. Asıl insana dair bir şeyler olmazsa yanlış o zaman olur. Tüm çelişkileri, zaafları, kusurları ile insan insan, diyor. “İnsan hem parçalı, hem bulutlu,” diyor.

“Hikayeler hep oralardan çıkar; o kırıktan, çizikten, yıpranmışlıktan…”

Kitabın en sevdiğim yazılarından biri, ismini İlhan Berk’in Şeyler Kitabı’ndan alan “Ağaçlar Koysun Adımı”. Dünyanın birçok farklı coğrafyasında yaşayan insanların ağaçlara duydukları saygının, ağaçlara verdikleri kıymetin hikâyelerini anlatıyor. Hindistan’da gövdelerini ağaçlara siper ederek koca bir ormanı kesilmekten kurtaran kadınların hikâyesi. Ağaçların ruhu olduğuna, insanlara hayat verdiğine, kötü zamanlarında sırtlarını ağaçlara dayayıp ağaçların ruhundan güç aldıklarına inanan Afrika kabilelerinin hikâyeleri. Ağaçlar için savaşan Türkiye’den kadınların hikâyeleri. 

Başka yazılarda göçleri, yolculukları anlatıyor. Aidiyetsizliği, kentlerle kurulan ilişkileri. Tüm bunların içimizdeki yolculuklara etkisini. 

“Kurda, kuşa, aşa” ithaf etmiş kitabını…

Bu kitabı özel kılan iki özellik daha var. Yazılar arasında Isıyel’in adada çektiği fotoğraflar yer alıyor. Genelde gökyüzü, bulutlar ve deniz fotoğrafları. Yazıların görsel hali gibi. Bir de kitabın başında dinlememiz için bir müzik listesi paylaşmış yazarımız. “Bazı yazılara bu albümdeki şarkılar sindi. Paylaşmamak eksik kalırdı,” diyor. Bence de öyle. 

*

https://youtu.be/9hEPElBsIZA

edebiyathaber.net (19 Aralık 2022)

Yorum yapın