İnsan bir yoldur: Joseph Campbell ve Kahramanın Sonsuz Yolculuğu | Abdullah Ezik

Ağustos 16, 2017

İnsan bir yoldur: Joseph Campbell ve Kahramanın Sonsuz Yolculuğu | Abdullah Ezik

İnsanın serüveni yüzyıllardır devam ederken onu kavramaya çalışma, yolun/yolculuğun ve bunun anlamını ortaya çıkarma gerek mit gerekse din için özel bir konu. Daima bir hicretle, uzaklaşmayla, yolculukla ilişkilendirilen bu tür metinler insanı başka evrenlere sürüklüyor ve okuyanı simgesel olarak başka duyarlılıklara doğru yönlendiriyor. Bu yönlendirmenin sonunda neyin olduğuysa her zaman belirgin olmuyor. Sigmund Freud’un dediği ve Joseph Capbell’in da üzerinde durduğu bu gerçeklik simgesel okumanın ardında bazen anlaşılması olanaksız bir yere gidiyor. Bu da okumayı değilse dahi anlamı güçleştiriyor.

Joseph Campbell’in Kahramanın Sonsuz Yolculuğu isimli eseri arka planında taşıdığı birikim, “benzerlikler” konusunda dinler/mitler/anlatılar üzerine kurduğu örgüsüyle önemli bir sorunsala değiniyor. Metinsel olarak kahramanın ve aslında kahraman olarak insanın dünya üzerinde nasıl algılandığını ve amacının ne olduğunu sorguluyor. İnsanın ne olup dünya ve Tanrı karşısındaki durumunun neye karşılık geldiği gibi temel ve cevaplanması bir yerde imkânsız sorulardan yola çıkarak ortak bir yol izliyor. Bu yolda kahraman-olarak-insan kendine büyük bir serüven yaratıyor ve kendi yolunu çiziyor. Temel olarak iki bölüme ayrılıp alt başlıklarda işlenen bu konularda aslında birçok mesele gündeme geliyor ve Campbell, bunların “yazı”nın kendisinden bambaşka yerlere saçaklanmasını izliyor. Ulysses, Musa, Kırmızı Başlıklı Kız ve daha binlerce anlatısal kahraman yola çıkarken bunun kendinden çok daha büyük bir “şey”e karşılık geleceğini ne kadar biliyordu/tahmin ediyordu, sorusuyla beraber bu konuda aranan cevaplar da o denli zor.

Joseph Campbell eseriyle aynı zamanda bir kahramanın yolculuğunun öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşadığı dönüşümleri ve geçirdiği aşamaları değerlendiriyor. Bu aşamalar ve karakterin/kişinin artık bir kahramana dönüşmesi böylelikle izlenebilecek bir haritayla gün yüzüne çıkıyor. Kahramanın kendisiyle doğrudan ilişkilendirilebilecek anne, baba ve diğer kişilerin onun varlığındaki ve dönüşümündeki rolü böylelikle şablonları doğuruyor. Herkül’ün kimliği, yolculuğu, sınanması, yolun sonunda onu bekleyenler tüm bu izlenen adımlardan sonra bir değer ve şablon meydana getiriyor. Dolayısıyla Campbell’in 1948’de yaptığı bu çalışma bir yerde insanlık tarihine ve insanın bizzat kendi serüvenine ışık tutuyor.

Gerçek birdir, onun görüntüleri değişir. Kitabın daha ilk bölümünde Campbell bu düşünceyi irdeliyor. “Mit ve Rüya”dan yola koyularak Kongo’dan Yunan’a uzanan çizgide gerçeğin görüntüleri aslında sudaki yansımalarda kendini gösteriyor. Aynı hikâyenin dünyanın bambaşka coğrafyalarında aldığı hâller insan için bir yerde büyüleyici bir şeye evriliyor. İnsandaki tutukluluk ve mitsel/dinsel metinler karşısındaki çaresizlik burada kendine karşılık buluyor. İnsanlığın bu ortak ve kadim çizgisinin oluşumunu keşfetmeye çalışmaksa güç olmakla birlikte Campbell’le birlikte denenmiş bir şey. Aynı gerçeğin tarihe, coğrafyaya, kültüre dayalı olarak saçaklanıp yer yer farklılaşmış görüntüleri kitapta tartışmaya açılırken Aquinas’dan Lao-Tse’ye benzer serüvenler yaşandığı görülüyor. Böylelikle kahraman olmak için gerekenlerin bir planlaması hazırlanabiliyor.

Kişinin kendisi olmaktan çıkıp bir yerde kahraman olmaya evrilmesi onun izleyeceği yola bağlıdır. Kahramanın anne, baba ve Tanrı’yla ilişkisinden yolculuğa soyunması; her şeyi terk edip ardından büyük bir kazanmışlıkla eve dönmesi; sınanma ve bunun büyüklüğüyle orantılı olarak zaferin ihtişamı izlenen yolun belli başlı kilit taşlarıdır. Campbell da dünyanın her yerinde belirlenebilecek şekillerde bu mitlerin/anlatıların ortaya çıktığını söylüyor. Üstelik bununla birlikte ortaya konan nesnenin zaman içinde simgeselliğiyle olduğundan başka açıklamalar yapılabilmeye uygun hâle geldiğini fark ettiriyor. Böylelikle bugünün insanı için karmaşık, anlamsız ve gülünç olabilenin ardında geçmişteki insan için aslında gerçeğin sadece dile farklı gelmiş bir biçimi olduğu ortaya çıkıyor. Yine böylelikle geçmişin, şimdinin ve geleceğin insanı için bir çizgi ortaya çıkıyor. İnsan, tarih boyunca benzer kodlara sahip olmakla beraber hiçbir zaman tam olarak “aynı” olmamıştır, çünkü bu, değişken insan karakteri için zorlayıcı bir unsurdur. Bununla beraber Campbell’ın ortaya koyduğu gibi benzerliklerin keşfedilip sistematikleştirilmesi ve ortaklığın derecesini ölçme son derece önemli konular. Böylelikle ortaya konan aynı zamanda bir “anlama” hâli oluyor.

Geçmişten günümüze dek insanın aynı zamanda âşık, savaşçı, imparator, tiran olmak gibi çeşitli işlevler üstlenip bunu yaşamının bir parçası olarak taşıdığı görülüyor. Alt başlıklar hâlinde kitapta işlenen bu konular öznellikleriyle farklı açılımları beraberinde getirebiliyor. Ayrıca bu tür sınıflandırmalarla araştırmalar için metin daha uygun bir hâle sokuluyor. Doğrudan veya dolaylı yoldan birbirleriyle ilişkili olan bu sıfatlar aynı zamanda insanın aktarılan genetiğini de sunuyor. Tiranlaşma yolundaki insanın bu anlamda metamorfozu görülüyor.

“Bugünün Kahramanı” bölümünde Joseph Campbell mitsel/dinsel zamandan bakışını gününe çevirip bugünle geçmiş arasındaki farklılaşmalara değiniyor. Özellikle makine ve bilimin insan için önemini belirtip gelişmenin temel unsurları hâline geldiğini söylüyor. Bunun ardından kitap boyunca incelenen konuların artık “çağdaş bakıştan” uzak olduğunu da belirtiyor. İnsanlığın bugün vardığı nokta artık birçok şeydeki sırrın ortaya çıktığı, yorumların ve anlamların birbirini sürüklediği bir yerdedir ve bunun farkında olan yazar elinde olandan ne yapacağını bilir. Tüm bunlarla beraber artık insandaki zaman algısı da değişmiş, her şey hızlanmıştır. Nietzche’nin Böyle Söyledi Zerdüşt’ünden alıntı yapan Campbell, “Bütün tanrılar öldü,”yle yeni bir çağın açıldığını belirtiyor ve böylelikle farkın ortaya çıktığını aktarıyor.

Joseph Campbell’in eserinin bu kadar kapsamlı ve derinlikli olmasının bir diğer sağlayıcısı da eserin üzerine kurulduğu metinlerin çokluğu ve derinliği. Daha ilk bakışta kaynakları itibariyle zengin bir eserle karşılacağı görülüyor. Zaten eserin dünya çapında bir şöhret kazanmasının, alanında özel bir yere sahip olmasının bir nedeninin de bu olduğu ifade edilebilir. Vladimir Propp’un Masalın Biçimbilimi’yle “masal” konusunda yaptığına benzer bir incelemenin Campbell tarafından böylelikle “kahraman” başlığıyla gerçekleştirildiği söylenebilir.

Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, gerek hayatın içinde biri olarak gerekse bir metin kahramanı olarak insanın serüvenini anlatan değerli bir eser. Sabri Gürses’in Türkçe’ye kazandırdığı kitap, insan ve kahraman üzerine düşünmek isteyenler için ilk başvurulabilecek eserlerden biri.

Abdullah Ezik – edebiyathaber.net (16 Ağustos 2017)

Yorum yapın