İmkânsız aşkın romanı: Şedaraban | Serkan Parlak

Ağustos 26, 2021

İmkânsız aşkın romanı: Şedaraban | Serkan Parlak

Nedret Kılıç’ın yeni romanı Şedaraban geçtiğimiz günlerde Nemesis Kitap etiketiyle okurla buluştu. Katmanlı yapısı, yalın-şiirsel ve akıcı dili, tempolu olay akışı ve değişen anlatıcı konumlarıyla özgün bir roman Şedaraban. Romanın merkezinde aşk var. ODTÜ’de öğretim görevlisi anlatıcı kadın kahraman Lindsey ve aşk yaşadığı öğrencisi sivil polis, Ermeni karakter Anton’un geriye bıraktığı defterlerden hareketle daha ilk bölümde hızla ilişkiler ağının içine çekiliyoruz. 

Bölüm başlıkları mekân -Ankara, İstanbul- ve tarihler -çoklukla 70’li yıllar- üzerinden, labirenti andıran kurguda yönünü tamamen yitirmesine engel olmak için okura ipuçları veriliyor. Yetmişlerin ikinci yarısı olduğu için karakterler üzerinden siyasi ağlar yavaş yavaş görünür olmaya başlıyor. Defterlerde öncelikle Anton’un çocukluğu, Lindsey’le aşklarının başlangıcı, Lindsey’in intiharı, kocası CIA ajanı Chris’in gizemli kişisel tarihi, büyükdedesinden kalan anı defterleri üzerinde Tamburi Cemil Bey görünür oluyor. Ana karakterlerin gelişimine destek olan yan kişiler -Reşit Dayı, Seyit Dayı…- dinamik olay örgüsüne derinlik katıyor. Merkez karakterlerin ve onların gelişimlerine katkıda bulunan yan kişilerin hikâyelerinin farklı anlatım teknikleri üzerinden etkileyici biçimde anlatıldığı bir roman Şedarabân. Bu arada tarihsel boyut üzerinden Türkiye’nin politik yapısı, özellikle 70’li yıllara dair yasal ve yasadışı ilişkiler ağı görünür oluyor. Geçmişle güncel iç içe sunuluyor. Romanda farklı edebi türler ve anlatı teknikleri iç içe geçiyor, çok sayıda özellikle aşk merkezli eylemler tempoyu artırıyor. Farklı zaman geçişleri, farklı mekânlar kurguya renk katıyor. Bütün bu kurguyu, dil ve anlatımı, karakterleri, mekâna dair duyguyu besleyen atmosfer ise Tamburi Cemil Bey’in Şedaraban Saz Semaisi aracılığıyla oluyor. Romanın okurda bu şarkıyı dinlemek üzere bir arzu uyandırması her anlamda çok incelikli bir yaklaşım. “Şedarabân (şedd-i arabân): Türk müziğinde bir şed makam olup en az beş asırlıktır. İfâde kuvvetini hâiz, tahassür, tahattür gibi hissiyâtın tasvîrine pek müsâit bir makamdır. Oldukça rağbetle kullanılmıştır…(Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi Yayınları)Ek olarak şedd sözcüğünün “müzikteki bir diziyi bulunduğu yerden başka bir perde üzerine nakletmek,” cümlesindeki anlamından hareketle romanın adının anlatı zamanıyla -başlıklarda belirtilen zaman dilimleri- öykülenen zaman -geçmiş,şimdi,gelecek,düşsel zaman- arasındaki geçişlere karşılık geldiği düşünülebilir.

Hakan Günday roman hakkında “Şedaraban insanın boşluğuna gelip onu sarsan çünkü tam da o boşluğu anlatan kurgusu ve içeriğiyle ustalıkla yazılmış çok etkileyici bir roman. Bir ölüm kalım meselesi hakkında, bir ölüm kalım meselesi gibi kaleme alınmış olan. Şedaraban bir mektup aslında verdiği ilk haberle gözleri açan: Her hayatın bir kör noktası var. Ve insana çarpacak her şey orada yaşar,” diyor. Nedret Kılıç’ı ilk romanı Kornelyus’un Ezgisi’yle tanımıştık. Yazarın girişteki notunda elimizdeki romanın uzun bir serinin ikinci temel metni olduğu belirtilmiş, her romanın kendi içinde bir bütünlük taşıdığı da not olarak eklenmiş. Okur olarak zihnimizde oluşmaya başlayan resmi geliştirmek ve boşlukları biraz daha doldurmak için serinin üçüncü romanı “Dokunulmaz”ı merakla bekleyeceğiz. 

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (26 Ağustos 2021)

Yorum yapın