İddialı bir üslup denemesi: Zaman Düşümü | Serkan Parlak

Mayıs 29, 2020

İddialı bir üslup denemesi: Zaman Düşümü | Serkan Parlak

“Zaman eğrisi benimle birlikte, bana bağımlı ne denli kendiliğinden çizildiyse, ben zamanı yitirinceye dek, onun ona yükletilen aracısı olmayı benimseme alçakgönüllülüğüne o denli katlanmış görüneceğim.” Vüs’at O. Bener

Arda Çınarlık’ın yeni romanı Zaman Düşümü yılın ilk günlerinde A7 Kitap etiketiyle okurla buluştu. Romanın temel meselesi aşk ve zaman… Hayaletlerin ve on yedinci yüzyıl kahramanlarının şimdide belirmesiyle ortaya çıkan fantastik düzlemde pişmanlık, yalnızlık, yabancılaşma, hayatın anlamı ve yaşam sevinci izlekleri sorgulanıyor. Buradan çıkışın ancak aşkla mümkün olabileceğini tarihi ve güncel öğelerin de desteğiyle vurgulayan incelikle kurgulanmış bir metin var elimizde. Düş sözcüğünün anlamını uyurken zihinde beliren olay ve düşüncelerin bütünü olarak kabul edersek, metin boyunca anlatıcının zaman kavramını alt üst eden rüyasını okuyoruz bir bakıma.  

Romanın başkahramanı Alef’in adının anlamlarına bakalım. “Fransızca’dan sözlüklerimize alınmış alef (aleph), Îbranice alfabesinin ilk harfi. Matematik terimi olarak ‘asal sayı’ anlamı da var. Orta Anadolu ve Ege Bölgesinde alaf olarak bilinen bir kelime daha var. Pek çok yerde ‘alev’ ve ‘telaş, korku’ anlamlarında kullanıyor.” (Hakkı Devrim, Radikal, 01.09.2006) Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’inde “hayvan yemi, ot, saman, yulaf” anlamlarına karşılık geldiği belirtilmiş. Borges’in Alef’inin İletişim Yayınları’ndan çıkan Türkçe çevirisinde ise yukarıdakilere ek olarak “…sayı işareti olarak birim karşılığı.1 İbranice alfabesinde yazılışı: N” dipnotu var. Aynı adlı öyküde anlatıcı Alef’i şöyle tanımlıyor: “Evet, yeryüzündeki bütün yerlerin, her açıdan, açık seçik, birbirine karışmadan, göz kamaştırmadan göründüğü tek yer, tek nokta. Bu keşfimi kendime sakladım ve her fırsatta oraya girdim, çocukken bunun bana ilerde şiiri yazabilmem için bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğunu anlayamamıştım.” Alef’in çoğul anlamı roman ancak son cümlesine kadar okunduğunda açıklığa kavuşuyor.

Zaman Düşümü’nün başkahramanı Alef filologtur, antikacılarda vakit geçirmeyi sever. Bulduğu yazılı belgeleri inceler. Bazen mevlevihâneye gider, mezar taşı yazılarını defterine kaydeder, anlamlarını çözmeye çalışır. Alef, Cihangir’de yanlarında büyüdüğü anneanne ve dedesinden kalan eski tarihi evde yaşar. Anne ve babası Alef’in kendini sorumlu hissettiği bir trafik kazasında ölmüştür. Suçluluk duygusu şiddetli baş ağrıları çekmesine neden olur, bazen sanrılar da görür. “ Ne garip bir tesadüf ki ben de yıllardır gark olduğu nedamet duygusundan kurtulamamış bir zavallıyım,” der. Alef’in Şeyh Yahya Efendi Türbesi’nde tanıştığı tarih yüksek lisans öğrencisi Suna, tesadüfen evinin alt katına taşınır. Sonunda aşkı bulur ve yavaş yavaş yeniden yaşama sevincine kavuşur Alef. Birbirlerine benzerler, Suna da sevgilisinin intiharına neden olmuştur. Yaşadığı suçluluk duygusu sevgilisinin hayaletini ikide bir karşısına çıkarır. Birlikte besledikleri karga ailesi ise yalnızlıktan kurtuluş ve sevgilerinin simgesi olur.

Alef’in bir gün antikacıda bulup evine getirdiği mezar taşı on yedinci yüzyılda yaşamış “Kızıl Reis” lakaplı bir denizciye aittir. “Ol yek katre idi deryayı devranda/ Kalbedemedi bir dem dahi cihanda” beyiti yazar üzerinde. Bu noktadan sonra farklı geçişlerle mutlak bir şimdinin içinde değişip dönüşen hayatlara bakmaya başlarız. Alef’in yaşamı, bilinci ve aşkı; Kızıl Reis, hizmetçisi ve evlatlığı, Suna’nın antikacıdan aldığı mücevher sandığındaki gizli bölmeye saklanan gizemli defterde yazanlar… “Bu deftere bir şeyler yazmak gitgide daha anlamlı olmaya başladı benim için. Bu anlamlı faaliyeti ömrümün daha evvelki safhalarında keşfetmiş olsam, her şey daha farklı olabilir miydi? Bilmiyorum, belki…” Defterin zor bir teknikle yazılıp gizlenmesinin nedeni ne olabilir?

Zaman Düşümü’nde yazarın her şeye hâkim anlatıcı aracılığıyla üslup kurma çabası hemen her satırda göze çarpıyor. Sıfatlar, fiilimsilerle bağlanan uzun cümleler kalabalık, süslü bir metin oluşturuyor. Ancak Osmanlıca kelimeler arasında birden – konuşlanmak, efor, tüm, diğer gibi- sözcüklerle karşılaşmak bu akışı sekteye uğratıyor. Üsluba dair bu belirgin çabayı Alef’in eski sevgilisinden gelen ayrılık mektubunda, şiddetli baş dönmesi anında hissettiklerini bilinç akışı tekniğiyle yazdığı bölümde ve gizemli defter yazılarında da görüyoruz. Zaman Düşümü “pişmanlık, yalnızlık, ve anlamsızlık içinde çırpınan bir ademin, Dünya’nın tepesine, Doğu ile Batı’nın bir olduğu yere, zaman düşümsel karşılığıyla ‘bir’ olarak çıktığı zaman ötesi yolculuğunun hikâyesi…” ve iddialı bir üslup çabası aynı zamanda. Arda Çınarlık, romanın önce dil olduğunu kavramış bir yazar.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (29 Mayıs 2020)

Yorum yapın