Göksel Türközü: “Günümüzde şiddet her yerde ve her şekilde karşımıza çıkıyor.”

Ağustos 2, 2021

Göksel Türközü: “Günümüzde şiddet her yerde ve her şekilde karşımıza çıkıyor.”

Han Kang’ın 2016 yılında Man Booker Ödülü kazanan kitabı Vejetaryen aynı yıl içerisinde April Yayıncılık’tan Göksel Türközü tarafından çevirisiyle yayımlamıştı. Kitabın çevirmeni Göksel Türközü’yle Kore edebiyatını, kültürünü, Han Kang ve Vejeteryan kitabı üzerine konuştuk.

Söyleşi: Şirvan Erciyes

Kore dizilerinin ilgi gördüğü ve dolayısıyla Kore dil ve kültürüne yönelik merakın arttığı bir dönemdeyiz. Sizin Korece eğitimi almaya başladığınız yıllarda bu kültüre ilgi nasıldı? Korece öğrenme maceranızla söyleşimize başlasak olur mu? 

Evet, son yıllarda dünyaca etkisini gösteren Kore Akımı Hallyu sayesinde Türkiye’de Kore, Korece ve Kore popüler kültürü daha fazla tanınır halde geldi ve daha çok ilgi görmeye başladı.

Ben üniversiteye 1990 yılında girdim. Kore Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalının ikinci mezunlarındanım. Türkiye’de Korece eğitimi 1989 yılında başladı. Bizim dönemimizde elbette Kore bu kadar çok bilinen bir ülke değildi. Ben sadece Kore Savaşını ve 1988 Seul Olimpiyatlarını biliyordum. Küçüklüğümden üniversite çağına kadar Kore Savaşı hakkında çok şey duymuştum. Ancak Kore’yi savaştan çıkmış, ekonomisi pek de iyi olmayan geleneksel yapıdan kopmamış bir ülke olarak düşünüyordum. Ta ki 1988’de Seul Olimpiyatlarını televizyonda izleyene kadar. Bu sayede üniversitede Kore dilini tercih ettim ve Korece öğrenme maceram böylelikle başlamış oldu.

Mezun olduktan sonra da bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. 1995 yılının sonunda Kore’ye yüksek lisans yapmaya gittim. Sonrasında da doktora… 2004 yılında da Kore’den ilk doktora unvanı alan Türk olarak geri döndüm.

Çoğumuz sizi, Han Kang çevirilerinizle tanıdık. Özellikle Vejetaryen büyük ilgi gördü. Yazarı çevirme sürecinizden bahseder misiniz? Yayınevi mi size ulaştı siz mi yazarın eserlerini Türkçe’ye çevirme önerisinde bulundunuz?

Vejetaryen henüz Man Booker ödülünü almadan önce April Yayıncılık telifini almış ve bana çeviri teklifi getirmişti. Eserin çok iyi olduğunu duymuş ama okuma fırsatı bulamamıştım. Böyle bir teklif gelince kabul ettim ve çevirdim. Sonra da eser ödül aldı. April Yayınlarının öngörülü davranması sayesinde Türk okurlar da Kore edebiyatından böyle güzel bir eserle buluşma imkânı buldu.

Daha sonra Han Kang ile tanışma fırsatım oldu. Kendisine, diğer eserlerini de çevirmek istediğimi söyledim ve böylelikle April Yayınevi ile çalışmalara devam ediyoruz.

Vejetaryen ’da bitkiye dönüşmek isteyen bir karakter var. Yeryüzünde süregiden kötülüğün reddi gibi okudum ben bu arzuyu. Sizce bu arzunun kökeninde ne var?

Şiddete başkaldırı. Günümüzde şiddet her yerde ve her şekilde karşımıza çıkıyor. Bu sadece fiziksel değil psikolojik de oluyor ki bu daha derin yaralar bırakıyor insanda. Dünyadaki en zararsız canlılar ağaçlar yani bitkiler. Ana karakter Yonğhe en zararsız canlıya dönüşme arzusunu şiddete son vermek için duyuyor bence.

Korece’den çeviriler yaparken yaşadığınız en büyük sorunlar nelerdir?

Kişisel olarak yaşadığım asıl sorun zaman sorunu. Çevirmenlik dışında asıl mesleğim öğretim üyeliği olduğu için derslerde ve idari işlerden fırsat buldukça çeviri yapabiliyorum. O sebeple çok seri çeviri yapabildiğimi söyleyemem.

Çeviride zor bir konuyu sorarsanız şive kullanımını örnek verebilirim. Bazı yazarlar Korece şiveleri dilin zenginliği olarak gördüğü için şive kullanımında çok ileriye gidebiliyorlar. Mesela Hwang Sok-yong’un Prenses Bari adlı eserini çevirirken çok fazla Kuzey Kore şivesi mevcuttu.

Çeviri yeniden yaratım süreci midir biraz da?

Tabii ki, çeviri yeniden yaratım sürecidir. Ben her ne kadar yazarın biçemine, kullandığı sözcüklere kısacası esere sadık bir çeviri yapmaya çalışsam da Türk okurlar için kitabı yeniden yazmak durumunda kaldığımı söyleyebilirim.

Kore edebiyatı ülkemizde yeterince tanınıyor mu sizce?

Son yıllarda Koreceden çeviriler gözle görünür oranda artmakta olsa da Kore edebiyatının Türkiye’de yeterince tanındığını söylemek zor. Çevirmen sayısı çok az. Koreceden Türkçeye çeviri yapan çevirmen sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Bu sebeple bazı yayınevlerinin Korece eserin İngilizcesinden Türkçeye çeviri yaptırıp yayınlattığı da oluyor.

Kore Edebiyatı henüz Nobel Edebiyat Ödülü almış değil. Pek çok defa Koreli yazar ve şairler aday gösterilmiş olsa da henüz olumlu sonuç alınabilmiş değil. Kore edebiyatının uluslararası alanda, daha çok batıda ödül aldıkça ülkemizde de daha fazla ilgi çekeceğini düşünüyorum.

Yine de geçtiğimiz temmuz ayında Koreceden dört çeviri kitabın yayınlanması sevindirici bir durum. Bu şekilde çevirilerin artacağını ve Kore edebiyatına ilgi duyanların çoğalacağını ümit ediyorum.

Türkçeden Korece’ye çeviriler yaptınız mı? Kore de okunan Türk yazarları var mı?

Henüz yapmadım. İleride yapar mıyım bilmem ama benim düşüncem şöyle, benim anadilim Türkçe olduğu için Korece bir eseri Türkçeye daha iyi aktarabilirim. Ancak anadilim Korece olmadığı için bu işi Koreli çevirmenlerin yapmasını daha doğru buluyorum.

Kore’de en çok okunan yazar Orhan Pamuk. Tüm eserleri Koreceye çevrildi. Hatta çevirmeni Nana Lee Orhan Pamuk eserleri ile ilgili kitap bile yazdı. Daha sonra Aziz Nesin’in eserlerinin ikinci sırada olduğunu söyleyebilirim. Yaşar Kemal, Ö.Zülfü Livaneli, Ahmet Altan, Ahmet Ümit, Hakan Günday gibi yazarların eserleri doğrudan Türkçeden Koreceye çevrildi. Bir de Elif Şafak, Canan Tan, Mario Levi gibi İngilizcesinden Koreceye aktarılan eserler de mevcut. Koreliler Türk edebiyatını bizim onların edebiyatını bildiğimizden daha çok biliyor/tanıyorlar diyebilirim.

Kore kültürü ve Türk kültürü birbirinden çok uzak gibi görünse de çarpıcı benzerlikler var sanırım. Bize iki toplumun ortak yanlarından bahsedebilir misiniz?

Evet, coğrafi olarak çok uzak olsa da tarihi açıdan birlikte yaşamışlığı olan iki milletin kültürleri arasında büyük benzerlikler var. En iyi örnek olarak büyüklere saygı unsurunu verebilirim. Kore’de büyükler her zaman el üstünde tutulur, mesela evin büyüğü yemeğe başlamadan diğer aile fertleri yemeğe başlayamaz. Büyüklerin önünde sigara içmek ayıp sayılır. Bayramlarda büyükleri ziyaret ve mezarlık ziyaretleri çok önemlidir. Genç kızların çeyiz hazırlama geleneği benzerdir. Koreliler de eskiden bizde olduğu gibi yer sofrasında yemek yerdi. Bir de hala eve ayakkabıyla girilmez. Terlik kültürü hala devam ediyor yani. Kadınların gün toplantıları, köylerde imece usulü yardımlaşma, evlatlar ne kadar büyüse de anne babalar tarafından sürekli korunup kollanma durumunun devam etmesi iki millet arasındaki kültürel benzerliklerin sadece bir kaçıdır. Bu benzerlikler o kadar fazla ki hepsine burada değinmem mümkün değil. 

Öğrencileriniz Kore dilini seçerken hangi itkilerle hareket ediyor?

Kore kültürüne ilgi ve iş bulabilme itkisi… Benim Korece öğrenmeye başladığım dönemlerde hasbelkader Kore dilini tercih edenler çoktu. Ancak son yıllarda öğrenciler daha bilinçli tercihte bulunuyor. Kore popüler kültürünün yani Kore Akımının etkisiyle tercih eden de var, mezuniyet sonrası iş imkânlarının çok olmasının etkisiyle tercih edenler de çok. Bildiğiniz gibi Koreli firmalar ülkemize büyük yatırımlar yapıyorlar. Bu sayede iş imkânları da artıyor. Koreli şirketlerde ya da Korelilerle iş yapan Türk şirketlerde çalışan mezunlarımızın çoğu çevirmenlik yapıyor aslında ancak edebi çevirmenlik kadrolu bir meslek olmadığı için bu alana yönelen çok olmuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ya da Dışişleri Bakanlığımızda maalesef kadrolu Korece bilen eleman yok. Devlet kurumlarında Korece bilen eleman istihdamı yapılırsa öğrencilerimiz için çok iyi olacak.

Çevirilerinizle Kore Edebiyatı’nın ülkemizde tanınmasına büyük katkınız var. Okurla tanıştırmak istediğiniz başka yazarlar ve kitaplar var mı?

Ancak henüz Park Wan-suh’un herhangi bir eseri Türkçeye kazandırılmış değil. Hwang Seok Yong, Cho Se-hui da favori yazarlarımdan. Kadın yazarlardan en çok Han Kang, Kim Aeran ve Jeong Yu-jeong’u, genç erkek yazarlardan Kim Yeon-su, Kim Young Ha ve Park Min-gyu’yu seviyorum. Şair olarak da Ahn Do-hyon favorim. Bu yazarlardan Cho Se-hui, Kim Aeran, Park Min-gyu’nun hiçbir eseri henüz Türkçeye çevrilmedi. 

Değerli vaktinizden bize ayırdığınız süre ve edebiyat dünyamızı zenginleştiren güzel çevirileriniz için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim. Yeni çevirilerle görüşmek dileğiyle.

Göksel TÜRKÖZÜ: 1972 yılında Ankara’da doğdu. 1994 yılında Ankara Üniversitesi Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Kore Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalından mezun oldu. 1995 yılında Kore Hükümetinin yüksek lisans bursunu alarak Kore’ye gitti. 1996-1999 yılları arasından Ulusal Seul Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kore Dili Eğitimi bölümünde yüksek lisans programını tamamladı. Kesintisiz olarak 1999 yılında aynı bölümde doktora programına başladı. 2004 yılında doktora programından mezun olup doktora derecesi alarak Türkiye’ye döndü. 2004–2006 yılları arasında Ankara Üniversitesi Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Kore Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında araştırma görevlisi olarak görev yaptıktan sonra 16 Mayıs 2006’da Erciyes Üniversitesine yardımcı doçent olarak geçiş yaptı. 2010 yılında doçent, 2015 yılında profesörlük unvanı aldı. 9 Ekim 1997 tarihinde Kore, Yonsei Üniversitesi tarafından düzenlenen ‘6. Yabancılar Arası Korece Şiir ve Kompozisyon Yarışması’, şiir dalında büyük ödül kazandı. 9 Ekim 2012 tarihinde Kore Hükümeti tarafından Kore Dilinin gelişimi ve tanıtımına katkıda bulunanlara verilen Kore Devletbaşkanı Nişanını aldı. ‘Gümüş Somon’un Büyük Yolculuğu’ adlı çevirisiyle 2017 yılında Kore Edebiyat Çeviri Enstitüsünün verdiği ‘En İyi Çeviri’ ödülüne layık görüldü. Halen Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölüm başkanlığını yürütmektedir. Kore dili eğitmenliği, araştırmacılığın yanı sıra edebiyat çevirileri de yapmaktadır.

edebiyathaber.net (2 Ağustos 2021)

Yorum yapın