Fadime Uslu’nun “Yaz Korkuları” öyküsünün “yazarın derdi” üzerinden analizi | A. Çiğdem Özerdoğan

Şubat 18, 2021

Fadime Uslu’nun “Yaz Korkuları” öyküsünün “yazarın derdi” üzerinden analizi | A. Çiğdem Özerdoğan

Fadime Uslu’nun “Yaz Korkuları” adlı kitabında yer alan aynı isimli öyküde yazar, daha en başından niyetini belli ediyor. Henüz ikinci paragrafın başında, -Hayır!, diyor Feride. Bu ilk, tek ve çok keskin sözcük, bize bir karşı koyuş, reddediş hikayesi okuyacağımızı haber veriyor sanki. Yine, öykünün girişindeki diyaloglarda, yazarın meselesinin gelenek ve kanunlarla ilgili olduğunu sezinleyebiliyoruz. Ve gerçekten de tüm öykü bu temel üzerinde kat kat yükselmeye başlıyor.

Yazar derdini anlatmak için değişik araçlar kullanıyor öyküde. Bunlar;

1.Atmosfer için zaman, mekan ve iklimsel bilgilerin verilmesi,

2.Anlatıcının konumunun zaman zaman değişmesi,

3.Kısmen eksiltili anlatım kullanılması,

4.Diyaloglar,

5.Kahramanların kendi aralarında oynadıkları oyun,

6.Feride’nin yazmış olduğu mektup,

7.Feride’nin mektubunda anlatılan, yaşantı-gündüz düşü-hayal karışımı anı,

8.Nesneler, imgeler, mekanlar (ışıldak, armut ve nar ağacı, swing  marka güneş gözlüğü, kırmızı ojeli ayak tırnakları, at kokusu, evlerinin yakınlarındaki at harası -ki burada imgenin gerçeklikle bağlantısı da kurulmaktadır-, denizden çıkan at, komşunun evindeki, onların geleneksel yaşantısını işaretleyen nesneler -boş duvarlar, gipür dantelli tül perdeler, üçlü koltuk, ortadaki büyük sehpa, isim şehir hayvan kitabı, grimsi oje, disk mumlar-, vb.),

9.Finaldeki gündüz düşü-halüsinasyon (denizden çıkan at imgesi) olarak sıralanabilir.

Bu teknikleri kullanarak; geleneksel olanla, toplum tarafından genel kabul görmüş kurallara, yasalara aykırı olanın, diğer bir deyişle, ötekinin çatışması, mücadelesi çerçevesinde yapıyı titizlikle örüyor Fadime Uslu.

İlk paragrafta verilen zaman, mekan ve iklimsel bilgilerle, kısacık yoldan, öyküde hakim olan atmosfer kuruluveriyor. Peşinden, Feride’nin “Hayır,” sözcüğüyle öyküye giriyor, ana karakterlerle karşılaşıyoruz. Öykünün daha en başında, okurda, merak duygusunu uyandırıyor bu giriş. Neye hayır dedi bu kadın? Anlatı, merak duygusunu canlı tutacak ve katmerlendirecek (karakterlerin bir planı olduğunu öğreniyoruz örneğin, nedir bu gizli plan?), zaman zaman da şaşırtacak (Eren’in kadın olduğunu öğrendiğimizdeki şaşkınlık) şekilde, diyaloglarla ve Tanrı anlatıcı ile devam ediyor.

Mektubu okumaya başlamadan önce söylediği sözlerde olduğu gibi, zaman zaman Feride’yle Tanrı anlatıcının birbirlerine dönüştüğünü görüyoruz.

Armutla nar ağacı Feride’yle Eren’i simgeliyor kanımca. Komşular tarafından istenmeyen iki ağaç, geleneksel toplum tarafından istenmeyen iki kadın… Ağaçlar, komşularının geleneksel, tekdüze, sıkıcı hayatlarında, denizi görmelerine engel olan, bu yüzden de kesilmeleri gereken ‘nesnelerdir’. Kadınların planı yan evin verandasına çıkıp, ağaçların gerçekten komşularının deniz manzarasını kapatıp kapatmadığını görmektir. Ve görürler de. Meyveli ağaçların dalları arasından görünmektedir deniz!

Eren’in, komşunun evine giren Feride’yi engellemek istemesi, komşuların baskısını baştan kabul eden uzlaşmacı tavrı ile, çalıştığı gazetede iktidarın baskısını kabul eden uzlaşmacı tavrının birbirini destekler şekilde çakışması, bir çok şeyi, bu arada Feride’yle ilişkilerindeki sorunları bile geçiştirmeye çalışan davranış biçimi, tatsızlık çıkmasın diye kendi değerlerinden ödün vermeye hazır biri olduğunu göstermektedir. Feride’den daha cesur ve cüretkar görünmesine karşılık, komşuların kesilmesini istedikleri ağaçlar hakkında, “Sonuç belli. Birkaç dal budanacak o kadar. Biz bile yapabiliriz bunu.”, diyebilecek kadar da alttan alan, ağaçları kadınların temsili olarak düşündüğümüzde, kendilerini budamayı kabul edecek kadar da yaşam biçiminden feragat etmeye hazır bir karakterdir.

Feride’nin gündüz düşü diyebileceğimiz, yarı gerçek, yarı hayalinde yaşadığı ve mektubunda anlattığı anısında, Eren Feride’ye rehberlik etmekte, onu yönlendirmektedir, oysa komşularının evine yaptıkları yasal olmayan ziyarette Feride önde olan, Eren’i yönlendiren karakterdir. Feride, ışıldağı ile yolunu aydınlatmakta, Eren korka korka onu takip etmektedir artık. Feride korkularını aşmaktadır.

Öykü boyunca Feride’nin yaşadığı korkuları, eşcinsel ilişkisini gizlemesini, kimselere anlatamamasını, sürdürdüğü sahte yaşantı üzerine kafa yormasını, yaşadıklarının gerçekliğini, topluma karşı takındığı sahte tutumları sorgulamasını diyaloglar aracılığıyla öğrenir ve öykünün sonunda büyük bir değişimin eşiğine ulaşmasına şahit oluruz.

Öykünün sonunda Feride, ağaçlar hakkında (dolayısıyla, kendisiyle Eren hakkında) kesin kararını vermiştir. Komşularının, artık onların kesilmesiyle ilgili herhangi bir talebi gündeme getirmelerine bile izin vermeyecektir. İlişkilerinin bundan sonra nereye evrileceğini bilemeyiz. Öykü bunu açık bırakmıştır. Ancak bu önemli değildir. Feride, gördüğü son gündüz düşüyle, denizden çıkan at imgesiyle, özgürlükçü ve devrimci bir atılım gerçekleştirmiş, ve zihninde,  tüm geleneksel, tutucu, kalıplaşmış düşünceleri dağıtmış, yerle bir etmiş, tüm korkularından sıyrılmıştır.

A. Çiğdem Özerdoğan – edebiyathaber.net (18 Şubat 2021)

Yorum yapın