Ethem Baran’ın “Zira”sı hiç eksilmesin | Zeynep Yenen

Temmuz 4, 2017

Ethem Baran’ın “Zira”sı hiç eksilmesin | Zeynep Yenen

Ethem Baran’ın Zira” isimli kitabı İletişim Yayıncılık tarafından 2015 yılında basıldı. Editörlüğünü Levent Cantek’in yaptığı eserin kapak tasarımı Deniz Karagül’e ait. Doksan dokuz sayfalık kitap on iki öyküden oluşuyor.

Öykü ve roman kitapları bulunan Ethem Baran’ın “Dönüşsüz Yolculuklar Kitabı” 2005 Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne layık görüldü.

Orta Anadolu insanını tanıyan ve gözlem yeteneğini kalemine ustalıkla aktaran yazar “Düşleri Fettan Güzel” isimli öyküde bir delikanlının iç sancılarını şiirsel bir dille anlatıyor. Okuyucu delikanlıyla birlikte üşüyor, yeri geliyor gözlerinin çevresi yanıyor.

Yazar “Kıymet” isimli öyküde metinlerarası göndermelerle Şükrü Erbaş’ın “Genelev Mektupları”nı vurguluyor. Şairin yerine geçiyor, Bentderesi’nde dolaşıyor. Yeri geliyor şiirin sonundaki sıralı sırasız karanlık kıyılarında duran çocuk oluyor.

“Ürkek adımlarıyla uğrun usul

Gelip sıralı sırasız

Karanlık kıyılarımda duran çocuk…

Örseli duyarlığımdan kalın örtüleri

-kaba örtüleri, kara örtüleri-

Kaldıran çocuk… kaldıran çocuk…

Herkesin gerçeği kendine biricik

Bir beni söyletip de böyle kısacık

Bu yağma yürek, bu talan sevgi

Bu ucuz ten pazarını

Yazdığını sanan çocuk.

Herkesin gerçeği kendine acı

Herkesin acısı kendine biricik.”

Ortada Hiçbir Neden Yokken” isimli öyküde her paragraf küçük harfle “hayat durma noktasına gelmişti kasabada.” diye başlıyor. Sonuçta ortada hiçbir neden yokken” diye bitiyor. Öykünün dinamiği ve felsefesi biçimsel olarak da yansıtılıyor bu şekilde. Her şey birbirine benzeyerek eksiliyor, sokaklar, dükkânlar hatta çocuklar. Doğal olarak öyküdeki metnin cümleleri de birbirine benziyor, tekrarlanıyor. Sonuçta ortada hiçbir neden yokken metin aradan bölünüverip öbür paragraftan devam ediyor.

Güzel Şeyler İşte” isimli öyküde yazarın kendisini buluyor okuyucu; “Bu çocuk var ya bu çocuk, bir elinde okuyacağı kitabı, diğerinde de yazacaklarını tutuyordu.

Son üç öykü ve yazarın kitabın sayfaları arasından kendini gösterdiği “Zorunlu Açıklama” tadına doyulmaz güzellikte mizahi kurguya sahip. Farklı anlatıcıların ağzından dillendirilen bu üç öyküde bu kez kendi öyküleri arasında metinlerarasılığı kullanıyor Ethem Baran. Yozgatlı yazar, Yozgat Kerkenes Harabesi çevre köylerinin tatlı atışmalarını geçiriyor öykülerine. Doğal olarak isimlerde değişiklikler yapıyor. Kerkenes yerine Herpenes yakıştırmasını kullanıyor örneğin. O yüzden adı geçen köylerin, harabenin, internetten peşine düşen okuyucu “hiçbir sonuç bulunamadı” cümlesiyle karşılaşıyor.

Bir Ansiklopedi Maddesi Olarak Bizim Köy” isimli öyküde Muratşah köyünün tarihçesi, coğrafyası, kültürü, ekonomisi, nüfusu ve iklimi gibi konularda detaylı bilgiler verilen internet sayfası var. Anlatıcı “O zamandan beri düşünüp dururum hep. O taşları yontan, o duvarları ören –bizim köy şimdi bile çamurdan geçilmezken- o kaldırım taşlarını döşeyen insanlar nereye gitmiş? Nasıl bir hayat yaşamışlar bu topraklarda?” diye soruyor ki o yöreyi ve kışın çamurunu tanıyan okuyucular için inanılmaz güzellikte cümleler bunlar. Sayfayı yazanın ağzından katkısı olanlara yaptığı teşekkür kısmında; “ayrıca mail yoluyla gönderdiğim bu yazıyı okuma zahmetine katlanıp, kıymetli eleştiri ve önerileriyle zenginleştiren, bazı yerlerine doğrudan müdahale ederek kendi üslubunu konuşturan, (çıkarmamı istediği yerler vardı ama ben siyasi olarak ona katılmadığım için olduğu gibi bıraktım) köylümüz, kendisiyle gurur duyduğumuz ünlü yazarımız Ethem Baran’a teşekkürü bir borç bilirim”  şeklinde bir atıfta bulunuyor. İnternet sayfasındaki yazının sonuna bir de reklam almış. Reklamın altında telefon numarası var, meraklı okuyucular arayıp deneyebilirler.

Kralın Köyü” öyküsü yine aynı esprili dille yazılmış atışmalarla dolu, burada da köyü hakkında bilgiler veren bir anlatıcı var. Ancak dili biraz daha ağır, üslubu sert. www.guzelkoylerimizansiklopedisi.com sitesinde yazılanların yanlışlarla dolu olduğunu iddia ediyor sık sık. O da yazar Ethem Baran’ı sahipleniyor ve aslında kendi köylerinden, yani Dargınlı’dan olduğunu ileri sürüyor. “Gidin o arkadaşa sorun; o beni iyi tanır” şeklinde bir gözdağıyla bitiriyor anlatıcı.

Padişah Görmüş Köy” öyküsünde ise anlatıcı kendi köyü ile ilgili bilgileri verdikten sonra önceki anlatılanları yalanlıyor ve “Sözgelimi , Herpenes harabeleri dedikleri yer esasında ansiklopedik bilgiden ibarettir. Birtakım sur kalıntıları, orada burada irili ufaklı taşlar ve bir höyükten başka ortada bir şey yoktur” diye küçümsediği kalıntılara ulaşmak için anayolda arabalarını bırakıp 2-3 km otlakta yürüyerek, Erciyes Dağı’na bakan kapıya ulaşmayı göze almış, tarih meraklıları kayanın üzerinde oturan bir çobandan dörtgen şeklinde evlerin temelinin nereden nereye kadar uzandığını öğrenebilir, Kerkenes Harabeleri’nin gerçek olduğunu görebilirler. Bu anlatıcı da yazarın kendi köylerinden, yani Mürselli’den olduğunu vurguluyor.

Öykülerin sonunda yazar “Zorunlu Açıklama” başlığı altında köylerini anlatma yarışına giren üç değerli ansiklopedi yazarının kendi adını kullanarak yaptıkları tartışmayı anlamakta zorlandığını, bu köylerle ilişkisinin sadece çocukluk anısından ibaret olduğunu belirtiyor ve bu anlatıcıların bahsettiği kişiler bir saman sarısında silinip gitmişken kendisinin adının bir köy ansiklopedisinde yer almasının yakışıksızlığından dolayı sitem ediyor.

Bu mizah yüklü kurmaca finalde okuyucuya ayrı bir öykü zevki yaşatıyor.

Zeynep Yenen – edebiyathaber.net (4 Temmuz 2017)

Yorum yapın