Cumhuriyet’le Özdeş Bir Yaşam: Özden Toker | Kamuran Kaya

Mayıs 29, 2023

Cumhuriyet’le Özdeş Bir Yaşam: Özden Toker | Kamuran Kaya

Aslında nispeten genç bir Cumhuriyet’e sahip olmamız nedeniyle devlet kurucusu aile fertlerinin bir kısmının halen hayatta olması ve onların olayları anlatacak belleğe sahip olmaları bizim için ne de büyük bir şans. Bunlar arasında en önemlilerinden birisi de hiç şüphesiz İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker. Başta Pembe Köşk’teki özel günler ve İnönü Vakfı aracılığıyla çeşitli toplantılar münasebetiyle olmak üzere babası hakkındaki birçok yanlışlığı yıllar boyunca düzeltme uğraşısı çok değerli. Şimdi bellekte yer edinenlerin derli toplu olarak bir kitap olarak karşımıza çıkması biz okuyanlar açısından ilk kaynak olması bakımından çok zenginleştirici. Zira Özden Hanım, anlattıkları ile yalnızca kendi ailesiyle ilgili bilgileri bize sunmuyor. Aynı zamanda devletin kuruluşundan günümüze değin bir Türkiye panoramasının da çerçevesini çiziyor. 

Yapı Kredi Yayınları tarafından bu sene yayınlanan “Cumhuriyetle Özdeş Bir Yaşam: Özden Toker – İsmet İnönü’nün Kızı Anlatıyor” çalışması, aynı zamanda Tarih Vakfı Başkanlığı görevini de yürüten Mehmet Ö. Alkan’ın Özden Toker’e sorularıyla tam bir Cumhuriyet’in kısa tarihi kitabı haline gelmiş. Elbette içinde kişisel çok sayıda anekdot var. Başta Akis Gazetesi’nin efsane yazarlarından gazeteci Metin Toker’den, çocuklarına ilişkin bilgilere ya da İsmet İnönü’nün günlük yaşamına dair çok sayıda ilginç bilgiye erişmemiz bu kitap sayesinde mümkün oluyor. Eser önce çalışmanın yani Toker ile M. Ömer Alkan’ın buluşmasının nasıl başladığıyla ilgili bilgiyle açılışını yapıyor. Sonra İsmet Paşa’nın o meşhur kısa notu ile Cumhuriyet ve Akşam Gazetelerinin 9 ve 10 Şubat 1930 yılındaki doğum haberi içeren kupürleriyle devam ediyor: “Mesut bir tevellüt” ve İsmet Paşa’nın notu: “Özden doğdu. Sabah saat 08.30” İşte hikâye şimdi buradan başlıyor… 

Pembe Köşk ve Türkiye Tarihi…

Özden Hanım’ın gözlerini açtığı Pembe Köşkün hikâyesi ile yolculuk başlıyor. Çünkü Özden Hanım ya da İsmet Paşa demek bir bakıma Pembe Köşk demek. Hatta Türkiye tarihinin önemli kesişme noktası desek çok da abartmış olmayız. Ne çok yaşanmışlıklar var orada. Ve tüm bu mekânsal anlatım aynı zamanda bize İsmet İnönü’nün o denli yoğun devlet işleri mesaisine karşın aile kavramına ne denli önem verdiğini de gösteriyor. Aile bireylerinin eğitiminden, evliliklerine, seyahatlerine, kişisel sorunlarına dair çareler hep Pembe Köşk’te ve Cumhurbaşkanlığı sonrasında ise Çankaya Köşkü’nde üretiliyor. Tüm bu anlatılanlardan İsmet Paşa’nın çok iyi bir aile reisi olduğunu kolaylıkla çıkartmamız mümkün. Pembe Köşk, kitap boyunca handiyse bir yaşayan kişilik olarak önümüze çıkıyor. Sadece İnönü ailesinin değil, Türkiye’nin de kısa tarihinin en önemli mekânsal buluşma noktalarından birisi haline geliyor. Atatürk’ün teşviki ile ilk balo salonunun açılmasından, devlet kurucusunun Özden Hanım’a verdiği oyuncaklara, çok partili hayatta DP iktidarı ile yine İnönü ailesinin Çankaya’dan Pembe Köşk’e dönüşleri, Metin Toker’in tutuklanması üzerine Özden Hanım’ın yeniden ailesine katılımına kadar o kadar çok anlatı birbirini takip ediyor ki. Tüm sorulara verdiği cevaplarıyla Özden Toker oldukça samimi olduğunu ve tam olarak babasına bağlı hayırlı bir kız evladı olduğunu hissettiriyor. Ve aslında önce İsmet İnönü’nün 1973 yılında vefatı, ardından Mevhibe Hanım’ın da 1992 yılındaki kaybı ile ailenin asıl çatısı kaybolsa da, Toker 40 yıl önce kurduğu İnönü Vakfı ile bu anların yitip gitmesine izin vermiyor. İşte biz de Mehmet Ö. Alkan’ın bilgi dolu sorularıyla bu yolculuğun bir parçası oluyoruz… 

Yer yer bir kısmı ilk kez yayınlanan fotoğraflarla da zenginleşen kitap, iyi bir editoryal çalışmanın ürünü olduğunu belli ediyor. Kapak fotoğrafı da küçük Özden ile yanındaki babası İsmet Paşa’nın aile ve devlet yönetimini ele veren bir fotoğraf sunumu ile zenginleşmiş. Kitapta anne ve babasının tanışmasından, Özden isminin veriliş hikâyesine, Atatürklü dönemlerden, DP iktidarına, 27 Mayıs’tan İnönü’nün yeniden başbakanlığına kadar Cumhuriyet tarihini derli toplu olarak önümüze sermekle birlikte aynı zamanda örneğin Ömer İnönü’nün içinde olduğu uçağın Bulgaristan’dan kaçırılmasından, Özden Hanım’ı oldukça etkileyen o büyük araba kazasına kadar çok ilginç kişisel bilgileri de bulmanız mümkün. Dolayısıyla kişisel/öznel bir anlatı Cumhuriyet kurumu ile buluşuyor. Tıpkı kitabın başında Özden Toker’in belirttiği gibi: “…Hikâyem uzun… Cumhuriyetle yaşıt. Hep tekrarladığım gibi Cumhuriyet’in ilk on yılında doğan bir çocuğun serüveni. Atatürk ile anılarım… Anlattıklarım, hafızamda, aklımda kalan resimler, olaylar… Ne yazık ki o günlerde cep telefonları yoktu. Fotoğraf çekmek bir merasime tabi idi. Sadece benim söylediklerime inanmaları gerekiyordu. 1938-1950 yılları arası, ikinci Cumhurbaşkanı’nın kızıyım. İkinci Dünya Savaşı. Çok partili döneme geçiş… 1950 ve sonrası… Seçimler, ilk demokrasi imtihanı. Babam muhalefet lideri. Bir yandan o, bir yandan ben, hayatımızın en büyük sınavını veriyoruz. 1961 sonrası son başbakanlığı, tabii senatörlüğü… Sade vatandaş olarak hayata veda edişi… Benim marifetim bütün bu saydıklarımın hem içinde hem dışında olarak tanıklık etmiş olmam”.  Bu tanıklığa siz de davetli olmak istiyorsanız bu kitabı arşivlik bir kaynak olarak mutlaka edinin… 

edebiyathaber.net (29 Mayıs 2023)

Yorum yapın