Can Dündar, tüm kitaplarıyla Can Yayınları’nda!

Mayıs 23, 2012

Can Dündar, tüm kitaplarıyla Can Yayınları’nda!

Geniş bir okur kitlesine seslenen, okuyan herkesin kendinden bir parça bulmaktan öte, kendini bulduğu yazıların sabihi Can Dündar, tüm kitaplarıyla Can Yayınları’nda!

2010 yılında yayımlanan Lüsyen adlı kitabıyla ilk kez Can Yayınları okurunu selamlayan Dündar, 2011 yılında yayımlanan ve baba-oğul İnönü mektuplaşmalarını konu eden “Canım Erdalım, Sevgili Babacığım” adlı çalışmasıyla başarısını sürdürmüştü. 2012 Mayıs ayı başında raflardaki yerini alan Aşka Veda adlı kitabıysa Can Dündar’ı en çok satan kitaplar listesinde zirveye ulaştırdı. Sırada Can Dündar külliyatının tamamını yeni bir bakışla okumak var!
 
“Can Dündar” ismini taşıyan dizi, yazarın geçmişte yayımlanmış kitapları, kapak tasarımından içeriğine kadar güncellenen eserleri okura yeniden sunuyor. Yıl içinde tamamlanacak serinin yedi kitabı bugün raflardaki yerini alıyor. İşte, yakın tarihimizden Can Dündar’ın kişisel yolculuğuna kadar pek çok şeyi anlatan kitaplar:
 
 
Can Dündar, baba-oğul ilişkilerini sorguladığı bu kitapta, önce oğul sonra da baba olmayı tanımlıyor. Tıpkı dengede durarak iki tekerlek üzerinde hareket edebileceğimizi keşfetmemiz gibi çocuk olmayı, çocuk yetiştirmeyi ve büyümeyi de yeniden yaşıyoruz.
 
 
(…) Umuyorum ki son bir yıl içinde medya üzerine yazdığım yazılardan derlenen bu kitap, hem Türkiye’de gazeteciliğin, televizyonculuğun, reklamcılığın güncel sorunları üzerine düşünme fırsatı yaratır hem de yıllar sonra yeniden okunduğunda bir dönem Türkiye medyasının neler yaşadığına tanıklık eder. Umuyorum ki medyada kimsenin önünü göremediği bu sağanak “yağmurdan sonra”, bir gün paçalarımızdaki çamurları silkeleyip ışıl ışıl, güneşli bir dönemin kapısını aralayabiliriz. Ve yine umuyorum ki o yeni dönemde bu kitaplar birer “ibret dersi” olarak okutulur. (…)
 
Yağmurdan Sonra, Can Dündar'ın özellikle doksanlı yıllardan başlayarak, bir mensubu olduğu medya ve gazetecilik kurumuna dair eleştirel yazılarından oluşuyor. Medya-iktidar ortaklığı ve ilişkisi; haberleri çıkarı doğrultusunda manipüle eden, tiraj için kişilik haklarını ve mahremiyeti ayaklar altına alan yeni medya kültürü üzerine, eleştiri dozu yüksek yazılardan oluşuyor.
 
Uzaklar
“Fin Körfezine doğru akan Leningrad trenine bindim, oradan Çin Seddi’ne indim.  Adına hayran olduğum ve bu kitaba koyduğum bir teknenin peşine düşüp Avustralya’ya yelken açtım, Havana’ya kaçtım. Varoşlarında dolaştım yoksul Kalküta’nın. Marakeş’in sefil çarşılarını gezdim. Kenya’da fillerle kahvaltı edip gün batımında Necef Çölü’nden Zeytin dağına uçtum. Takvimler bin yılın sayfasını çevirirken, ağır ağır eriyen demirperdenin ötesine geçtim. Kudüs’te ağlayan bir şehri, Londra’da tanıdık bir nehri, Petersburg’da geceyarısı güneşini gördüm. Moskova’da kuğunun ölümünü bir balede, New York’ta yalnızlığın hüznünü bir asansörde izledim.Güneş adalarında savaş diyarına, Mavi yollardan beyaz gecelere, yeşil karıncaların düş gördüğü yerlerden Kaf dağının ardına sürdüm kısrağımı… Hiçbirinde durup dinlenmedim doyasıya; kalıp öğrenemedim. Ama bilenlere sordum, insanlar gördüm, dostluklar kurdum. O atlastan kesip yapıştırdıklarımı bu kitapta sizlere sundum. Gün olur da yolunuz düşlerse, benden selam söyleyin uzaklara. Bu kitap Can Dündar’ın yazdıklarından daha iyi anlatılabilir miydi? Şunu asla unutmayın: Bu kitap basit bir gezi kitabı değil. Aynı zamanda, içsel bir yolculuğa dair notlar, anılar olarak da algılanmalı. Neden uzaklar çeker bizi, ama neden o uzaklarda kaybolamayız; hangi arayışlar, rahatsızlıklar bizi yollara düşürür gibi, kimi sorular da kitap boyunca yankılanıyor.
 
Büyülü Fener
Adından da anlaşılabileceği gibi bu kitap, Can Dündar’ın sinemaya dair yazılarından oluşuyor. Hatta çoğu yazıda “filmden hareketle hayata dair” tespitlere varıyoruz; filmler, hayatın yanında bir hiç gibi kalıyor. Kitabın bitimindeyse yazarın cevabı zor sorusuyla baş başa kalıyorsunuz: “Her bir sahnesini yüzde yüz kontrol altında tutarak yaşadığımız bu hayatı sonradan istediğimiz gibi montajlayabileceğimizi bilsek, acaba rolümüzü daha doğal, daha arzulu, daha gerçekçi, daha iyi mi oynardık?..”
 
Savaşta Ne Yaptın Baba?
Bu kitabın konusu elbette savaş ve açtığı kapanmak bilmez, derin yaralar… Can Dündar için başlangıç noktası Irak Savaşı olsa da, adı ve zerkedildiği coğrafyaya bakmaksızın, Dündar, silahı ve döktüğü kanı lanetliyor. “Savaşta Ne Yaptın Baba?” sadece savaşı ve savaşanları değil, azmettirip köşesine çekilenleri de eleştiriyor. Olması gerektiği gibi…
 
Yakamdaki Yüzler
Can Dündar’ın hayatına, fikirlerine etki etmiş, ama bugün hayatta olmayan figürlere dair anılarını, düşüncelerin anlattığı bir kitap “Yakamdaki Yüzler”. Ahmet Kaya’dan Barış Manço’ya, Ahmet Taner Kışlalı’dan Bülent Ecevit’e, Can Yücel’den Atilla İlhan’a, Hrant Dink’ten Onno Tunç’a kadar; sanat, siyaset ve bilim adamlarının ardında yazılmış ağıtlar, övgüler ve anılar bu kitapta bir araya geliyor. “Yakamdaki Yüzler” adıysa tahmşn edebileceğiniz gibi, cenazelerde toplu iğneyle yakamıza tutunan son fotoğraflardan geliyor…
 
Yarim Haziran
Umut, yaşam sevgisi, aşk, kadın erkek ilişkileri ve kimi şair ve yazarların (Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Orhan Veli gibi) kadın-erkek, aşk ilişkilerine dokunan şiirlerinden yola çıkan, hatta yaşantılarından kesitler sunan bir kitap Yarim Haziran… Adalet Ağaoğlu’nun geçirdiği talihsiz kazanın ardından verdiği yaşam mücadelesi, Nazım’ın sevgilileriyle olan sancılı ilişkileri ve bunların şiirlerinde bıraktığı izler, kadın erkek ilişkilerinin günümüzdeki maddiyata dayalı ilişki biçimleri, Aziz Nesin’in ilerleyen yaşına rağmen aşık olmaktan vazgeçmemesi, gibi konuları ele alan Can Dündar yazıları bu isim altında bir araya geliyor. Eleştirel dozu olan ama elbette yaşamın, ilkyazın, hatta kimi yerde isyanın tarafında olan güçlü bir ses…
 
edebiyathaber.net (23 Mayıs 2012)

Yorum yapın