Bir yazar nasıl okur? │İhsan Kurt

Nisan 4, 2023

Bir yazar nasıl okur? │İhsan Kurt

İlkokula başlamamın ikinci yılı. Çevremde okuma yazmayı söktüğüm konuşuluyor. Ben de bulabildiğim öykü kitaplarını, halk hikayelerini haz alarak okuduğumu hatırlıyorum. O yıllar yaşadığım köyde okuma yazma bilen insan sayısı bir elin parmakları kadar bile olmadığı zamanlar. Bazı kişiler kendilerine gelen mektuplara verilecek cevapları bana yazdırıyorlardı. Bunlardan bazıları mektubu falana okuttum ama cevap yazdırmak için sana geldim diyenler olduğunu görünce önce dikkat etmemiş ama sonra bana çelişki gibi gelen bu durumu fark etmiştim. Çünkü bu kişiler okuma bildikleri halde yazı yazmayı bilmiyordu. Nitekim daha sonra insanların çoğu bana hem mektuplarını okutmaya hem de yazdırmaya gelmeye başlamışlar, sayıları da artmıştı. Bu yaşananlardan da anlaşılıyordu ki her okuma bilen aynı zamanda yazma bilmiyordu. 

Bir Yazar Gibi Okumak(*) adı bana ta çocukluğumdaki bu anımı hatırlattı. Ayrıca Gabriel Garcia Marquez de Kolera Günlerinde Aşk adındaki eserinde bir karakterin özelliğinden bahsederken ona “yazın okuyucusu” diyor. Öyle ya şimdilerde hemen herkes okuyor veya yazıyor ama bir yazar gibi ve “yazın okuyucusu” olarak mı okuyorlar? Yani okumak ayrı bir yöntem mi gerektiriyor? Yahut yazarlar sıradan okurdan farklı olarak nasıl okuyorlar veya okumaları mı gerekiyor? İşte benzer sorulara kalıcı, temellendirici cevaplar bu kitapta yer buluyor. 

Kitabın yazarı Francine Prose okumakla yazmak arasındaki bağlantıyı yazma isteği duyan bir yazarın bu isteğe hangi gizli dürtülerin veya bilinçaltı unsurların sebep olduğuyla açıklar. Ayrıca “iyi kitap” ile “okur” arasındaki kuvvetli bağlantıyı yine işin içine kendisini katarak örneklendirir ve “okuduğum kitap ne kadar iyiyse kendimi o kadar zeki hissederim” der.

Bu kitap sadece yazar olmak isteyenlere değil aynı zamanda yazarlara da “yazarlık dersleri” veren bir çalışmadır. Çoğu Türkçeye de çevrilen dünyaca tanınmış bazı yazarların eserlerinden ilgili bölümlerde yerinde ve somut örnekler verilmesi yazarın düşüncelerini daha anlaşılır duruma getirmiştir. Kitabın her bir bölümünde ayrı ayrı neden “bir yazar gibi okumak” gerektiği bazı yazarların metinlerinden hareketle açıklayıcı bilgiler verilerek anlatılmıştır. Prose büyük yazarlardan alıntılar yaptığında veya eserlerinden uzun pasajlar alması gerektiren deneme yazdığı zamanlarda kendi yazdıklarının belli bir süreliğine biraz daha akıcı hale gelmiş olduğunu fark ettiği için bu atıf ve alıntı yaklaşımını seçtiğini ifade eder.

Bir yazar gibi okumanın aynı zamanda “yakın okuma” ile ilgili olduğunun mesajı kitabın ilk bölümünde verilmektedir. Çoğu yazar gibi yazarlığa yeni başlayanların da yazmayı yazarak, öykünerek ve okuyarak öğreneceği şeklinde bilinen bir çıkarımdan sonra kitapta yakın okumanın özeti şu cümle içinde verilmiştir: “Bir cümleye bakıp neyin gereksiz olduğunu, neyin değiştirilebileceğini, düzeltilebileceğini, genişletilebileceğini ve en önemlisi de kesilip atılabileceğini görebilmek, bir yazar için olmazsa olmaz bir beceridir.”

Kitapta bir yazar için yakın okumanın ne olduğu ve nasıl olacağını bizzat Prose kendi yaşantısından ve deneyimlerinden hareket ederek verir. Yakın okumada öncelikle zevk alma vardır ama analitik bir şekilde üslubun, sözcük seçiminin, cümlelerin nasıl kurulduğunun yanında bilginin nasıl aktarıldığına, öykünün nasıl kurulduğuna bakmak da önemlidir. Ayrıca karakterlerin nasıl yaratıldığı ve bunlar arasındaki diyalogların nasıl işlediğini fark ederek okuma da yakın okumaya girer. Bunun için açıklamalarda verildiği gibi Prose’a göre bazı yazarları yakın okuma yapmadan anlamak mümkün değildir. Elbette yakın okumada sadece sayılan özellikler ve açıklamalar da yeterli değildir. Yazar da kitabında ayrı bölümler içinde, sözcüklerden başlayarak parçadan bütüne doğru giden bir yaklaşımla açıklamalar yapmıştır. Sözcükler, cümleler, paragraflar, anlatım, karakter, diyalog, ayrıntılar, jestler üzerinde ayrı ayrı ama somut örnekler vererek durmuştur. 

Örneğin sözcüklerin cümle içerisinde kullanıldığı yere veya anlatım amacını gerçekleştirmesine göre bir gücü vardır. Aslında tam da burada Elias Canetti’nin “Sözcüklerin Bilinci” kitabına aldığı bir konuşmasında dediği gibi “Size insanın dile neler borçlu olduğunu anlatmaya kalkmak hem bir haddini bilmezlik hem de gereksiz bir şey olur”. Yani bu cümledeki “dil” yerine dilin de kapsadığı sözcükler konulduğunda sözcüklerin gücü üzerinde fazla bir şey söylemek de gerekmez. “Söz sanatçısı olarak yalnız sözcükleri seviyordum” diyen Jean-Paul Sartre gibi Francine Prose de özellikle okuma yaparken bir yazarın sözcüklerinin yazara dili nasıl kullanacağıyla, neler öğretilebileceğiyle ilgili bir bölüm seçip alındığında, sadece metne göz gezdirmenin yeterli gelmeyeceğini vurgular. Sonra da “İyi yazmanın bütün unsurları, yazarın bir sözcüğün yerine diğerini seçme yeteneğine bağlıdır. İlgimizi çeken ve onu korumamızı sağlayan şey de bu seçimlere dayanır” der. Yani bir yazar okurken sözcükleri böyle bir yaklaşımla okumasının mesajı da verilir. 

Cümleler başlığı altındaki bölümde cümle üzerinde dururken sözcüklerin önemi ve yeri burada da açıklanır. Örneğin cümlelerin kişiyi bir müziğin etkilediği kadar etkilediği, ritmin de sözcüklere sadece sözcüklere indirgenemeyecek veya sadece sözcüklerle tarif edilemeyecek bir güç vereceği ifade edilirken nesirde ritmin neredeyse şiirde olduğu kadar önemli olduğu vurgulanır. Francine Prose, yazarların yazdıkları cümleler konusunda kendilerine şu soruları sormasını önerir: “ Bulabileceğim en iyi sözcük bu mu? Neyi kastettiğim açık mı? Öze ilişkin herhangi bir şeyi feda etmeksizin  buradan bir sözcük ya da cümlecik kesilebilir mi? Bu soruların  belki de en önemlisi: Bu cümle gramer kurallarına uygun mu?”

Prose, paragrafların bir vurgulama biçimi olduğunu bunun için paragraflara ayırma konusunda ölçülülük ve düzenin temel alınmasını hatırlatır. 

Kitabın Anlatım başlığı altında öykülerin ve romanların nasıl anlatılacağı ile ilgili öz bilgiler verilmiştir. Başta yazarın okuyucunun ilgisini çekmek için kullandığı dil gelir. Anlatımda öncelikle yazarın bir bakış açısı belirlemesi işaret edilmiş. Yani öykü birinci veya üçüncü şahıs diliyle mi anlatılacağı kararlaştırılmalı. Çünkü Bakış açısı denildiğinde genellikle bir eserin ya birinci ya da üçüncü şahısla kaleme alındığı varsayılır. Bunun için bir bakış açısı seçerken çok çeşitliliğin, dikkate alınması gereken olasılıkların olduğu unutulmamalı. Hatta bakış açısı seçiminde anlatıcının kimliği ve kişiliğine karar vermek de önemlidir. Prose genelde Birinci şahıs anlatılarını öne çıkarır. Yazar birinci şahıs anlatımının yanında üçüncü şahıs anlatımını dikkate alan bakış açısına da dikkat çeker. 

Francine Prose bir yazarın karakter yaratması ile ilgili pek fazla bir şey yazmamıştır. Çünkü o bir karakter yaratmanın en iyi yolunun bildiklerimizden geçmediğini, konu ile ilgili ne bilersek bilelim bunun yazardan yazara, bazen de kitaptan kitaba değiştiğini söyler. 

Diyalog öyküye, romana, konuşmaya göre değişir. Bunun için farklı türden diyalog vardır. Diyalog bütün kurmacalarda sadece tek bir karakterin ağzından ve tek bir yazarın zihninden çıkması mümkün olan konuşmalardır. Yazar diyalog konusunu işlerken karakter yaratmayı diyalogla bağıntısını kurarak açıklar. Prose bir kurmacada yapılan diyalogların rastgele olmaması gerektiğini işaret ederken bazı önerilerde de bulunur. Örneğin karakterler bizim konuştuğumuzdan daha akıcı bir biçimde, tasarruflu ve kesin konuşmalıdır der. Yani gündelik konuşmalarda geçen tekrarların, kekelemelerin, anlamsız ifadelerin, klişe sözlerin diyaloglarda kullanılmamasını, söylenecek şeyin lafı dolandırmadan söylenilmesini önerir. 

Kitapta, öyküde ve romanda diyalogdan sonra ayrıntıların  önemi üzerinde de duruluyor. Yazar ayrıntıyı sadece öyküyü oluşturan yapıtaşları değil bir şeye yönelik ipuçları, bilinçaltına ve tarihsel anlara açılan anahtarlar olarak kabul eder. Ayrıca Prose ayrıntıya hatırlama, tanıma, özdeşleşme, yeniden yaratma gibi görevleri yükler veya ayrıntının saydıklarını yerine getirdiğini yazar. Örneğin eğer hatırlanacak bir şey yazmak istiyorsak, neyi ve nasıl hatırladığımıza dikkat etmemiz yerinde olabilir der. İyi yazılmış bir ayrıntı karakter hakkında uzun bir pasajın anlattığından daha fazlasını yani karakterin hayalleri, umutları, kendisini nasıl gördüğü, ekonomik ve sosyal konumunu anlatır. 

Francine Prose  kitabında jestler konusuna da değinmiştir. Jestlerin bir sohbette duraklamalar ve vurguların ve belirli noktaları yaratmak için kullanıldığını belirtir. Jestlerin aynı zamanda diyalogların aksine bir karakteri tasvir edebileceğini de işaret eder. Hatta karakter yaratmada bazı yazarların jestlere ve kısmen bilinçsizce yapılan davranışlara ağırlık verdiğini de yazar. Çünkü jestler genellikle karakterin bilinçaltını ele verir. Jest kullanma konusunda uyarıda bulunan Prose öncelikle her yazılan sözcükte olduğu gibi dikkatli ve tutumlu olmanın önemini vurgular. Eğer bir jest aydınlatıcı değilse kullanılmamasını, cümleden çıkarılmasını önerir. 

 Kitabın son iki bölümü “Çehov’dan Ders Almak” ve “Cesaret Bulmak İçin Okumak” başlıklarını taşıyor. Prose kitabının bu bölümlerinde belki birçoğunun bildiği ama hatırlatılmasında fayda gördüğü konulara dikkat çekmektedir. Örneğin bir yazarın aynı zamanda bilgisinin yanında iyi bir gözlemci olması gerektiğini “Gözlem yelpazeniz ne kadar geniş ve derinse o kadar iyi, o kadar ilginç ve o kadar hakiki şeyler yazarsınız” cümlesi ile hatırlatır, Çehov’dan alıntılar yapar, açıklamalarda bulunur. Yazmak isteyenlerin okuması, üstelik bir yazar gibi okumasını tekrar hatırlatırken öyle üst düzeyden ahkam kesmez. Çünkü Prose kitabında özgüveninin yanında özeleştiri yapmasını da bilen ve bunu yapmakta sakınca görmeyen bir yazardır. 

_____

(*)Bir Yazar Gibi Okumak. Francine Prose. Çeviren: Seda Çıngay Mellor. Kıraathane kitapları. İkinci basım. Kasım 2022

edebiyathaber.net (4 Nisan 2023)

Yorum yapın